Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezindeki "Rızalık" kavramını, metne yansıyan şiddetli "Emevioğulları ve Abbasoğulları" eleştirisi bağlamında disiplinlerarası bir perspektifle incelemeyi amaçlamaktadır. "Eline, beline, diline sahip ol" ilkeleriyle somutlaşan bireysel ahlak anlayışı, "yıktığını yap" emriyle toplumsal bir sorumluluğa dönüşür. Bu çalışma, bu öğretiyi dört ana eksende analiz edecektir: 1) Marksist Perspektif: "Helal kazanç" ve "saraylarda şatafat" eleştirisi üzerinden sınıfsal bir analiz ve yabancılaşma kuramı ile okuma. 2) Psikolojik Perspektif: "Özünü yoklama", "cahilin kendini aklaması" ve sorumluluğun içselleştirilmesi (projeksiyon mekanizmasının reddi) süreçlerinin analizi. 3) Sosyolojik Perspektif: "Rızalık"ı bir toplumsal uyum ve adalet arayışı modeli olarak inceleme ve Emevi-Abbasi merkezileşmesine karşı alternatif bir toplum tahayyülü. 4) Felsefi ve Tarihsel Perspektif: "Allah'ı insan yarattı bakışı"nı, iktidarın meşruiyet aracı olarak dini araçsallaştırmasına yönelik bir eleştiri olarak yorumlama. Çalışma, Alevi-Bektaşi öğretisinin, baskıcı bir tarihsel düzene tepki olarak gelişen, bütüncül ve eleştirel bir etik-politik sistem olduğu tezini savunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alevi-Bektaşi Felsefesi, Rızalık, Tarihsel Materyalizm, Eleştirel Teori, Din Sosyolojisi, Emeviler, Abbasiler, Özeleştiri.
Giriş
Alevi-Bektaşi metinleri, yalnızca dini öğütler değil, aynı zamanda içinde şekillendikleri tarihsel ve toplumsal koşulların derin bir eleştirisidir. "Aç, açıkta, yetim, dul, çalışan, emekli halkının parasıyla saraylarda lüks içinde yaşayan" bir düzenden açıkça "Emevioğulları ve Abbasoğulları" olarak bahsedilmesi, bu analizi salt bir etik incelemeden çıkarıp bir ideoloji eleştirisi seviyesine taşır. Bu makale, metni, bu radikal eleştiriden yola çıkarak disiplinlerarası bir yaklaşımla çözümlemeyi hedeflemektedir.
1. Bölüm: Marksist Bir Bakış: Üretim, Helal Kazanç ve Yabancılaşma
Metnin "helal kazanç" ve "alın teri" vurgusu, Marksist bir okumaya oldukça elverişlidir.
Emek-Değer Teorisi ve Sömürü Eleştirisi: Karl Marx'ın kapitalist sömürüyü açıklamak için kullandığı "artı-değer" kavramı, "halkının parasıyla saraylarda yaşamak" ifadesinde somut bir karşılık bulur. Emevi ve Abbasi hanedanlarının vergi (haraç, cizye) yoluyla topladığı servet, üretici sınıfların (köylüler, zanaatkarlar) emeğinin ürünüdür. Metin, bu düzeni, "helal" olmayan, yani emek sömürüsüne dayalı bir kazanç olarak mahkum eder.
Yabancılaşma (Alienation): Marx, kapitalist sistemde işçinin kendi emeğinin ürününden, üretim sürecinden, diğer insanlardan ve nihayetinde kendi özünden yabancılaştığını savunur. Metindeki "saraydaki" iktidar sahipleri, halkın emeğiyle kendi gerçek insani özelliklerinden (merhamet, adalet, vicdan) yabancılaşmıştır. Onlar "sûrette insan" ama "sîrette" sömürücü bir varlıktır. Buna karşı "insan-ı kâmil", emeğiyle var olan, yabancılaşmamış, özüyle ve toplumuyla rızalık içinde olan ideal insan modelidir.
2. Bölüm: Psikolojik Bir Bakış: Savunma Mekanizmaları ve Özeleştiri
Metin, insan psikolojisine dair son derece derin gözlemler içerir.
Projeksiyon (Yansıtma) ve İçselleştirme: "Ayağına taş dolansa suçu taşta ara" ifadesi, klasik bir projeksiyon savunma mekanizmasının reddidir. Birey, başına gelen kötülüklerin nedenini dışarıda (sistemde, şansta, başkalarında) arar. Metin, bu kolaycı psikolojik tavrı reddeder ve sorumluluğu içselleştirmeyi ("kendimden bilirim") bir olgunluk kriteri sayar.
Narsisizm ve Kendini Aklama: "Cahiller kendini aklar" ifadesi, narsisistik kişilik yapılanmasının özünü oluşturan kusursuzluk ve suçsuzluk fantazisinin mükemmel bir tasviridir. "Arif" ve "kâmil" ise, narsisistik savunmaları aşmış, kusurlarını kabul edebilen ve bu kusurları telafi etme gücüne sahip olgun bireyleri temsil eder. Bu, psikoterapideki "ego gücü" kavramıyla paralellik gösterir.
3. Bölüm: Sosyolojik Bir Bakış: Rızalık Toplumu ve Merkezi İktidar Eleştirisi
"Rızalık" kavramı, Weberci ve Durkheimcı sosyoloji için zengin bir analiz malzemesi sunar.
Geleneksel Otoriteye Karşı Rızasal Otorite: Max Weber, otorite tiplerini geleneksel, karizmatik ve hukuki olarak sınıflandırır. Emevi-Abbasi iktidarı, halifeliği babadan oğula geçen bir geleneksel otoriteye dönüştürmüştür. Buna karşılık Alevi-Bektaşi öğretisindeki "dede" veya "mürşid", topluluğun rızasını alan, bilgisi ve ahlaki duruşuyla saygı gören bir karizmatik otorite figürüdür. Otorite, zorla değil, gönüllü kabulle (rıza ile) tesis edilir.
Mekanik ve Organik Dayanışma: Émile Durkheim'ın kavramlarıyla, Emevi-Abbasi devleti, karmaşık bir işbölümü ve hiyerarşiye dayalı organik dayanışma içindedir. Alevi-Bektaşi cemaati ise, paylaşılan ortak değerler, inançlar ve ahlaki normlarla (töre) kenetlenmiş daha mekanik bir dayanışma modeli sergiler. "Rızalık", bu mekanik dayanışmanın en önemli yapıştırıcı tutkalıdır.
4. Bölüm: Felsefi ve Tarihsel Bir Bakış: İktidarın Meşruiyet Aracı Olarak Din
"Allah'ı insan yarattı bakışı" ifadesi, bu analizin zirve noktasıdır.
Tarihsel Materyalizm ve Din: Bu ifade, Marksist din eleştirisiyle (Feuerbach, Marx) birebir örtüşür. Ludwig Feuerbach'ın Hıristiyanlığın Özü adlı eserindeki tezi tamamen budur: İnsan, kendi özünü yabancılaştırıp ona "Tanrı" adını verir. Emevi-Abbasi iktidarı, bu "yaratılmış tanrı" anlayışını, kendi iktidarlarını meşrulaştırmak için kullanmıştır. Dini, toplumsal kontrol aracına (Marx'ın deyimiyle "afyon") dönüştüren onlardır.
İdeoloji Eleştirisi: Buradaki eleştiri, dinin kendisine değil, onun iktidar tarafından araçsallaştırılmasınadır. Metin, Emevilerin ve Abbasilerin, kendi şatafatlı, sömürücü ve adaletsiz düzenlerini "ilahi takdir" veya "kader" gibi kavramlarla meşrulaştırmaya çalıştıklarını ima eder. "Allah'ı insan yarattı bakışı", bu ideolojik manipülasyonu deşifre etmenin bir aracıdır. Gerçek tanrı inancı, bu dünyadaki adaletsizliğe rıza göstermek değil, "mazlumun zararını tazmin etmek" için mücadele etmektir.
Sonuç
Alevi-Bektaşi öğretisi, tarihsel bir mağduriyetin ve direnişin ürünü olarak okunmalıdır. Emevi ve Abbasi hanedanlarının kurduğu merkezi, sınıfsal ve sömürücü düzene karşı, alternatif bir insan, toplum ve etik modeli önermektedir. Bu model, Marksist bir perspektifle sömürüsüz bir ekonomiye, psikolojik bir perspektifle olgun ve öz-eleştirel bir benliğe, sosyolojik bir perspektifle rıza ve dayanışmaya dayalı bir cemaate ve felsefi bir perspektifle iktidarın manipülasyonlarına karşı uyanık, eleştirel bir bilince işaret eder. "Rızalık" kavramı, bu dört boyutu da kapsayan bütünleştirici bir ideal olarak karşımıza çıkar. Bu metin, sadece dini bir metin değil, aynı zamanda ezilenlerin tarihinin ve adalet arayışının güçlü bir ifadesidir.
Kaynakça
Alevilik/Bektaşilik:
Ocak, Ahmet Yaşar. Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler. Tarih Vakfı Yurt Yayınları. (Resmi ideolojiye muhalif heterodoks grupların analizi için).
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.