1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
917
Okunma
Karanlığı güneş sayıp, sesin yıldızlara dokunsun
Yırtılan şu mavi gök olacaktır şahidi
Sende kaybolan hudutsuz anılarımız okunsun
Bilmem ne der buna, yerin göğün mutlak sahibi
Gökyüzünde hep duran, gül yüzüne renk verir
Bundandır ki gökyüzünden ayıramam ben kendimi
Talihsiz yolun sonu, imkansıza denk gelir
Arşı gören çabalarım, yok olup tükendi mi
Uzaklığın uzağıdır bize vuslat mefhumu
Vakit dar ve bizimde adımlarımız pek yavaş
Olmuşken böyle çaresiz bir aşkın sarhoşu
İlerlemek farz bize, ölüm konağından bu aş
Halimizi dert edinmiş; yağız yer, mavi gökler
Olmayacak bir sonun başlangıcı mı bu böyle
Şartlar hazır olmak için gamsızca neyi bekler
Kederlice oturtup bekletir bu haliyle
Çaresizce düştüğüm, ayrılıktan bir çukur
Mezarlar kadar soğuktur gözlerinde yerim pek
Ya da edilen umutlar, zamansız vücut bulur
Ne kadar da zor bir hal, bilinmezde gezinmek
Önümdeki engel boşluk, demirden daha serttir
Soyutluğu delip geçen akıl dışı ihtimâl
Şakadan da pek uzak, hedefi mutlu cümlelerdir
Çıkarılacak derstir o kalpte olacak ihtilâl
Acımıyor zaman-mekan, hırslarına yenilmiş
Bitmek bilmez şu hüsran, davetsiz misafirim
Şu hayatta yenildiğim somutluk gözlerinmiş
Yine de asra dik duran, yüz yıllık kitabeyim
5.0
100% (9)