Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezinde yer alan etik ilkeler bütününü (eline, beline, diline sahip olmak, rızalık, insan-ı kâmil), bu geleneğin tarihsel arka planını oluşturan Vefâiyye tarikatı ve onun pîri Ebul Vefa üzerinden analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, söz konusu etik öğretilerin sadece dini-metafizik buyruklar olmadığını; aksine, Anadolu'nun sosyo-politik koşullarında, heterodoks sufî gelenekler (Vefâiyye, Kalenderîlik) ile göçebe Türkmen kültürünün sentezi sonucu şekillenmiş bir "yaşam tarzı" (ethos) ve toplumsal bir sözleşme olduğunu savunmaktadır. Makale, metindeki "Allah'ı insan yarattı bakışı" gibi antroposantrik ifadeleri de Ebul Vefa geleneğinin batıni ve eleştirel yorum çizgisi içinde değerlendirecektir. Anahtar Kelimeler: Alevilik, Bektaşilik, Ebul Vefa, Vefâiyye, Rızalık, İnsan-ı Kâmil, Heterodoksi, Sosyoloji.
Giriş
Anadolu Aleviliği-Bektaşiliği, İslam'ın teolojik bir yorumundan ziyade, kendine has bir ahlak felsefesi, toplumsal örgütlenme modeli ve mistik bir yoldur. Bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturan metin, bu yolun "Rızalık" merkezli etik ilkelerini son derece özlü bir şekilde ortaya koyar. Ancak bu ilkeleri salt felsefi metinler olarak okumak, onların tarihsel ve sosyolojik dinamiğini gözden kaçırmak olur. Bu makale, bahsi geçen etik kodları, Alevi-Bektaşi geleneğinin erken dönem şekillenmesinde kritik bir rol oynamış olan Ebul Vefa ve Vefâiyye Tarikatı bağlamında inceleyerek, bu öğretilerin nasıl bir toplumsal zemin üzerinde yeşerdiğini analiz edecektir.
1. Bölüm: Metnin Etik Çerçevesi: Rızalık Yolunda Kâmil İnsan Olma
Metin, "Eline, beline, diline sahip ol" üçlemesiyle somutlaşan negatif ahlak kurallarından ("yapma"), "döktüğünü doldur, ağlattığını güldür" ilkeleriyle somutlaşan pozitif ahlak kurallarına ("yap, telafi et") doğru bir ilerleme sunar.
Sorumluluk ve Özeleştiri: "Ayağına taş dolansa suç taşta mı sende mi?" sorusu, bireyi merkeze alan ve suçu dışsallaştırmayan bir varoluşsal sorumluluk felsefesine işaret eder. Bu, "Arif olan özünü yoklar, cahiller kendini aklar" dizeleriyle pekiştirilir.
Rızalık ve Tazmin: Nihai hedef, hatanın farkına varıp (sûretten sîrete geçiş) onu hem maddi hem de manevi olarak telafi ederek (tavuk parasını ödeme) mağdurun rızasını almaktır (rızalık). Bu süreç, bireyi "insan-ı kâmil" mertebesine taşır. Bu, sadece dini bir arınma değil, aynı zamanda toplumsal barışı (asayiş) sağlamaya yönelik pratik bir mekanizmadır.
2. Bölüm: Tarihsel Bağlam: Ebul Vefa ve Vefâiyye'nin Anadolu Heterodoksisindeki Yeri
Metnin felsefesini anlamak, onun hangi tarihsel potada şekillendiğini bilmekle mümkündür.
Ebul Vefa (1026-1107): Bağdat'ta yaşamış, matematikçi ve sufi kimliğiyle öne çıkmış bir şahsiyettir. Ona isnat edilen Vefâiyye tarikatı, Sünni çerçevenin sınırlarında, hatta zaman zaman dışında hareket eden heterodoks (kuralcı olmayan) bir yapıydı.
Vefâiyye'nin Özellikleri ve Alevi-Bektaşi Benzerlikleri:
Ayinlerde Müzik ve Semah: Vefâi ayinlerinde semah benzeri dönme (devran), saz ve raksın kullanılması, metnin "akla, bilime" vurgusu kadar sanatsal ifadeye de verdiği önemle örtüşür. Bu, katı şeriatçı anlayışa bir tepki ve içsel (batıni) bir arayışın ifadesidir (Ocak, 2000).
Baba Erenler Modeli: Vefâiyye, kitabi bilgiden çok karizmatik manevi liderler ("Baba") etrafında örgütleniyordu. Bu model, Anadolu'da "Dedelik" kurumunun ve ocak sisteminin prototipini oluşturmuştur. Metinde hitap edilen "Ey Dede" ve "Talip" ifadeleri, bu hiyerarşik ama içselleşmiş otorite yapısını yansıtır.
Kolonizatör ve Sosyal Dervişler: Vefâi dervişleri, özellikle Baba İlyas (Babaî İsyanı lideri) örneğinde olduğu gibi, sadece dini lider değil, aynı zamanda sosyal örgütleyicilerdi. İsyanın bastırılmasından sonra Anadolu'ya dağılan Vefâi dervişleri (Rum Abdalları), bu heterodoks inanç ve örgütlenme modelini taşımış, merkezi devlet otoritesinden dışlanmış kırsal kesimler için bir kimlik ve dayanışma ağı oluşturmuşlardır (Ülker, 2017). İşte "rızalık" kavramı, tam da bu dışlanmış ve kendi kendini yönetmek zorunda kalan toplulukların iç barışını sağlamanın bir aracı olarak önem kazanmış olabilir.
3. Bölüm: Sosyolojik ve Felsefi Sentez: Vefâi Mirası ve Alevi Etos'unun Birleşimi
Ebul Vefa geleneği, Alevi etik metni için yalnızca bir tarihsel köken değil, aynı zamanda bir yorumlama lensi sağlar.
"Allah'ı İnsan Yarattı" Bakışının Vefâi Yorumu: Bu radikal ifade, geleneksel teolojinin tersine çevrilmesidir. Vefâiyye'nin batıni ve eleştirel karakteri, bu ifadeyi "dogmayı değil, insan aklını ve vicdanını merkeze alan" bir felsefi duruş olarak okumamıza olanak tanır. Bu, metnin devamındaki "Tevrat, İncil, Kur'an ayetleriyle incele analiz sentez çözümleme yap" çağrısıyla da uyumludur. Din, eleştirel akılla sorgulanması gereken, insan ürünü bir olgudur. Bu bakış, Melikoff'un da vurguladığı gibi, Aleviliği "kitabi dinlerin katı kurallarından çok, insan sevgisini ve aklı öne çıkaran" bir hümanizma olarak konumlandırır (Melikoff, 1993).
Rızalığın Toplumsal İşlevi: Vefâi dervişlerinin örgütlediği topluluklarda, merkezi bir hukuk sistemi yerine, cemaat içi sorunları çözen bir mekanizmaya ihtiyaç vardı. "Rızalık yolu", bir yargı ve uzlaşma sistemi olarak işlev görmüş olmalıdır. Bir anlaşmazlıkta, suçlu tarafın hatasını kabul edip (özünü yoklamak) maddi-manevi tazminat ödemesi (yıktığını yapmak) ve ancak bu şekilde topluma yeniden kabul edilmesi (rızalık), son derece ileri bir toplumsal sözleşme modelidir.
Sonuç ve Değerlendirme
Alevi-Bektaşi etik metninde kodlanmış olan ilkeler, ne sadece teorik bir ahlak felsefesidir ne de sadece dini bir öğretidir. Bu ilkeler, Ebul Vefa ve Vefâiyye geleneği ile şekillenen heterodoks sufî zeminin, 13. yüzyıl Anadolu'sunun sosyo-politik çalkantılarından (Babaî İsyanı, Moğol istilası) geçerek ve göçebe Türkmenlerin dayanışmacı aşiret kültürüyle harmanlanarak nihai formuna kavuşmuştur.
"Rızalık yolu", merkezi otoriteye güvenmeyen, kendi kendini yöneten bir cemaatin iç hukukunu ve ahlakını oluşturur. "İnsan-ı kâmil" ideali ise, sadece manevi olarak olgunlaşmış bireyi değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluğunu yerine getiren, üreten, hakkaniyetli ve uzlaşmacı bir yurttaş prototipini işaret eder.
Bu nedenle, bu metin ve onun arkasındaki Ebul Vefa mirası, Anadolu'da din, ahlak ve toplum arasındaki diyalektik ilişkiyi anlamak için bir anahtardır. Bu gelenek, insanı ilahi bir buyruğun pasif bir nesnesi olarak değil, kendi eylemlerinin sorumluluğunu alan, toplumsal barışı inşa eden ve nihayetinde "Tanrı'yı kendi özünde arayan" aktif bir öznesi olarak konumlandırır.
Kaynakça
Birincil Kaynaklar:
Buyruk (Şeyh Safi Buyruğu veya İmam Cafer Buyruğu).
Kaygusuz Abdal. Budala-name.
İkincil Kaynaklar (Akademik):
Ocak, Ahmet Yaşar. (2000). Babailer İsyanı: Aleviliğin Tarihsel Altyapısı. Dergah Yayınları. (Vefâiyye'nin heterodoks yapısı ve Babaî İsyanı'ndaki rolü için temel kaynak).
Ocak, Ahmet Yaşar. (2019). Osmanlı İmparatorluğu'nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler. İletişim Yayınları. (Heterodoks sufi geleneklerinin genel çerçevesi).
Melikoff, Irene. (1993). Uyur İdik Uyardılar: Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları. Demos Yayınları. (Alevi-Bektaşi inancının hümanist ve senkretik yapısına dair çığır açıcı çalışma).
Ülker, Nurullah. (2017). Rum Abdalları: Osmanlı'nın Kuruluş Devrinde Bir Heterodoks Sufi Zümresi. Kitap Yayınevi. (Vefâi dervişlerinin Anadolu'daki faaliyetlerini ve sosyal rollerini detaylandıran önemli bir çalışma).
Bardakçı, Cem. (2021). Aleviliğin Oluşumu: Tarihsel ve Sosyolojik Analiz. İletişim Yayınları. (Aleviliğin tarihsel süreçlerle nasıl şekillendiğine dair güncel bir analiz).
Karolewski, Janina, & Rohdewald, Stefan, & Şen, Ahmet Tunç (Ed.). (2017). Bektashism in the Balkans and Anatolia: A Sufi Order on the Crossroads. İstanbuler Texte und Studien. (Konuyu daha geniş bir coğrafi ve karşılaştırmalı bağlamda ele alan makaleler)
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.