Aynı liseden mezun olan beş kız arkadaş, tatillerinde kasabalarına dönüyorlar. Bir akşam barda eğleniyorlar ve çıkışta, okulda duydukları bir söylenti akıllarına geliyor. Bu gizemli olayı araştırmak ...
''Belki de gerçekten buradan geri dönmeliyiz. '' dedi İsmil. ''Ama o zaman hiç bir şey öğrenmiş olmayacağız ve her zaman bunu merak edeceğiz. '' dedi Nessa. ''Haklı! Ben bu merakla yaşayamam! '' dedi Belisa. Tekrar ilerlemeye başladılar. Fakat artık çok sessizdiler ve neredeyse tamamen ayılmaya yüz tutmuşlardı. Birbirlerine söylemeseler bile hepsi de çok korkuyordu. Okula girdiklerini kimse bilmiyordu ve cep telefonları da çekmiyordu. Tünel birden genişledi ve üç kola ayrıldı. ''Şimdi ne yapacağız? '' dedi Nessa. ''Ortadaki yoldan devam mı etsek? '' dedi İsmil. Balun ağzını açıp bir şey diyecekti ki; sadece bir kaç metre uzaklarından bir ses duyuldu: ''Bu sefer inanılmaz çok yük var. Asansörler en az elli sefer yapar sanıyorum. '' Okulun altında, hem de metrelerce altında bir adam başka birisiyle konuşuyordu ve eğer İsmil'in abisi bu yüzden öldürüldüyse, gerçekten de kötü insanlar olmalıydılar. Ses tam arkalarından geliyordu ve geri dönemezlerdi. Birden, diğerlerine göre daha az ayık olan Balun: ''Kaçın!!! '' diye bağırarak soldaki tünele daldı ve koşmaya başladı. Diğerleri de sessiz ve boş tünellerde inanılmaz bir şekilde yankılanan Balun'un sesine inanamayarak arkasından koşmaya başladılar. İki adamın bağırarak arkalarından koştuğunu da duyuyorlardı ama kendilerini göremiyorlardı. Anlaşılan henüz yetişememişlerdi ya da başka bir tünele girmişlerdi. Fakat dördü de o kadar büyük bir gürültü çıkarıyorlardı ki; çok çabuk yakalanacakları kesindi. Susmaları ve çok yavaş yürümeleri lazımdı. Bunu diğerlerine söylemek isteyen Nessa hızlanınca en öndeki Balun'un tam karşısında demir kollu, gemilerdeki kamara kapılarına benzeyen bir kapı gördü. Balun çabucak kapıyı açtı ve içeriye girdi. En son içeriye giren Nessa bir ara arkasına baktığında; 195 boylarında iri kıyım, sarışın düz saçlı bir adamın köşeyi döndüğünü gördü ve göz göze geldiler. ''Dur orada seni fahişe! Seni kemiklerini kırarak öldüreceğim! '' diye bağırdı adam arkasından. Korkudan Nessa'nın ayakları birbirine dolandı. Kapıyı kapatıp arkasına dayandılar. Burası makine dairesi gibi bir yerdi. Odanın içinden bir sürü boru geçiyor, bir yerlere bağlanıyordu. Çabucak yerlere göz gezdiren Nessa bulduğu kalın bir çubuğu kapının arkasındaki iki halkanın arasına geçirmek için bir taraftan taktı. Çubuk tam diğer halkaya geçeceği sırada iri kıyım adam kapının arkasından yüklendi. Kızlar da adrenalinin verdiği bir güçle diğer tarafa dayandılar. Adam itiyor, açamadıkça küfredip tehditler savuruyordu. Sonunda Nessa çubuğu diğer halkaya kadar uzatabildi. O anda eli-ayağı tutulmuş gibi yere çöküp kaldı. Demirin sesini duyan adam bağırdı: ''O demir sizi koruyacak mı sandınız? Şimdi gidip aletlerimi getirip bu kapıyı sökeceğim. Odanın tek çıkışı bu tarafta. Arkadaşımı da kapıya nöbete bırakıyorum. Ya şimdi açın ya da ölümü göze alın! '' Kızlar seslerini çıkartmayınca kapıya öyle bir tekme attı ki; sanki duvarlar sallandı. ''Siktir git seni embesil kazma! '' diye bağırdı Balun. Kızlar şaşkınlıkla arkadaşlarına baktılar. ''Defol git; geldiğinde biz de senin kafanı ceviz gibi ezmeyi biliriz! '' ''Seninle görüşeceğiz fahişe! Angulik'le oyun oynamak ne demekmiş size az sonra göstereceğim. On dakika sonra, sadece on dakika sonra o kapı başınıza yıkılacak! '' diye bağırdı adam. ‘’Hoşt köpek! ‘’ diye bağırdı Balun. "Ne yaptın sen? " diye bağırdı Nessa. ''Ne yapmışım? Her kelimesini hak etti! '' dedi Balun esneyerek. ''Onu gördün mü? Ben gördüm; aynı bir deve benziyordu. Neredeyse iki metre vardı ve çok da iri kıyımdı ama kof değil, kaslı! Birazdan kapıyı açtığında ne yapacağız? '' İsmil titreyerek ikisinin arasında bakışlarını gezdiriyordu. Gözleri ıslanmaya başlamıştı bile. Onu gören Nessa: ''Çok rica ederim başlama İsmil. Zaten *ok gibi bir durumun içindeyiz. Lütfen kendine hakim ol! '' dedi. ''Yahu bırakın kavgayı; bizim bir an önce buradan çıkmamız lazım. '' diye araya girdi Belisa. ''Duymadın mı dışardaki adam başka çıkış yok dedi. '' ''Belki yalan söylüyordur İsmil. '' dedi Belisa. ''Biraz araştıralım. '' Borularla dolu büyük salona göz gezdirmeye başladılar. ''Hadi dağılıp bakalım. Burada dikilerek bir çıkış yolu bulamayız. '' diyen Nessa'nın arkasından hepsi başka bir yöne doğru ilerlemeye başladı. Büyük salonda, amaçlarının ne olduğunu bir türlü anlayamadıkları bir yığın boru vardı. Sıcak da değillerdi. Belisa yerde gördüğü yuvarlak bir kapağın etrafını incelerken, Balun dip tarafta duvardaki kalın çizgiyi kurcalıyordu. Birden İsmil bağırdı: ''Bir şey buldum. Koşarak esmer genç kızın yanına gittiler. Yerdeki bir boru çıkışının yanını işaret ediyordu. ''Eeeee, bu ne ki? '' dedi Balun. Az önce Angulik'e kafa tutan o değildi sanki. Son derece rahat görünüyordu. ''Borunun çıkışına bakın. Şimdi çevresine elleyin. '' dedi İsmil. Belisa elini uzattı ve yüzey içine doğru çöktü. Ve eli diğer tarafa geçti. ''Heyy! Bu da ne böyle? Pelte gibi bir şey bu. '' dedi. ''Örümcek ağı gibi yumuşak bir şey. '' dedi İsmil. Nessa uzanarak elini yumuşak yüzeye daldırıp bir parçasını yukarıya çekti. Tuttuğu parça yukarıya doğru genişledi. Aşağıdan hafif bir ışık sızıyordu. Eğilip baktıklarında borunun dört-beş metre aşağıya kadar uzandığını gördüler. ''Ne diyorsunuz? Buraya girelim mi? '' dedi İsmil. ''İyi de; bodrum girişinden iyice uzaklaşmış olacağız. Buradan kurtulmaya çalışırken bir kat daha mı aşağıya ineceğiz? '' dedi Belisa. ''Üstelik oradan nereye gideceğiz? Ya daha çok sıkışıp kalırsak.'' ''Karar verin; ya Angulik ya da burası. '' dedi Nessa. Belisa az önce söylediklerini unutuvermiş gibi boruya sarılıp ayaklarını peteksi yüzeye doğru indirdi. Genç kızın yavaş yavaş yumuşak dokudan geçip gözden kayboluşunu izlediler. Bir kaç saniye sonra yere atladığını duydular. ''Hey Belisa, nasıl bir yer, gelelim mi? '' dedi Balun bağırarak. ''Gelin gelin, çabuk olun! '' diye cevapladı Belisa. İsmil en arkaya kalmak istemediği için hepsinden önce boruya sarılarak kaydı. Nessa Balun'a baktı: ''Sen in, benim küçük bir işim var. '' dedi Balun. ''Ne işi? '' dedi Nessa merakla. Balun cevap vermeden koşarak girdikleri kapıya doğru gidince Nessa sinirlenerek arkasına takıldı: ''Sakin bir saçmalık yapma! Balun, Balun dur! '' Fakat Balun onu dinlemeyerek kapıya bir tekme attı: ''Hey orada mısın? '' Dışardan bir ayak sesi geldi. ''Sana söylüyorum, orada mısın? Seni duyabiliyorum. '' dedi Balun. ''Angulik dönene kadar bekle! Neredeyse gelir! '' diye bağırdı birisi. Sesinden henüz çok genç olduğu anlaşılabiliyordu. ''Ne yapıyorsun? '' diye fısıldadı Nessa. ''O şişkoya selam söyle; bir ara boş vaktim olursa görüşürüz ufaklık! '' dedi kahkaha atarak. Nessa hiddetle onun kolunu tutup çekti. Koşarak boruya doğru ilerlediler. Balun tam boruyu tutmuştu ki: ''Dur bakalım! '' dedi Nessa. ''Bu sefer en son sen ineceksin. Angulik'e kafa tutmayı biliyorsan biraz daha beklemelisin. Belki senin için gelir. '' Nessa boruya sıkıca sarılıp ayaklarını peltemsi yüzeye doğru uzattı. İçinden geçerken vücudunu soğuk bir şey yalamış gibi hissetti. Tam yere ineceği sırada Balun hızla üstüne düştü. İkisi birlikte yere yuvarlandılar. ''Ahhh! Balun kafamı kıracaktın, acelen mi vardı? '' diye bağırdı Nessa. Toparlanırlarken çevrelerine göz gezdirmeye başladılar. Kare biçiminde gayet temiz bir odaydı ve dört ayrı yöne doğru uzanan tünellere bağlıydı. Belisa ve İsmil şaşkın şaşkın bakıyorlardı. ‘’Okulun altında tüneller olduğu hikayesi doğruymuş. ‘’ dedi İsmil. Tam o anda yukarda büyük bir gürültü koptu. Angulik kapıdaki demiri kırmış olmalıydı. İsmil korkuyla: ''Ne yapıyoruz? '' dedi. Nessa cevap vermeden tam karşısındaki tünele girip koşmaya başladı. Diğerleri de arkasına takıldılar. Tünel hiç bir tarafa kıvrılmadan dümdüz ilerliyordu. On dakika kadar sonra sola kıvrıldı. Bir kaç dakika daha koştular ve karşılarına aşağıya doğru inen çok uzun bir merdiven çıktı. Duraklayıp birbirlerine baktılar. ''Bu iş gitgide tehlikeli bir hal almaya başlıyor. '' dedi Belisa. '' Git git, nereye kadar? '' ''Bence geriye dönemeyiz. Önce peşimizdekilerden kurtulalım, sonra geri döneriz. '' dedi Balun ve merdivenlerden inmeye başladı. 325 basamak indiler ve tekrar yukardaki gibi kare bir odaya geldiler. Gene dört tünele açılıyordu. ''Bu ne ya! Labirent mi burası? '' dedi sinirle Nessa. '' Ne yapacağız? '' ''İlerleyelim! '' dedi Balun. ''Tabii sen istersin. '' dedi imalı bir tonla Nessa. ''Ne demek istiyorsun? '' dedi İsmil heyecanlanarak. ''Bu salak Angulik'e, arkadaşı vasıtasıyla selam gönderdi. '' ''Sana inanmıyorum! '' diye bağırdı Belisa. ''Şişşşttt! Ne bağırıyorsun? Seni duyabilir! '' Ona ters ters bakan Belisa: ''O zaman ilerleyelim Nessa. O adamı görmek istemiyorum. '' ''Hangi yöne gidiyoruz? '' dedi İsmil. ''İsmil buna da sen karar ver. Nasıl olsa hiç birimiz nereye gideceğimizi bilmiyoruz. '' dedi Nessa. İsmil bir saniye düşünüp parmağıyla soldaki tüneli işaret etti. Bu sefer hızlı hızlı yürüyerek ilerliyorlardı. ''Bu iş nereye varacak? '' dedi Belisa. ''Farkında mısınız; indikçe iniyoruz. Okulun altında meğerse neler neler varmış? '' ''Bir de her yer loş da olsa ışıklandırılmış. Bu çok esrarengiz bir şey. Demek ki kullanılıyor. '' dedi Nessa. Balun tam bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki; tünel bir kapıyla son buldu. Sessizce birbirlerine baktılar. ''Geri dönerek zaman kaybedemeyiz. Buraya girelim. '' dedi Balun. Kapıyı yavaşça itti. Burası bir depoydu. Raflarda ve büyük soğutucularda inanamayacakları kadar çok yiyecek vardı. ''Burada çok farklı olaylar dönüyor. '' dedi Nessa. Biraz ilerleyip her yeri gezdiler. Bir köşede kasa kasa içki, soğutucularda etler, sebzeler, meyve birçok dondurulmuş yiyeceğin yanı sıra kraker, pasta ve şekerleme tarzı şeyler de vardı. Küçük buzdolaplarından birisini açıp bakan Balun strech filmle kapatılmış sandviçler gördü. Bir sandviç alıp yemeye başladı. Bir şişe de cola alıp dolabın üzerindeki sabit açacakla açtı. ''Ne yapıyorsun? İzin almadan... '' ''Saçmalama Belisa, kimden izin alacağım? Ayrıca acıktım. En son saat 15.00’de yemiştim. Bence siz de yiyin bir şeyler. Üstelik buradan ne zaman kurtulacağımız bile belli değil. Biraz da yanımıza almalıyız. Ya da bir süre burada mı kalsak? '' ''Ne kadar mesela? İki ay, üç ay? '' dedi Nessa sinirlenerek. Balun hindili sandviçinden büyük bir parça ısırarak: ''Geri Angulik'in olduğu yere dönemeyiz. Bir süre buralarda oyalanalım. Sonra bizi kurtarmaya gelirler zaten. '' dedi. İsmil dolabı açarak bir sandviç ve fanta aldı. Kendisine bakan Nessa'ya: ''Çok iştahlı yiyor, hem dedikleri de doğru. Gücümüzü korumalıyız. Burası yiyecek dolu. '' dedi. ''Bizi kim kurtaracak sorabilir miyim Balun? '' dedi Belisa. ''Buraya geldiğimizi kim biliyor? '' ''Orası da doğru. '' dedi dolaptan ikinci bir sandviç alan Balun. ''Yemin ederim benim de canım istedi. '' dedi dolabı açan Belisa. Biraz karıştırdıktan sonra iki tane sandviç ve ayran aldı. Birisini Nessa'ya uzattı. Nessa da alıp yemeye başladı. Bu sırada sandviçini bitiren Balun elmalı tart yiyordu. Gülmeye başladılar. ''Tavsiye ederim, harika! '' dedi Balun gülerek. ''Düşünsene; şimdi Angulik içeriye girip sana bir tokat atıp elinden o tartı alıyormuş. '' dedi Nessa. ''Kaptırmam! '' dedi Balun havalı havalı. Arka tarafta buzdolaplarının önüne bağdaş kurup oturmuşlardı. Uzun yürüyüş ve uykusuzluktan sonra bir şeyler yiyince gevşemişlerdi. ''Burada hatırı sayılır bir stok var. Bunun amacı ne olabilir acaba? '' dedi Nessa. ''Sığınak gibi bir yer oluşturmuşlardır belki. '' dedi Balun. ''Savaş yok bir şey yok. Üstelik dondurucu da da olsa bunların bir süresi var. Başka bir şey olmalı. '' dedi Nessa. ''Bir filmde görmüştüm; bir kalpazan çetesi böyle bir yerde gizleniyordu. Ya da uyuşturucu çetesi olabilir. '' dedi İsmil. ''İyi hoş da; bu kadar yemeğe, masrafa ne gerek var? Koyarlar uyuşturucuyu tamam. Bir kaç kişi için bu kadar çok yemek olmaz. Bunları buraya nasıl taşıdılar acaba? '' dedi Belisa. ''Aaaaa! Angulik; bu sefer yük çok fazla, asansörlerin elli sefer yapması lazım demişti. '' dedi Nessa. ''Yiyecek ya da başka bir şey; eğer elli sefer yapılıyorsa, burada iki kişiden fazla insan var demektir. '' ''Ne olduğunu bilmiyorum ama tehlikeli olduğuna eminim kızlar. Artık abimle arkadaşının bu yüzden öldüğüne eminim. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmazsak, başımıza büyük bir bela açılacak. Ölümüzü bile bulamazlar. '' dedi İsmil.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.