Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
Yitik Bahar
Bu hikâye bir kadının küllerinden yeniden doğma hikâyesidir. Her yarasıyla, her yalnızlığıyla, her seferinde yeniden… ...
5. Bölüm

Sustum, Çünkü Kimse Duymuyordu

32 Okuyucu
2 Beğeni
0 Yorum
Sustum, Çünkü Kimse Duymuyordu

Bazen insan öyle bir sessizliğe çekilir ki, bir daha hiçbir sese ulaşamaz. Ne bir selam gelir, ne bir soru, ne de içten bir “nasılsın?” Dokunmaz kimse artık. Kucaklayan bir kol kalmaz, göz göze gelen biri çıkmaz. Sanki tüm dünya o kişinin üzerinden geçmiştir de kimse dönüp bakmamıştır arkasına.

İşte o da böyleydi…
Konuşmaktan vazgeçmişti artık. Çünkü anlatmak denen şeyin ne kadar boş, ne kadar anlamsız olduğunu öğrenmişti. Her şeyin üzerine çöken hastalık sadece bedenini yutmamış, sesini de alıp götürmüştü.

İnsan anlatmak için güven ister. Karşısında anlayacak bir yürek arar. Ama o, yıllarca güven dediği her omzun aslında ne kadar çürük olduğunu fark etmişti.
Anlattıkça eksilmişti.
Paylaştıkça küçülmüştü.
İçini açtıkça hor görülmüştü.

Artık kendi içine dönmüştü.
Biri “Nasılsın?” dediğinde, gülümsemekle yetinirdi. Çünkü “iyiyim” demek kolaydı. Oysa içinde koca bir kıyamet kopuyordu.
Yalnızlığın en acı hali, bir kalabalığın içinde anlaşılmamaktır.

O sabah, aynaya uzun uzun baktı.
Saçları incecikti, cildi solgundu, gözlerinde kocaman bir yorgunluk asılıydı.
Ama asıl dikkat ettiği şey, gözlerinin içindeki boşluktu.
Eskiden hayal kuran o parlaklık yoktu artık.
Yalnızca karanlığa alışmış bir sessizlik…

Yatağının kenarındaki sandığın içinde eski defterler vardı.
Birini çıkardı.
Sayfalarını karıştırdı.
Birinde küçük, silik harflerle yazılmıştı:

“Ben konuşsam ne olur ki, duyan var mı?”

Yazdığında kaç yaşındaydı hatırlamıyordu ama hâlâ aynıydı işte.
Yıllar geçse de bazı cümlelerin anlamı hiç değişmiyordu.
Bazı suskunluklar yaşlandıkça büyüyordu.

Evde konuşmalar olurdu, sesler yükselirdi.
Ama onun sesi duyulmazdı.
Çünkü o artık sessizliğin diliyle yaşıyordu.
İçinden konuşuyor, dışından susuyordu.

Kardeşleri bir şeyler anlatırdı. Annesi sessizce ağlardı. Babası dua ederdi.
Ama onun içindeki yangını kimse fark etmezdi.
Yangın gözle görülmüyordu çünkü.
İçte yanıyordu.
Kalbin en derin köşesinde.

Bir gün gece yarısı uyanıp camdan dışarı baktı.
Sokak lambasının ışığında hafif bir rüzgâr esiyordu.
O an içinden bir şey geçti:
“Ben bu dünyada neredeyim?”

Sonra kendi kendine cevap verdi:
“Ben bu dünyada değilim.
Ben suskunluğun içindeyim.
Ben gören ama görünmeyen, duyan ama duyulmayan bir gölgeyim artık.”

İnsan içe döndükçe susar.
İnsan sustukça içe gömülür.
Ve o gömülüşte, mezar taşı olmaz.
Sadece bir defter olur,
Bir şiir olur…
Bir dua olur,
Ve bir hiç olur.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL