İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
YERALTI ŞEHRİ
Aynı liseden mezun olan beş kız arkadaş, tatillerinde kasabalarına dönüyorlar. Bir akşam barda eğleniyorlar ve çıkışta, okulda duydukları bir söylenti akıllarına geliyor. Bu gizemli olayı araştırmak ...
3. Bölüm

KAYIP DİSA

33 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Kızlar bir şey demediler. Hepsi de onun haklı olduğunu hissediyordu. İçlerinden mantıklı bir çözüm arıyor ama bir şey bulamıyorlardı.
''Buradan kurtulmayı elbette hepimiz istiyoruz. Ama şu anda geriye dönmemiz çok yanlış olur. Muhtemelen Angulik bizi bekleyecektir. Düşünsenize; gizli yerlerinde yabancılar. Bir süre bir şekilde burada saklanmamız lazım. '' dedi Nessa.
''İyi de ailelerimiz? Çıldıracaklar! '' dedi İsmil sesi titreyerek.
''Evet ama bunun için yapacak bir şeyimiz yok. Kameraları falan izleyip okula girdiğimizi keşfedebilirler. Ama bu hemen olmayacak. Aradaki zamanda ne yapacağız? '' Cevap bekler gibi yüzlerine teker teker baktı Nessa.
''Peki nerede yatıp saklanacağız? Burası hayli soğuk. Üstelik mutlaka gelen giden olacaktır. '' dedi İsmil. Gerçekten de oldukça soğuktu.
''Buraya yakın bir yer bulmalıyız. Hem yakın hem güvenli. Burası yiyecekler yüzünden bu kadar soğuktur. '' dedi Belisa.
''Durun bir dakika! '' dedi ayakta ve biraz daha uzakta duran Balun. Kulaklarını kabartarak biraz ilerledi. Gerçekten de bir gürültü duydular. İsmil korkuyla fırının altındaki dolabı açıp baktı. Onun sığabileceği kadar bir boşluk vardı. Belisa da üstünde uzun muşamba bir örtü olan masanın altına girdi. Buzdolabının arkasına giren Nessa bir el işaretiyle Balun'u çağırdı. Artık ayak sesleri duyulmaya başlamıştı ve çok yakından geliyordu. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı ve ayak sesleri burunlarının dibine kadar sokuldu. Masadan bir sandalye çekildi ve Belisa hayatında gördüğü en büyük erkek ayakkabılarının burnunun ucuna doğru uzatıldığını gördü. Kahverengi ayakkabıdan iğrenç bir koku yükseliyordu. Genç kız olduğu yerde korkuyla iyice toparlandı.
''Anlamıyorum, nasıl çıkabildiler girişten. Acaba süzgeçlerden birisinden mi geçtiler, yoksa çizgilerden mi? Nasıl keşfetmiş olabilirler? Bu fahişeleri bir an önce bulup gebertmeliyiz. Bu olay hiç kimsenin kulağına gitmemeli. Özellikle de Den'in... Beni duydun mu? Çeneni kapalı tutmazsan ikimizin de sonu olur! '' Buzdolabının arkasındaki Nessa ve Balun korkuyla bakıştılar. Bu Angulik'ti ve kendilerini öldüreceğini açık açık söylemişti. Belisa elleriyle ağzını kapatmış, İsmil bir heykel gibi oturduğu yerde şoka girmişti.
''Anlıyorum baba! Daha kaç kez söylemen gerekiyor? '' dedi karşısındaki. Bu ilk girdiklerinde kendilerini kapıda bekleyen delikanlının sesiydi.
''Dua et de Kedi'nin ekibi bizden önce davranmasın! Hadi çıkart bir şeyler de yiyip gidelim. Şu hazır çorbalardan da hazırla.'' Buzdolabı açılırken, arkasındaki kızlar titredi.
''Bunlar da ne böyle? '' diye bağırdı Angulik.
''Sabah biralar taşındı ya, adamlar yemişlerdir. '' Kızların kalbi hop etti. Yedikleri malzemelerin kağıtlarını ve şişeleri yerde unutmuşlardı.
''Pis herifler! Söyle onlara; bir daha böyle bir pislik istemiyorum. Ya Den gelseydi? '' Isıtıcının durduğunu bildiren ses duyuldu ve bir çorba kokusu ortaya yayıldı.
''Sirke versene! '' dedi Angulik. Bir ayak sesi ve bir dolap kapısının açılma sesi duyuldu.
''Ne bekliyorsun? Dikilme, sirke getir. '' diye bağırdı Angulik.
''Bu kadar sabırsız olman senin dezavantajın, biliyorsun değil mi? '' dedi delikanlı. Angulik homurdandı ama cevap vermedi. İğrenç bir şekilde şapurdayarak çorbasını içip sandviçlerini yedi. Bir sandalye çekildi ve:
''Hadi gidelim. '' diyen Angulik'in sesi duyuldu.
''Sen git. Ben bunları topladıktan sonra gelirim. Sol tarafı kontrol etmeye başla. Nasıl olsa dönüş yoluna kurduğun tuzaklara yakalanırlarsa haberimiz olur. '' dedi oğlu.
''Haklısın! Sen de gecikme. Ya da dur; sen sağ tarafa bak. Böylece daha çabuk yakalarız. '' Angulik uzaklaşırken. Ayak sesleri duyulmamaya başladıktan sonra delikanlının bir dolabın kapağını açtığını duydular.
''Çıkabilirsin, Angulik gitti! '' dedi. Masanın altındaki Belisa'nın kalbi hızla çarpmaya başlarken, Nessa ve Balun da hayretle birbirlerine baktılar. Bu adam kiminle konuşuyordu? Mutfakta saklanmış başka birisi daha mı vardı? Eğer öyleyse kızları ele vermesi an meselesiydi. Birden:
''Teşekkür ederim! '' diyen İsmil'in sesini duydular.
''Angulik bunu yaptığımı duysa şoka girerdi. '' dedi delikanlı küçük bir kahkaha atarak.
''Bana neden yardım ettin? Yani sirke almak için o dolabı açtığında... Beni orada görünce... Babana söyleyebilirdin oysa. ''
''Bilmiyorum. Ben seni orada öyle büzüşmüş ve ağlarken görünce... Ben... Bilmiyorum. Bunu yapmak istemedim. Hey, babamın dediklerini duydun tabii, beni de acımasız birisi olarak düşünmeni istemiyorum. Ben ondan çok farklıyım. ''
''Peki şimdi ne olacak? ''
''Bilmiyorum. Adın ne? ''
''İsmil. Seninkisi? ''
''Milan. '' Balun ve Nessa sinirle birbirlerine bakıp kafalarını salladılar.
''Arkadaşların nerede İsmil? '' İsmil gözlerini kaçırdı:
'' Bilmiyorum desem bana inanmazsın, değil mi? '' dedi. Milan küçük bir kahkaha attı.
''İnanmam. '' dedi. İsmil de gülümseyerek:
''Ama gerçek bu; ayak seslerinizi duyunca ben hemen bu dolaba saklandım. Onları görmedim. '' dedi. Nessa Balun'a:
''Şuna bak; resmen İsmil'i etkilemeye çalışıyor. Flört ediyor gibiler. Onu etkilemeye çalışıyor.‘’ dedi.
''Ama babasının yanında gerçekten sustu. '' dedi Balun. Nessa omuzlarını silkti.
''Yani şimdi seni burada öylece bırakıp gittiklerini mi söylüyorsun? Belki de buralarda bir yerde beni dinliyorlardır, ne dersin?'' dedi çevresine bir göz atarak. İsmil kızararak başını öne eğdi.
''Ah, lütfen üzülme İsmil! Amacım seni üzmek değildi. '' Nessa ve Balun bakıştılar ve Nessa burnunu kırıştırdı. Bir şeyden hoşlanmadığı zaman hep böyle yapardı.
''Sanırım çıkmalıyız. '' dedi Balun. Nessa onun bileğini tutup:
''Dur, bekle! '' diye fısıldadı. O anda bir çarpma sesi ve büyük bir şeyin yere düştüğünü düşündüren daha büyük bir ses duyuldu.
''Ne yaptın sen? '' diye bağırdı İsmil. Nessa ve Balun saklandıkları yerden çıktılar. Belisa elinde sebze tahtasıyla yerde yatan Milan'ın başında dikiliyordu.
''Gördüğün gibi seni kurtardım. Hadi hemen buradan kaçalım.''
''Bize yardım edecekti! Ya onu öldürdüysen? '' diye bağırdı İsmil. Balun eğilerek yerde yatan delikanlının nabzına baktı:
''Yaşıyor. Burada daha fazla duramayız. Hadi hemen kaçalım. '' dedi.
''Ama onu burada öyle bırakamayız! '' diye bağırdı İsmil.
''Neyin var senin? Bağırmayı kes! Amacın bizi diğerlerine yakalatmak mı? Hadi çabuk, babası ona yardım eder. '' dedi İsmil'i kolundan çeken Nessa.
''Yanımıza bir şeyler alsaydık. '' dedi koşarken Balun.
''Hayır, sonra! Bir an önce buradan çıkalım. '' diye bağırdı tam arkasındaki Belisa. Mutfak kapısını yavaşça açıp dışarıyı kontrol eden Nessa:
''Kimse yok. Sessiz olalım.'' dedi. Geldikleri yoldan geri döndüler. Tek çıkış o gibi görünüyordu. Ayrıma geldiklerinde diğer koridora girdiler. Beş dakika sonra yol yine üçe ayrıldı.
''Bu ne be böyle? Artık aklım karışmaya başladı. Geri dönmek istesek bile yolumuzu bulamayız. ''
''Bir dakika Balun. Şimdi bir karar vermeliyiz. '' dedi Nessa. ''Ben orta yoldan gitmeyelim diye düşünüyorum. Bir şeylerin tam ortasına çıkabiliriz. Ama yan yollar her zaman çıkışa yakındır.''
''Mantıklı!'' dedi Nerissa.
''Hadi o zaman! '' dedi sağdaki yola atılan Balun. O anda verdiği kararın dördünün de hayatını değiştireceğini elbette bilemezdi. Eğer sola gitselerdi; bir şekilde çıkışa ulaşacaklardı. Oysa sağ taraftaki koridor, Yeraltı Şehri'nin belki de en tehlikeli bölümüne gidiyordu. Uzun süre koştular. Geniş bir açıyla devamlı sağa kıvrılan tünel belki de yarım saat sonra dört kola ayrıldı.
''Öfff! Sıkıcı olmaya başladı bu iş! Ben artık geri dönsem bile yolu bulabileceğime emin değilim. '' dedi Balun.
''Zaten bulsan bile o yol tuzaklı, unutma. '' dedi Nessa.
''Onu bırakın, hangi yoldan gideceğiz?"
''Ne fark eder Belisa? Belli ki her yol aynı yere çıkıyor. '' dedi İsmil.
''Bundan o kadar emin değilim. '' dedi Nessa kaygılı bir tonla. Birden sağ koridordan bir ses duydular. Bu bir tekerlek sesine benziyordu ve bir erkek sesinin de mırıltıları geliyordu. Konuşmadan sorar gibi birbirlerine bakarlarken İsmil hemen solundaki koridora girdi. Kaderleri o gün İsmil'in seçimleriyle şekilleniyordu adeta. Beş-altı metre sonra garip bir yere geldiler. Koridor büyük bir hangar olabilecek kadar genişlemişti ve her iki tarafta da kat kat demirden yol gibi bir şeyler vardı. Tam Balun bir şey söyleyecekti ki yukardan bir gürültü duyuldu ve kızlar hemen en alttaki katın altına saklandılar. Gürültü büyüdü ve tam üstlerindeki demirler sarsıldı. Başka bir gürültüden sonra bir kadın:
''Bu alt kaltlardan oldum olası hoşlanmamışımdır. '' dedi.
''Yapacak bir şey yok; kontrol alanımızı ne kadar genişletirsek o kadar rahat bir hayatımız olur. '' dedi bir adam. Mikrofonik bir sesi vardı.
''Biliyorum ama buralarda o iblislerden birileriyle karşılaşmak sinirlerimi bozuyor. Hele de Den'le... O adamı görmeye tahammül edemiyorum. ''
''Haklısın. Ama bir gün mutlaka buradan çıkmayı başaracağız. İşte o zaman Den'in de sonu gelecek. '' Kızlar şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Burada kendilerinden başka kaybolanlar mı vardı, yoksa zorla tutulanlar mı? Ama görüntüye göre burada serbestçe dolaşabiliyorlardı.'' Balun birden ortaya fırlayarak:
"Hey, biz de buradayız. Lütfen bize yardım edin!" diye bağırdı. Kızlar şaşkınlıkla birbirlerine bakarken, tam üzerlerindeki sarsıntı aniden durdu. Balun ellerini sallayarak tekrar bağırdı:
"Lütfen yardım edin!"
"Sakin ol, seni gördüm. " dedi kadın. Balun mutlulukla gülümseyerek :
"Ne duruyorsunuz orada, gelsenize. " dedi kızların oldukları yere bakarak. Belisa kendine hakim olamayarak bir küfür savurdu. Balun'un yanına geldiklerinde kısa siyah saçlı bir kadınla sarışın, gri gözlü yakışıklı bir adamın iki kişilik vagon gibi bir şeyin içinden kendilerine baktıklarını gördüler.
"Oooo, başka kimse yok muydu?" dedi kadın alaycı bir gülüşle.
"Sence alay edilecek zaman mı? Peşimizde birileri var. Bize yardım edecek misiniz?" dedi kızgın bir şekilde Belisa. Adam vagondan inmek için ayağa kalktı. Boyu 1.90'ın üzerinde olmalıydı. Son derece biçimli, atletik bir vücuda sahipti.
"Aman Tanrım!" diye mırıldandı Nessa. Hemen arkasından vagondan inen kadın kısa olmasa bile adam gibi iri yapılı değildi. Tam kenardan demir parmaklığa dayanarak baktı:
"Buraya nereden geldiniz?" dedi.
"Yukarıdan..." dedi parmağıyla yukarıya işaret eden Balun.
"Yukarıdan, nereden?"
"Okuldan. Neyin var senin? Sana peşimizde birileri var diyorum. Yardım edecek misiniz, etmeyecek misiniz? " diye bağırdı Balun.
"Kim peşinizde?"
"Angulik'le oğlu. " Nessa hemen yanındaki İsmil'in öne doğru çıkarak:
"Aslında Milan bizi sakladı ama Angulik öldürmekten bahsetti. " dedi. Belisa dişlerinin arasından:
"Salak mısın, bunu söylemen gerekmiyordu. " dedi. Adam hiç konuşmamıştı. Bir an kadınla bakıştılar. Kadın kafasını salladı. Adam vagonun arkasına eğilip kare şeklinde bir şey çıkarttı. Sonra uç kısmındaki kancaları trabzana takıp aşağıya bıraktı. Kare şeklinde gördükleri nesne, kat kat açılarak helezonik basamaklar halinde aşağıya kadar uzandı.
"Bu da ne böyle?" dedi İsmil şaşkınlıkla.
"Merdiven. Hadi çabuk, yukarıya gelin." Kızlar birbirlerine baktılar.
"Yardım almak zorundayız. " dedi Nessa. "Bence bunlar kötü insan değiller. " Yeraltı merdivenine ulaşan Balun:
"Bu bizi taşır mı?" dedi.
"Beni taşıyorsa, sizi de taşır. " dedi adam ilk kez konuşarak. Sesi mikrofonik ve seksiydi. Nerissa Nessa'nın kızardığını görüp şaşırdı. Yaylı olduğu için sallanan basamaklara dikkatle basarak tek tek yukarıya çıktılar. Adam merdiveni tek bir hareketle çekip tekrar kare bir plaka haline getirip vagona koydu. Sonra arka kısımdan bir vanayı çektiğinde vagon uzadı ve iki kişilik koltuk daha çıktı ortaya. Yeni çıkan vagonun arkasından tekrar vanayı çektiğinde, araç altı kişilik minik bir trene dönüştü.
"Vay anasını!" dedi Balun. "Sihir gibi bir şey!" En arkadaki ikiliye İsmil ve Balun oturdular.
"Biriniz öne geçin." dedi kadın.
"Neden?" dedi öne geçerken İsmil.
"Çünkü bize güvenmiyor ve arkaya oturarak bizi göz hapsinde tutacak." dedi Nessa. Adamın yanına, en öne oturmuştu. Adam bir an Nessa'ya bakıp vagonu çalıştırdı. Rayların üzerinde başka bir makasa geçerek bir U dönüşü yaptılar. Yol bazen tek raya düşüyor, bazen genişleyip üç raya çıkabiliyordu. bir ara sağa kıvrılarak bir kaç dakika yukarıya çıktılar. Tekrar geniş, hangar gibi bir alana geldiklerinde, demir trabzanın yanında ilerlerlerken, fark etmeden 8-9 kat çıktıklarını anladılar. Aşağıda sayısız koli üst üste yığılmıştı.
"İsimleriniz ne?" dedi arkadan kadın. Kızlar isimlerini söylediler. Sonra Belisa onların adını sordu.
"Benim adım Disa, arkadaşımınki de Tarun.'' Nessa hiç arkasına bakmadan:
"Disa mı? Çok ilginç bir ismin var. 8 yıl önce lisede okuyan bir kız vardı, Onun da adı Disa'ydı. Aniden ortadan kaybolmuştu. Kaçırıldığı düşünüldü ama kimse fidye istemedi. Ne olduysa asla öğrenilmedi. Ondan başka kimsede bu ismi duymamıştım." dedi. Bir sessizlik oldu ve sonra kadının usulca konuştuğu duyuldu:
"Ama siz şimdi öğrendiniz; o kız benim!"
''Sen ciddi misin?'' diye bağırdı Balun. '' İşte şimdi *oku yedik! Asla buradan kurtulamayacağız! Bu lanet yere gelme fikri hanginizden çıktıysa... ''
''Hey, hey dur bakalım! Sakin ol! Burada bu şekilde bağıramazsın. Burası tehlikeli bölüm. Ses tonunu ayarla, yoksa seni Solucan'dan atarım! '' dedi Disa dişlerini sıkarak. İsmil korkudan neredeyse duyulmayacak bir sesle:
''Solucan mı? '' dedi.
''Evet, aracımızın adı Solucan. '' dedi Disa. Balun homurdandı ama bir şey söylemedi. Nessa yorgun bir ifadeyle:
''Lütfen bir an önce güvenli bir yere gidebilir miyiz? '' dedi. '' Tabii varsa! O kadar yorgunum ki! Biraz uyumak istiyorum. ''
''Aslında oraya doğru gidiyoruz. '' dedi Tarun. ''Orada konuşacağız. '' Solucan rayların üzerinde aslında belirgin bir ses çıkartarak hızla ilerlerken kimse konuşmuyordu. Spiral şeklinde döne döne yükselen raylar önlerinde uzarken, üst katlara çıktıklarını fark ettiler. Yaklaşık 5 dakika sonra, Tarun bir şalteri kaldırarak vagonu durdurdu. Durdukları yerde büyük, çift kanatlı ahşap bir kapı vardı. Kapıyı ritmik hareketlerle çaldı. Arada bir duraklıyor bir daha vuruyordu. Anlaşılan bir şifre kullanıyordu. Kapıyı uzun boylu esmer bir adam açtı. Kızları görünce şaşırdı.
‘’Hey, yoksa bunlar… ‘’ Tarun onu iterek içeriye girerken:
‘’İçeride konuşalım. ‘’ dedi. Disa, onların girmelerini bekledi. Kapı arkalarından kapanırken, önlerinde uzanan boş koridora baktılar.
‘’Yeter be! Bir koridor daha görmek istemiyorum! ‘’ dedi Balun.
‘’Anladık kızılsın. Ama yeter. Biraz sakin ol. ‘’dedi Tarun. ‘’Merak etme, az kaldı. ‘’ Gerçekten de 15-20 metre sonra bir başka kapıya daha geldiler. Neyse ki, kapı açıktı. İçeriden yüksek sesler geliyordu.
‘’Yani burada başka insanlar da mı var? ‘’ dedi Nessa.
‘’113 kişiyiz. ‘’ dedi Disa ifadesiz bir yüzle. Nessa bembeyaz oldu.
‘’Yani siz gerçekten buradan çıkamıyor musunuz? ‘’ dedi.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL