Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
47. Bölüm

Salih suruç-peygamberimiz

44 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
kabilelerin yakından takib ettikleri bu şiddetli mücadele, Mekke'nin fethiyle İslâm'ın üstünlüğü, şirkin mağlûbiyet ve perişanlığı ile son bulmuştu.

Mekke'nin fethini takib eden günlerde, Hicret'in 9. yılı başlarında civar kabilelerin Müslüman olmak için Medine'ye akın akın geldikleri görülüyordu. Bu sebeple bu yıla "Heyetler Yılı" adı da verilmiştir.

heyetlerin hepsini Peygamber Efendimiz, gayet güzel karşılıyor ve onlara izzet-ü ikramda bulunuyordu. Bu heyetlerin içinde her sınıftan insan vardı.

her sınıftan insan Hepsi de Resûl-i Ekrem'in yüksek ahlâk ve faziletine, ashabının nâzik ve insanî hareket ve davranışlarına hayran kalarak yurtlarına dönüyorlardı.

Temim Kabîlesi, oldukça fazla olan bu hayvanların verilmesine karşı çıkmış, hattâ kılıçlarını sıyırarak Büsr Hazretlerini öldürebileceklerini bile izhardan çekinmemişlerdi.

Zekât vermemekte direnen Temim Oğullarından bir heyet, çıkıp Peygamber Efendimizin huzuruna geldi. İçlerinde meşhur hatib ve şâirleri de vardı. Gayeleri, esirlerini geri almaktı. Peygamberimiz, onlara, "Ne istiyorsunuz?" diye sordu.
"Biz Temim Kabîlesindeniz." dediler. "Sizinle şiir ve övünme yarışı düzenleyelim diye şâir ve hatiblerimizi getirdik!"Hafifçe tebessüm eden Efendimiz, "Ben şiirle vazifeli değilim
övünmekle de emredilmedim; bunu yapamam. Fakat, haydi neyiniz varsa ortaya dökün de görelim!" buyurdu"

Hamdolsun Allah'a ki, gökleri ve yeri yaratan ve onlardaki hükmünü yürüten O'dur."Hiçbir şey yoktur ki, O'nun fazl ve kereminin eseri olmasın!Bizim her tarafta galib gelişimiz ve hâkim oluşumuz da O'nun kudretinin eseridir.

O, insanların arasından en hayırlısını seçerek peygamber göndermiştir; ki o peygamber, baba tarafından insanların en şereflisi, söz cihetinden en doğru sözlüsü, ana tarafından ise en üstünüdür!

Allah, ona kitabını indirmiş, onu kullarının emini ve mu'temedi, cihanın da güzidesi ve seçkini kılmıştır!"

Allah Teâlâ, Resulünü müdafaa ederken, muhakkak Cebrail'le destekler!" buyurdu

Akra b. Habis, Hz. Resûlullah'ın yanına yaklaştı ve şehâdet getirerek Müslüman oldu.îman etmekle ancak kendilerine fayda temin etmiş oluyorlardı ebedî hayatlarını mahvolmaktan kurtarmış sayılıyorlardı,

iman etmekle Resûl-i Ekrem'in şahsına elbette hiçbir fayda temin etmiş değillerdi. Bu sebeple bu tarz davranışları yersizdi ve İslâm ruhuna uygun değildi. Nazil olan âyet-i kerîme, bunu ortaya koydu (Ey Resulüm!..) İslâm'a girdiklerini senin başına kakıyorlar! Onlara de ki: 'Müslüman oluşunuzu başıma kakmayınız

(Ey Resulüm!..) İslâm'a girdiklerini senin başına kakıyorlar! Onlara de ki: 'Müslüman oluşunuzu başıma kakmayınız. Doğrusu, sizi îmana hidâyet buyurduğundan Allah sizin başınıza kakar; eğer îmanınızda sâdık kimseler iseniz!"

Mü'minin vazifesi, kâinatta en büyük ve en yüksek hakikat olan îmanı elde etmiş olmasından dolayı, Cenâb-ı Hakk'a şükür ve hamddır.îmanına mukabil hiçbir maddî manevî menfaat beklememeli, hattâ kalben arzu etmemelidir. Zîra, îman nîmetine kavuşmanın ve Müslümanlık şerefiyle şereflenmenin karşılığı olarak verilecek mükâfat uhrevîdir. Ancak, o âlemde Cenâb-ı Hakk, fazl ve keremi ile bu eşsiz mükâfatı ihsan eder.

hem îman edip Müslüman olan, hem de Kur'ân'a ve İslâmiyete hizmet eden Müslüman, bu hizmetlerinden dolayı dünyevî bir mükâfat ve menfaat beklememelidir.

Tayy Kabîlesi, fevkalâde cömertliği dillere destan olan meşhur Hâtem-i Taî'nin kabîlesi idi. Yemen'de otururlardı Mekke'nin fethinden sonra Arabistan'ın her tarafı putlardan temizlenip puthâneler yıktınlırken, bu kabilenin puthâneleri henüz duruyor ve Füls (Fels) adındaki putları da yıktırılmamış bulunuyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicret'in 9. yılı Rebiülâhir ayında Hz. Ali'yi Ensâr'ın ileri gelenlerinden 150 kişilik bir kuvvetle Füls'ü yıkmaya gönderdi.

