Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
ŞAHMARAN BİN MUSA OCAĞI Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
29. Bölüm

Bölüm 10: Lütufların Somutlaşması ve Ocağın Mirası

3 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

I. Lütufla Gelen Kısmet
Aradan birkaç ay geçmişti. Dergâh’ın eski hastaları, yeni hayatlarının mutluluğunu Hoca ile paylaşmak için Adıyaman’a döndüler. İlk gelen, yüzü gülen, artık düşük yıldızın gölgesinden tamamen kurtulmuş olan Kerem'di.
Kerem, yanında, Hoca'nın yıldız name bakımı ile hayırlı olduğunu onayladığı nişanlısı Aslı ile gelmişti. Düğün davetiyesini Hoca'nın eline verirken, gözleri doluydu.
"Hocam," dedi Kerem. "Eğer siz olmasaydınız, üzerimdeki nazar ve haset kalkmasaydı, ne bu iş kapıları açılır ne de Aslı'yı tanıyabilirdim. Benim evlilik kısmetim ve iş kısmetim, sizin sayenizde açıldı. Edep ile gelen Lütufla Döner şiiriniz, benim hayatım oldu."
Hüseyin Hoca, genç çifte dualar etti. Onlara, vefk ve tılsım ile elde edilen manevi korumayı, hayatlarının geri kalanında Kur'an’ın zahiri huzuruyla desteklemeleri gerektiğini tembihledi. Mutlulukları, Dergâh’ın şifa verdiğinin en somut kanıtıydı.
II. Ece: Kariyerin Zirvesi
Kerem'den kısa bir süre sonra, Ece de İstanbul'dan geldi. Artık sadece bir asistan değil, holdingin en genç yöneticilerinden biriydi. Üzerindeki negatif enerjiler çözülüp kara büyüler bozulduktan sonra, zihni o kadar berraklaşmıştı ki, kariyer basamaklarını hızla tırmanmıştı.
Ece, Hoca'ya, iyileştikten sonra hayatının ne kadar kolaylaştığını anlattı: "Hocam, benim üzerimdeki ağırlık halsizlik yorgunluk ve stres kalkınca, ruhumdaki bütün düğümler çözülmüş. Sanki 7 boyutlu Hamail beni içeriden dışarıya doğru onarmış. Artık biliyorum ki, manevi sıkıntılar ancak manevi ilimle huzur bulabiliyor."
Ece ve Kerem'in hikayeleri, Hüseyin Hoca'nın ocağının sadece bir şifa merkezi değil, aynı zamanda hayatların dönüşüm merkezi olduğunun kanıtıydı. Yılanı Asuman etme misyonu, bu iki genç insanın başarıyla taçlanmıştı.
III. Mirasın Yankısı
O günün akşamında, Dergâh’ın ocağında tek başına oturan Hüseyin Hoca, derin düşüncelere daldı. Aşık TURHAL olarak yazdığı şiirler, nesiller boyu bu ilmin felsefesini taşıyordu. O, Şahmaran Bin Musa Ocağı'nın son halkasıydı. Ladin ilmi, Havas esrar, Cifir ve Hurufi bilgisi, onun ruhuna mühürlenmişti.
Peki bu miras kime devredilecekti? Ocağın ilmi, sadece bir kâğıt tomarı değildi; tecrübe, Edep ve Allah korkusu gerektiren bir ruhani yükümlülüktü. Bu bilginin, kötü niyetli ellerde ne denli tehlikeli olabileceğini biliyordu.
Hoca, elini, Kur'an’ın zahiri tasavvuf hurufi batini sırlarını içeren eski yazmalara koydu. Kendi hayatının sonbaharına yaklaşırken, bu ilmin devam etmesi bir zorunluluktu. Bir varis... Edep ile gelecek, lütfu taşıyacak bir çırak gerekiyordu. Belki de bu arayış, onun hayatının en zorlu yıldız name bakımı olacaktı. Bu derin ve kutsal ilmi taşıyacak kişinin kim olacağı, şimdilik sadece ilahi bir sırdı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL