Tanıtım Yazısı
20.yy filozofu Jorge Angel Livraga Rizzi`nin Antik Mısır Uygarlığı üzerine yazdığı "TEB" isimli kitabı; yüz kapılı şehir TEB, Mısır`ın metafizik, dini ve felsefi yönlerini anlatmaktadır. Antik Mısır`ın gizemlerini merak eden sizler için kaçırılmaz fırsat.
İçindekiler :
Kronoloji, Resmi Olarak Kabul Edilmiş Kronoloji Hakkında Kuşkular, "Öteki Tarih", Çokluğun Ardındaki Teklik, İnsanın İç Yapısındaki ve Doğasındaki Gizem, Mumyalama ve Mezar, Sunularındaki Ezoterik Amaç, Lahitlerin Okkült Anlamı, Batı Yakasının Konakları, Sonsöz, Bibliyografya
GİRİŞ:
İnsanlığın geçmişiyle ilgili konulara ihtiyatla yaklaşmamız gerekir, zira geleceğe ait sayısız belirtilere ve olaylardan mantıksal sonuçlar çıkartabilmemize rağmen, ileride çıkacakları bilmemize engel olan bir sis perdesi bulunduğu gibi, geçmişteki şekilleri kaplayıp onları bulanık ve anlaşılmaz kılan bir diğer örtünün varolduğunun da bilincindeyiz.
Tarih ve arkeoloji bilimlerinin genelde kesin olduğuna inanan hir kimse, bu bilimlerin devinimli ve evrimsel süreçlerini tanımadığı gibi, hem kendi hem de zamanının önyargılarının kaçınılmaz baskısı altındaki araştırmacının, karşısına çıkan değişken kavramları büyüleyici ama son derece yorucu bir uğraşmayla devamlı olarak yorumlaması gerekeceğinden de haberdar değildir.
Eski Yunanlılar antik Kem Ülkesine, esrarengiz ve anlaşılmaz şey anlamına gelen "Egypt" (Mısır) adını vermişlerdi. İşte biz bu gizemin içinde, Yedi Kapılı Teb denilen bir Yunan kentinderi ayırdedebilmek için Yunanlıların Yüz Kapılı Teb adını verdikleri antik kentin bulunduğu bölgeyi seçtik. Bu bile başlı başına bir gizemi içermektedir. Yaptıkları eserlerden anladığımız kadarıyla Mısırlılar, kapıları yanyana inşa edecek kadar beceriksiz mimarlar olamazlardı. Eğer sanayi öncesi devirlerdeki insanların bir yerden bir yere varmak için birkaç kilometre yürümeyi olağan addettiklerini düşünecek olursak, bir kapının bir diğerinden en az 500 metre uzaklıkta bulunması doğaldır. 500`ü 100`le çarparsak çevresi 50.000 metre uzunluğunda bir şehir çıkar karşımıza; bu da gerek modern arkeolojinin, gerekse bölgedeki kuşbakışı gözlemlerin doğrulamayıp aksine yalanladığı bir durumdur. Mısırlıların ve Yunanlıların mecazi olarak tanımladıkları ve rahipler devleti Amon`un başkenti olan bu esrarengiz şehir, bu kadar muazzam boyutlarda olamazdı, nitekim şehrin duvarlarından günümüze kalanlar birkaç önemsiz kalıntıdan başka birşey değildir. Acaba Yunanlılar yüz rakamını "Çok" anlamında mı kullanmışlardı?.. Bunu belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Bazı çağdaş yazarlar bu muazzam yörenin, Nil`in batı yakasını, yani Ölüler Sehrini de içine aldığını ileri sürerler; fakat Batı Dağına bitişik olan Vadinin özellikleri ve surlardan en ufak bir ize raslanmaması, anlaşılmayanın yarattığı ümitsizlik duygusundan doğan bu hipotezlere inanmamıza olanak vermez.
Ancak, dünyanın Güneyden Kuzeye doğru akan yegâne nehrinin kattettiği Mısır`ın yakıcı kumları üzerinde yürüyeceksek, anlaşılmaza, gizemliye, esrarengize ve tinsele, ama yine de son derece insani olana kendimizi alıştırmak zorundayız.