Hz. Ali, emrindeki mücâhidlerle Tayy Kabîlesi yurduna vardı. Tayy Oğulları, mücâhidlere karşı koydular. Çarpışma meydana geldi. Düşman birçok kayıp verdi. Müslümanlar çarpışmadan galib çıktılar ve birçok esirle bol miktarda ganimet mallan elde ettiler.Tayy Oğulları puthânesi de bir daha onarılmayacak bir şekilde mücâhidler tarafından yıkıldı; putları Füls ise parçalanarak yakıldı

Doğruca Şam'a varan Seffane, derhâl kardeşini buldu. Peygamberimizden gördüğü insanî muameleyi anlattı. Kız kardeşine yapılan bu şefkatli muamele, Adiyy'in mânâ âleminde dalgalanma meydana getirdi ve, "Bu zât hakkındaki fikrin nedir?" diye sordu. Fahr-i Âlem'in mübarek sımalarını bir kerecik gören ve onun bir tek insanî muamelesine mazhar olan Seffane* tereddüt etmeden, "Bana sorarsan," dedi, "hemen gidip ona tâbi olmanı tavsiye ederim!"

Adiyy, bir müddet düşünceye dalınca, kız kardeşi buna hiç gerek olmadığını, şu sözleriyle belirtti:Neden düşünüp duruyorsun? Eğer peygamberse, ona bir an evvel tâbi olur, büyük hayır ve fazilete erersin; yok, eğer hükümdar ise, hiçbir şey kaybetmezsin,

Adiyy, yalnız kendisine işittirmek istiyormuşçasına mırıldandı: "Vallahi, o hükümdar değildir!" Kala kala ikinci ihtimal kalmıştı: "Öyle ise peygamberdir!" ihtimali Bu konuşma, Adiyy'in gönül kapısını İslâm'a açtı ve orada Müslüman olmakla şereflendi.Ashab-ı Kiram'in büyüklerinden olan Adiyy b. Hâtem, işte bu zattır.

Habeş Necâşîsi Ashame, Hz. Resûlullah tarafından bir mektupla Hicret'in 7. senesinde İslâm'a davet edilmişti. Ashame derhâl Müslüman olmuştu
Müslüman elçiye de, "Keşke, şu saltanata bedel Muhammed-i Arabi'nin (s.a.v.) hizmetkârı olsaydım! O hizmetkârlık, saltanattan çok daha üstündür!" demişti

Hicret'in 9. senesinde, İslâm nuru bütün haşmetiyle Arabistan Yarımadasını kucaklamıştı.Her türlü imkâna kavuşmuş olmasına rağmen, Hz. Resûlul-lah sâde hayatından ayrılmıyor, mütevazi yaşayışına devam ediyor, lüks ve debdebeye iltifat etmiyordu.

Peygamber Efendimiz, kendisi sâde yaşadığı gibi hanımlarının da sâde bir hayat sürmelerini ve buna razı olmalarını arzu ediyordu.

Megafır, "mağfur"un çoğuludur. Mağfur, fena kokulu urfut ağacının yapışkan, tatlı, fakat fena kokulu bir zamkıdır.

Zîra, Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi kimse haram kılamaz, haram kıldığı bir şeyi de kimse helâl edemez.

Peygamberimizin baldan istifade etmemeye yemin etmesi üzerine şu âyet-i kerîme nazil oldu:Ey Resulüm!.. Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi, kadınlarının rızasını arayarak sen ne diye kendine haram edersin? Bununla birlikte üzülme! Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir."

Gözlerim yaşardı.Resûlullah, 'Niçin ağlıyorsun?' diye sordu.Yâ Resûlallah!.. Nasıl ağlamayayım ki?.. Kisrâlar, Kayserler dünyanın zevk ü sefasını sürerken, siz Allah'ın en sevgili kulu olduğunuz hâlde bu basit şartlar içinde yaşıyorsunuz!Resûlullah, 'Ey Hattab'ın oğlu Ömer!..' dedi, 'Dünya nimetinin onların, âhiret saadetinin de bizim olmasına razı değil misin?'

Ey Nebîyy-i Zîşan!.. Zevcelerine de ki:
'"Eğer, siz dünya hayatını ve ziynetini murad ederseniz, gelin ben sizin razı olacağınız şekil üzere boşanma bedellerini vereyim de"'Ve eğer, siz Allah'ı, Resulünü ve âhiret yurdunu murad ederseniz, Allah'ı ve Resulünü razı etmiş olursunuz.Zîra, sizden Allah'ın rızasını dünya metaı üzerine tercih ederek ihsan edenlere, Allah büyük ecir hazırlamıştır.

Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Evet!.. Zengine olsun fakire olsun, yapacağın her iyilik sadakadır."buyurdu."

Yâ Resûlallah!.. Misafirliğin müddeti ne kadardır?" diye sordu.Resûl-i Ekrem
Efendimiz, "Üç gündür. Bundan sonra oturmak misafir için uygun olmaz."' buyurdu

Peygamber Efendimiz, hâdisiyle, misafirliğin hududunu çizmiştir. Mü'min, misafir mü'min kardeşini üç gün yedirip içirip, barındırmakla vazifelidir.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL