Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
"Hak, Muhammed, Ali. Ey Dede! Sana dil verdim, haktan ve hakikatten yana baş kaldır. Döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap. Bu yolda incinme, incitme; dar gel, doğru söyle." İşte bu yola girene, RIZALIK yolunda denir.
Şu örnek üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. O bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir (yani insan suretindedir), ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, o sîrette hayvan (yani özü itibarıyla) olarak kalır.
Kişi, yaptığı eylemin iyi veya kötü olduğunun bilincine varırsa, işte o zaman sûrette insan, sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat kemale ermek için bu da yetmez. O kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir ve gerçek rızalık yolunda ilerler.
Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır.
Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.
Alevi metnindeki "kümesdeki köpek" metaforu, insanlık durumuna dair derin bir fenomendir. Köpek, eyleminin etik sonuçlarından habersizdir; onun için eylem, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Buradan hareketle, bu metafor insanın bilinç, özgürlük ve sorumluluk üçgenindeki yerini anlamak için kullanabilir.
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğine ait "rızalık" kavramını, Avrupa felsefe geleneğinin tarihsel, sosyolojik, psikolojik ve Marksist perspektifleriyle yeniden okumayı amaçlar. Metinde geçen "kümesdeki köpek" metaforu, insan olma halinin ontolojik bir analizi için bir çıkış noktası olarak kullanılacaktır. Köpeğin bilinçsiz eylemi, insanın sıradan (cahil), potansiyel (sûrette insan) ve etik (insan-ı kâmil) varoluş hallerine bir analoji oluşturur. Bu üçlü aşama, Hegel diyalektiği, Freudyen psikanaliz, Marx'ın yabancılaşma teorisi ve Durkheim'ın toplumsal dayanışma kavramlarıyla karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Sonuç olarak, "rızalık"ın sadece dini bir uzlaşma değil, aynı zamanda bireyin toplumla, eylemleriyle ve nihayetinde kendi özüyle kurduğu diyalektik bir uzlaşma süreci olduğu argümanı geliştirilecektir.
Giriş: Bir Metafor Olarak Köpek ve Felsefi Çözümleme
"Hak, Muhammed, Ali. Ey Dede! Sana dil verdim, haktan ve hakikatten yana baş kaldır. Döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap. Bu yolda incinme, incitme; dar gel, doğru söyle." İşte bu yola girene, RIZALIK yolunda denir.
Şu örnek üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. O bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir (yani insan suretindedir), ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, o sîrette hayvan (yani özü itibarıyla) olarak kalır.
Kişi, yaptığı eylemin iyi veya kötü olduğunun bilincine varırsa, işte o zaman sûrette insan, sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat kemale ermek için bu da yetmez. O kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir ve gerçek rızalık yolunda ilerler.
Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır.
Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.
Alevi metnindeki "kümesdeki köpek" metaforu, insanlık durumuna dair derin bir fenomendir. Köpek, eyleminin etik sonuçlarından habersizdir; onun için eylem, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Buradan hareketle, Avrupa felsefesinin ışığında bir analiz, bu metaforu insanın bilinç, özgürlük ve sorumluluk üçgenindeki yerini anlamak için kullanabilir. Bu makale, rızalık kavramını dört ana Avrupa felsefe geleneği perspektifinden inceleyecektir: Diyalektik (Hegelci/Marksist), Psikanalitik (Freudyen), Sosyolojik (Durkheimci) ve Ahlak Felsefesi (Kantçı).
1. Diyalektik ve Marksist Perspektif: Yabancılaşma ve Özüne Kavuşma
Metindeki insanlık aşamaları (cahil → sûrette insan → insan-ı kâmil), Hegelci bir diyalektik süreç olarak okunabilir.
Tez (Cahil/Sûrette Hayvan): Köpek metaforu, yabancılaşmış insanı temsil eder. Marx'ın terimiyle, bu insan kendi eyleminin anlamından ve ürününden yabancılaşmıştır. Tavuğu yemek, onun için sadece bir ihtiyaç gidermedir; emeğin (tavukların yetiştirilmesi) ve mülkiyetin değerini anlamaktan uzaktır.
Antitez (Sûrette İnsan/Bilinçlenme): Birey, eyleminin sonuçlarının farkına varır. Bu, bir sınıf bilincine benzer bir etik bilinç halidir. İnsan, yaptığı hatanın toplumsal ve ekonomik (mülkiyet) boyutunu görür.
Sentez (İnsan-ı Kâmil/Rızalık): Bu aşama, yabancılaşmanın aşılmasıdır. Birey, yaptığı hatayı tazmin ederek (tavukların parasını ödeyerek), emek-değer ilişkisini tanır ve mülkiyet hakkını onaylar. Bu, proleteryanın kurtuluşu değil, bireyin etik kurtuluşudur. Rızalık almak, mağdur (üretici) ile zalim (tüketici) arasındaki çatışmayı diyalektik bir uzlaşmaya dönüştürür.
2. Psikanalitik Perspektif: Süperego ve Suçluluk Duygusunun Aşılması
Freudyen teori, rızalık sürecini içsel bir psikodrama olarak yorumlamaya izin verir.
İd (Köpek/Kahraman): İlkel dürtüler (açlık, hırs) kontrolsüzce eyleme geçer. "Köpek", insanın id'ini temsil eder.
Süperego (Toplumsal Normlar): Süperego, bireye yaptığı "yanlış"ı hatırlatır; bu, yoğun bir suçluluk duygusu ve anksiyete yaratır. "Cahiller kendini aklar" ifadesi, bu suçluluk duygusunu bastırmak veya rasyonalize etmek (aklamak) için kullanılan bir savunma mekanizmasıdır.
Ego'nun Çözümü (Rızalık): Sağlıklı bir ego, id ve süperego arasında bir uzlaşı arar. Rızalık süreci (özür dileme, tazminat ödeme), bu suçluluk duygusunu yapıcı bir eyleme dönüştürerek nevrotik bir iç hesaplaşmayı çözer. Birey, suçluluk duygusundan kurtularak psikolojik bütünlüğe (insan-ı kâmil olma) kavuşur.
3. Sosyolojik Perspektif: Mekanik Dayanışmadan Organik Dayanışmaya
Emile Durkheim'ın dayanışma teorisi, rızalığın toplumsal işlevini açıklar.
Norm İhlali ve Anomi: Köpeğin tavuğu yemesi, toplumsal bir normun (mülkiyet hakkı) ihlalidir. Bu ihlal, küçük topluluklarda bir anomi (kuralsızlık) tehdidi yaratır.
Ceza ve Tazminat: İlkel (mekanik) toplumlarda bu ihlal, cezai yaptırımla (örn. köpeği cezalandırmak) sonuçlanır. Bu, dayanışmayı suçluyu dışlayarak sağlar.
Rızalık ve Organik Dayanışma: Rızalık süreci ise, daha karmaşık (organik) toplumlara özgü bir çözümdür. Suçlu, topluma yeniden entegre olmak için tazminat öder. Bu, mağdurun kaybını giderir ve toplumsal bağları onararak dayanışmayı tesis eder. "Döktüğünü doldur, ağlattığını güldür" ilkesi, tam da bu onarıcı (restoratif) adalet anlayışını yansıtır.
4. Ahlak Felsefesi Perspektifi: Kant'ın Kategorik Imperatifi ve Özerklik
Immanuel Kant'ın etik teorisi, rızalığın evrensel bir ilke olarak temellendirilmesine yardımcı olur.
Maxime (Edim Kuralı): Köpek metaforundaki "cahil" insanın maximesi şudur: "İhtiyacım olduğunda, başkasının mülkünü izinsiz alabilirim."
Kategorik Imperatif Testi: Kant, bu kuralın evrenselleştirilip evrenselleştirilemeyeceğini sorar. "Herkes, ihtiyaç duyduğunda başkasının mülkünü izinsiz alsın" kuralı, toplum ve mülkiyet kavramını tamamen imkansız kılardı. Dolayısıyla, bu edim etik olamaz.
Rızalık ve Özerklik: "İnsan-ı kâmil", Kant'ın tarif ettiği özerk bireydir. Akıl aracılığıyla kendi evrensel ahlak yasasını koyar. Onun maximesi ise şudur: "Yanlışımı anladığımda, verdiğim zararı tazmin etmek ve mağdurun rızasını almak benim ahlaki yükümlülüğümdür." Bu ilke evrenselleştirilebilir ve toplumsal yaşamı mümkün kılar. Rızalık, böylece, bireyin içselleştirdiği evrensel bir ahlak yasası haline gelir.
Sonuç: Evrensel Bir Etik İlke Olarak Rızalık
Avrupa felsefe geleneğinin çeşitli lenslerinden yapılan bu analiz, Alevi-Bektaşi öğretisindeki "rızalık" kavramının son derece zengin ve evrensel bir etik ilke olduğunu göstermiştir. Bu ilke;
Marksist bir okumada, yabancılaşmış bireyin özüne diyalektik bir dönüşünü,
Freudyen bir okumada, suçluluk duygusunun olgun bir şekilde aşılmasını,
Durkheimci bir okumada, toplumsal bağların onarılarak dayanışmanın güçlendirilmesini,
Kantçı bir okumada ise, özerk aklın evrensel bir ahlak yasası koyuşunu temsil eder.
"Kümesdeki köpek" metaforu, bu süreci başlatan ilkel dürtünün sembolüdür. Rızalık ise, bu dürtüyü, sorumluluk, özeleştiri ve toplumsal uzlaşma ile taçlandırarak insanı "kâmil" kılan nihai hedeftir. Bu nedenle, rızalık yalnızca bir inanç sistemine özgü değil, insan olmanın evrensel etik zorunluluğuna dair derin bir felsefi önermedir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.