İçindekiler :
Kronoloji, Resmi Olarak Kabul Edilmiş Kronoloji Hakkında Kuşkular, "Öteki Tarih", Çokluğun Ardındaki Teklik, İnsanın İç Yapısındaki ve Doğasındaki Gizem, Mumyalama ve Mezar, Sunularındaki Ezoterik Amaç, Lahitlerin Okkült Anlamı, Batı Yakasının Konakları, Sonsöz, Bibliyografya
GİRİŞ:
İnsanlığın geçmişiyle ilgili konulara ihtiyatla yaklaşmamız gerekir, zira geleceğe ait sayısız belirtilere ve olaylardan mantıksal sonuçlar çıkartabilmemize rağmen, ileride çıkacakları bilmemize engel olan bir sis perdesi bulunduğu gibi, geçmişteki şekilleri kaplayıp onları bulanık ve anlaşılmaz kılan bir diğer örtünün varolduğunun da bilincindeyiz.
Tarih ve arkeoloji bilimlerinin genelde kesin olduğuna inanan hir kimse, bu bilimlerin devinimli ve evrimsel süreçlerini tanımadığı gibi, hem kendi hem de zamanının önyargılarının kaçınılmaz baskısı altındaki araştırmacının, karşısına çıkan değişken kavramları büyüleyici ama son derece yorucu bir uğraşmayla devamlı olarak yorumlaması gerekeceğinden de haberdar değildir.
Eski Yunanlılar antik Kem Ülkesine, esrarengiz ve anlaşılmaz şey anlamına gelen "Egypt" (Mısır) adını vermişlerdi. İşte biz bu gizemin içinde, Yedi Kapılı Teb denilen bir Yunan kentinderi ayırdedebilmek için Yunanlıların Yüz Kapılı Teb adını verdikleri antik kentin bulunduğu bölgeyi seçtik. Bu bile başlı başına bir gizemi içermektedir. Yaptıkları eserlerden anladığımız kadarıyla Mısırlılar, kapıları yanyana inşa edecek kadar beceriksiz mimarlar olamazlardı. Eğer sanayi öncesi devirlerdeki insanların bir yerden bir yere varmak için birkaç kilometre yürümeyi olağan addettiklerini düşünecek olursak, bir kapının bir diğerinden en az 500 metre uzaklıkta bulunması doğaldır. 500`ü 100`le çarparsak çevresi 50.000 metre uzunluğunda bir şehir çıkar karşımıza; bu da gerek modern arkeolojinin, gerekse bölgedeki kuşbakışı gözlemlerin doğrulamayıp aksine yalanladığı bir durumdur. Mısırlıların ve Yunanlıların mecazi olarak tanımladıkları ve rahipler devleti Amon`un başkenti olan bu esrarengiz şehir, bu kadar muazzam boyutlarda olamazdı, nitekim şehrin duvarlarından günümüze kalanlar birkaç önemsiz kalıntıdan başka birşey değildir. Acaba Yunanlılar yüz rakamını "Çok" anlamında mı kullanmışlardı?.. Bunu belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Bazı çağdaş yazarlar bu muazzam yörenin, Nil`in batı yakasını, yani Ölüler Sehrini de içine aldığını ileri sürerler; fakat Batı Dağına bitişik olan Vadinin özellikleri ve surlardan en ufak bir ize raslanmaması, anlaşılmayanın yarattığı ümitsizlik duygusundan doğan bu hipotezlere inanmamıza olanak vermez.
Ancak, dünyanın Güneyden Kuzeye doğru akan yegâne nehrinin kattettiği Mısır`ın yakıcı kumları üzerinde yürüyeceksek, anlaşılmaza, gizemliye, esrarengize ve tinsele, ama yine de son derece insani olana kendimizi alıştırmak zorundayız.
daha fazla
Yazar: Giorgio A. Livraga
Yayınevi: Yeni Yüksektepe Kültür Derneği Yayınları
ISBN: 9759572804
Sayfa: 159s.
Boyut: 14*21 cm
Kapak:
Tarih: 2000
Kağıt Tipi: