5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1636
Okunma

Ben haliçten doğru geliyordum.
Yorgundum.
Marmara’nın karasuları
Ayaklarıma çoktan inmişti.
Bir bardak çay,
Köşedeki sabahçı kahvesinde
Daha yeni demlenmişti.
Göz kapaklarımda ise bir hüzün
Yerini ilk ışıkla tazelemişti.
Haliçten doğru geliyordum
Yorgundum
Kahveden yükselen buhar
Burnumu deliyordu.
Ben oysa düz gitmeliydim
Kasımpaşa yol üzerime gelmeli
Azıcık daha ilerlemeli
Ve Hasköy’ü unutmamalıydım.
Haliçten geliyordum
Yorgundum
Kahvenin kapısını çalacak
Tokmak bulamıyordum
Ve selamım önümde
Ben benim ardımda
Dalıverdim içeriye.
İlk adımlarıma meydanı yakaladım
Şöyle derince bir bakıp yerden
Âlemi selamladım.
Çaycının çayı ilaç kokmuyordu
İşte o zaman anladım
Ruhum zindanda hapsolmuyordu.
Çaycının omuza dokunmasıyla
Vazgeçtim
Dalgınlığımla bardağı delmekten.
Ve ilk defa zevk alıyordum
Çayımı höpürdeterek içmekten…
Yoksa çay mı güzeldi? Çaycımı?
Fazla takılmak için vaktim olsaydı,
Çaycı ile koyu bir sohbete dalsaydık
Kim bilir belki de
Akraba çıkacaktık.
Elbette çaycının arkamdan
Su dökmesini beklemiyordum.
Hızlı adımlarla uzaklaşırken oradan…
Haliçten geliyordum
Yorgundum…
Gitmeliydim bekleyenim vardı
Vakit dardı
Ama lakin sözüm vardı, gelecektim
Çaycının çayı aklımda
Tadı ise damağımda kaldı…