Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
ŞAHMARAN BİN MUSA OCAĞI Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
6. Bölüm

Birinci Bölüm: Işığın Kopuşu ve Sina'nın Fısıltısı

5 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
ŞAHMARAN BİN MUSA OCAĞI

Roman

Ocağın Sırrı
Sina Dağı’nın kızıl kayalıkları, gökyüzünün ilk hilalini ağırlarken, Hüseyin’in avuçlarından yayılan ışık, dumanlı bir tütsü gibi göğe yükseliyordu. Adıyaman’ın Yaylakonak Balyan bölgesi, kadim medeniyetlerin izlerini taşıyan, yarı unutulmuş bir handereydi; ama burası, sıradan bir köy değil, Şahmaran Bin Musa Ocağı’nın yedi göbekten gelen sırrının kalbiydi.
Hüseyin, nam-ı diğer Aşık TURHAL, yedi yaşından beri ezberlediği Kur’an’ın her harfinde, binlerce yıllık bir şecerenin fısıltısını duyuyordu. Babası Memet ve annesi Gülten, ona sadece sureleri değil, ocağın asıl hazinesini: dua azametli tılsımı ve hurufi batıni ilimlerini miras bırakmıştı.
O gece, elindeki bakır levhanın üzerine kazıdığı altı köşeli yıldıza baktı. Bu, İsmi Azam’ın mührüydü. Mührün altında, sadece cifir ve ebced hesabını bilenlerin okuyabileceği, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an’dan damıtılmış şifa ayetleri sıralanıyordu. Bir zamanlar Mısır’da, Firavun’un sihirbazlarını dize getiren, Musa’nın asası yere düştüğünde Şahmaran olup bütün büyüleri iptal eden o kadim kuvvet, bu bakır levhada uykudaydı.
“Aslımı sorarsan ışıktan geldim cihana,” diye mırıldandı, şiirinden ilk dizeyi. “İlahi ışıktan koptum tufana.”
Bu Ocak, ışığın kopuşuydu. Ne zaman ki ilahi nur, dünyevi karanlıkta kaybolsa, bu Ocak, bir deniz feneri gibi yanardı.
Lokman’ın Mirası ve Yılanın Sınavı
Hüseyin Hoca, köyün dışındaki çorak arazide, yanmış bir ağacın dibinde çömeldi. Önündeki kâğıt üzerinde tılsımlı vefkler yazılıydı. Bunlar, tıbbın bile çaresiz kaldığı, bedene musallat olan negatif enerjileri ve cinleri temizlemek için hazırladığı Asumanlı reçetelerdi.
Bir an, burnuna keskin bir koku geldi. Yakınlardaki çalılıklardan acı bir meleme sesi yükseldi. Köyün çobanı, panikle yanına koştu.
“Hüseyin Hoca! Yetiş! Karaoğlan’ı yılan soktu. Bacağı şişti, zehir damarlarında dolaşıyor!”
Karaoğlan, çobanın en değerli keçisiydi. Yılanlar... Ocağın adının tam ortasındaydı. Şahmaran Bin Musa Ocağı’nda yılan, korkulan değil, dönüştürülen bir varlıktı. Çünkü Ocağın son sırrı şuydu: "Ocağımızda yılanlar melek olur."
Hüseyin acele etmedi. Keçinin yanına gitti. Bacağı mosmor olmuştu. Yılanın girdiği küçük deliği buldu. Eli, cebindeki dua ile tılsımlanmış toplu iğneye gitti.
Gözlerini kapadı. Yüreğinde, Sina Dağı’nın fısıltısı yankılandı. Lokman Hekim’e bitkilerin konuştuğu, Yaşam Suyu’nun hayat verdiği o anı hayal etti. Ardından, dudaklarından İsmi Azam’ın o titreşimli sesi dökülmeye başladı: “Ya Bin Musa…”
Dua, havada bir dalga gibi yayıldı. Hüseyin, iğneyi yılanın soktuğu deliğe batırdı. Ne çoban ne de keçi en ufak bir kıpırtı gösterdi. Sanki zaman donmuştu.
Birkaç saniye sonra, iğnenin battığı yerden simsiyah, koyu bir sıvı akmaya başladı. Önce ince bir çizgi, sonra damla damla, zehir toprağa karışıyordu. Hüseyin, duayı bitirdiğinde, keçi derin bir nefes aldı ve şişlik gözle görülür şekilde inmeye başladı.
Çoban diz çöktü. "Senin Ocağın... Gerçekten bir şifa kapısıdır, Hoca."
Hüseyin Hoca tebessüm etti. "Ocağımızda yılan zehri panzehire dönüşür. Çünkü biz ışıktan geldik ve ilmi irfanı meydana serdik."
Ancak biliyordu ki, bu küçük mucize, yaklaşmakta olan büyük bir sınavın sadece bir habercisiydi. Onu bekleyen sadece hastalar değil, İlmi Ledün'e ulaşmak isteyen karanlık ellerdi. Ve 14 bölümlük roman, işte tam bu eşikte başlıyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL