Van Gölü Canavarı
Giriş Yazısı
Van Gölü, sadece Türkiye'nin en büyük su kütlesi değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir sırrın ve kadim bir efsanenin mührüdür.
Ömer, gezgin ruhlu bir yazar. Onun için Van'a seyahat etmek, sadece bir tatil değil; defterine coğrafi notlar değil, efsanenin fısıltılarını kaydetmek demektir. O, Canavar'ın bir masaldan çok, bu görkemli coğrafyanın bilinmeyen ruhu olduğuna inanır.
Ancak bu basit merak, onu kısa sürede yerel sırların gardiyanı Tuba ve kuralcı polis Komiser Ali ile kaçınılmaz bir çarpışmaya sürükler. Gölün üzerindeki efsane, kıyıda gizlenen büyük bir gerçeği örtmektedir: Bazı "yatırımcılar," Canavar efsanesinin gölün altındaki illegal ve devasa bir operasyonu açığa çıkarmasından korkmaktadır.
Komiser Ali, amirlerinin baskısıyla gerçeği kapatmaya zorlanırken; Ömer ve Tuba, Canavar'ı gören eski bir fotoğrafın negatifini ve gölün dibine gizlenmiş "Büyük Yapı"nın koordinatlarını bulurlar. Ali, kendi gözleriyle göldeki büyük gölgeyi gördüğünde ise, kanun adamı kimliğini bir kenara bırakıp, gezgin ve sırdaş ile güçlerini birleştirir.
Peki, Kanun, paranın ve gücün karşısında ne kadar direnebilir?
Canavar, yasadışı bir madencilik operasyonuna tepki veren, türünün son örneği olan bir canlı mıdır? Yoksa o, bu toprakları ve gölü koruyan efsanevi bir ruhun somutlaşmış hali midir?
Van Gölü Canavarı, okuyucuyu sadece bir efsanenin izine değil, aynı zamanda bir polisin vicdanının sınırlarına ve bir gezginin bulduğu gerçeğin bedeline dair soluksuz bir maceraya davet ediyor.