Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
10. Bölüm

5 Yaşındaki Bir Çocuğun Psikanalitik Perspektifinden Kümesdeki Tavukları Yiyen Köpek Metaforunu İnceleme

28 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Bir Metafor Olarak Köpek: İnsan Olmanın ve Rızalık Yolunun Anlamı

İnsanı yücelten, onu diğer varlıklardan ayıran temel özellikler nelerdir? Haktan ve hakikatten yana baş kaldıran, döktüğünü dolduran, ağlattığını güldüren, yıktığını yapan; bu yolda incinmeyen, incitmeyen, doğru söyleyen kişi, gerçek anlamda insan olma yoluna girmiş demektir. İşte bu yola RIZALIK YOLU denir.

Bu derin hakikati anlamak için verilen köpek metaforu üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. Köpek bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Onun için bu, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir, yani insan suretindedir. Ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, onun sîreti, yani özü itibarıyla hâlâ hayvani düzeydedir.

İnsan olma yolculuğu, kişinin yaptığı eylemin ahlaki sonuçlarının bilincine varmasıyla başlar. İşte o zaman sûrette olduğu gibi sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat bu, kemale ermek için tek başına yeterli değildir. Asıl erdem, farkına varılan hatayı telafi etmekte ve o hatadan dönmekte yatar. Metaforumuzdaki kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir. Çünkü bu, sorumluluk bilincinin en somut ifadesidir.

Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu derin hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır. Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar, kusurunu arar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.

Peki, bu bireysel erdemler toplumsal düzeye nasıl taşınır? İşte bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923-1938 yılları arasında tesis ettiği laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti modeli, bu felsefenin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Atatürk, akla, mantığa, bilime ve fenne yakın olanı; sevgi, merhamet, vicdan ve ahlak sahibi olanı; hak, hukuk, adalet ve rızalık yolunda olanı; alın teri dökerek, emek harcayarak, değer üreterek helal kazanç elde edeni, kısacası gerçek anlamıyla İNSAN olanı merkeze aldı.

Onun kurduğu sistem, kula kul olmayan, özgür iradeli bireyler yetiştirmeyi hedefledi. İnsan hakları, yurttaşlık hakları, demokratik haklar ve özgürlükler gibi siyasi haklar ile bireyi güçlendirdi. Bu, metaforumuzdaki gibi, toplumu oluşturan bireyleri, eylemlerinin sonuçlarının bilincinde olan, haksızlık yaptığında telafi etme erdemini gösterebilen, birbirinin rızasını arayan kâmil insanlar haline getirme projesiydi. Atatürk'ün hedefi, insanın içindeki yaratıcı, özgür ve sorumlu cevheri ortaya çıkarmak ve "kümes"in dar kalıplarını kırarak, aklın ve vicdanın aydınlattığı uygarlık yolunda ilerleyen bir toplum inşa etmekti.

Sonuç olarak, bu metafor bize yalnızca bireysel bir ahlak dersi vermez; aynı zamanda nasıl daha adil, daha hakkaniyetli ve daha insani bir toplum olunacağının da ipuçlarını sunar. Yolumuz, önce kendi özümüzü yoklamak, sonra da verdiğimiz zararları telafi ederek kolektif bir rıza ile toplumsal huzuru inşa etmek olmalıdır. Gerçek kemalet ve gerçek insanlık, işte bu zorlu ama onurlu yolda gizlidir.

BÖLÜM 1: 5 Yaşındaki Bir Çocuk için Anlatım
Köpek Dostumuz ve Dört Kapılı Bahçe

Merhaba küçük dostum! Gel seninle, bir köpeğin hikayesini dinleyelim. Bu hikaye, nasıl iyi ve sorumluluk sahibi bir insan olunacağını anlatıyor.

1. Kapı: Kural Kapısı (Şeriat Kapısı)
Bir gün, karnı çok acıkan bir köpek, bir kümese girer. İçerideki tavukları görür. Hiç düşünmeden, sadece karnını doyurmak ister ve onlara saldırıp yer. Köpek, yaptığı şeyin yanlış olduğunu bilmez. Sadece karnı acıkmıştır.

İnsan için: Bu, henüz kuralları bilmeyen, "yapma" denileni yapan bir çocuk gibidir. Oyuncak kırar, söz dinlemez ama neden yapmaması gerektiğini anlamaz.

2. Kapı: Düşünme Kapısı (Tarikat Kapısı)
Köpek kümesten çıkar. Ama içinde bir türlü rahat edemez. "Acaba yaptığım doğru muydu? O tavukların da bir sahibi var mıydı?" diye düşünmeye başlar. Artık yaptığı şeyin sonuçlarını hissetmektedir.

İnsan için: Bu, oyuncağını kırdıktan sonra üzülen çocuktur. "Keşke yapmasaydım" der ama nasıl düzelteceğini bilemez.

3. Kapı: Anlama Kapısı (Marifet Kapısı)
Köpek, yaptığının çok kötü bir şey olduğunu tam olarak anlar. Çok pişman olur. Geri döner ve kümesteki çiftçi amcaya, başını öne eğerek, gözleriyle "Özür dilerim" der.

İnsan için: Bu, kırdığı oyuncağın arkadaşını üzdüğünü anlayıp, ondan özür dileyen çocuktur. Artık içi de rahatlamaya başlar.

4. Kapı: Tamir Etme Kapısı (Hakikat Kapısı)
Köpek sadece özür dilemekle kalmaz. Yaptığı zararı tamir etmek ister. Belki çiftçiye tarlada yardım eder, belki yumurtaları korur. Sonunda çiftçi onu affeder ve dost olurlar. Köpek artık sadece iyilik yapan bir köpektir.

İnsan için: Bu, kırdığı oyuncağın yerine yenisini almak için harçlığını biriktiren veya en sevdiği oyuncağını arkadaşına veren çocuktur. Yaptığı hatayı telafi eder ve arkadaşlıklarını daha da güçlendirir.

İşte esas sihir budur: Hata yapabiliriz, önemli olan hatamızı anlayıp, özür dilemek ve yarayı sarmaktır. Buna Rızalık denir; yani herkesin gönlünün razı ve mutlu olması.

BÖLÜM 2: Akademik Makale (Freud ve Jung Perspektifinde Bir Analiz)
Başlık: Alevi-Bektaşi Geleneğinde “Kümesdeki Köpek” Metaforunun Psikanalitik Bir Değerlendirmesi: Freudyen ve Jungyen Bir Yaklaşım ile Seyrü sülük Süreci

Özet:
Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğindeki merkezi bir kavram olan “4 Kapı 40 Makam” yolculuğunu (seyrü sülük) ve bu yolculuğu anlatan “kümesdeki köpek” metaforunu, Freud ve Jung’un psikanalitik kuramları ışığında incelemeyi amaçlamaktadır. Metaforun, insan psikesindeki id, ego, süperego dinamikleri ve bilinçdışı süreçlerle nasıl örtüştüğü analiz edilecek; “insan-ı kâmil” olma hedefinin, Jung’un “bireyleşme” (individuation) süreci ile paralellikleri ortaya konacaktır. Çalışma, dini bir öğreti ile psikanalitik teori arasında disiplinlerarası bir köprü kurmayı hedeflemektedir.

Anahtar Kelimeler: Alevi-Bektaşi, Seyrü sülük, 4 Kapı 40 Makam, Köpek Metaforu, Freud, Jung, İd, Ego, Arketipler, Bireyleşme.

Giriş
Alevi-Bektaşi tasavvufundaki “seyrü sülük”, kişinin nefsini terbiye ederek Hakikat’e ve olgunluğa (kemale) yürümesi sürecidir. Bu yol, “4 Kapı 40 Makam” olarak 1. Metaforun Teorik Çerçevesi ve Psikanalitik Okumaya Uygunluğu

Metafor, üç aşamalı bir ilerleyişi temsil eder:

Sûrette İnsan, Sîrette Hayvan: Bilinçsiz, içgüdüsel eylem.

Sûrette İnsan, Sîrette İnsan: Ahlaki bilincin uyanışı, vicdan.

Sûrette İnsan, Sîrette İnsan-ı Kâmil: Kusurları tamir ederek bütünlüğe ulaşma.

Bu üçlü yapı, Freud’un id (içgüdü), ego (gerçeklik), süperego (idealler) üçlüsü ve bu üçlü arasındaki çatışmalarla doğrudan analoji kurulabilir niteliktedir. Aynı zamanda, Jung’un “gölge” (shadow) ile yüzleşme ve onu bilinçli benliğe entegre ederek “kendilik” (self) arketipine ulaşma süreci olan “bireyleşme” ile büyük benzerlikler taşır.

2. Freudyen Psikanaliz Işığında Bir İnceleme: İd’den Süperego’ya Yolculuk
Sigmund Freud’a göre kişilik, üç temel yapıdan oluşur:

İd: Haz ilkesine göre çalışan, ilkel dürtüler, içgüdüler ve libidonun kaynağıdır. Tamamen bilinçdışıdır.

Ego: Gerçeklik ilkesine göre çalışır. İd’in istekleriyle dış dünyanın gerçekleri arasında aracılık eder.

Süperego: Toplumun ve ebeveynlerin ahlaki kurallarını içselleştirilmiş halidir. Mükemmel olmayı hedefler, suçluluk duygusunu yönetir.

Metaforun Freudyen Yorumu:

1. Aşama (İd’in Hâkimiyeti): Kümese giren ve tavukları yiyen köpek, saf İd’i temsil eder. Eyleminin sonuçlarından, ahlaki değerlerden habersizdir. Sadece açlık dürtüsünü (içgüdüyü) tatmin etmeye odaklanmıştır. Buradaki kişi, süperegosu gelişmemiş, egosu id’in isteklerine karşı koyamayan bir bireyin durumundadır. “Sûrette insan” bedenidir, “sîrette hayvan” ise kontrolsüz id’dir.

2. Aşama (Ego’nun Devreye Girmesi ve Süperego’nun Uyanışı): Köpeğin pişmanlık duymaya başlaması, Ego’nun devreye girdiğini gösterir. Ego, id’in eyleminin (tavukları yemek) dış dünyada yarattığı gerçek sonuçları (zarar) ve bu sonuçların olası bedellerini (ceza) değerlendirmeye başlar. Bu aynı zamanda Süperego’nun uyanışının da sinyalidir. “Bu davranışım toplumun/ahlakın kurallarına uyuyor mu?” sorusu sorulmaya başlanır. İçsel bir çatışma (id vs. süperego) yaşanır ve bu çatışmadan ego mustarip olur.

3. Aşama (Süperego’nun Entegrasyonu ve Ego’nun Güçlenmesi): Zararı tazmin etme aşaması, güçlü bir Ego ve olgunlaşmış bir Süperego işbirliğinin sonucudur. Ego, id’in yarattığı tahribatı kabul eder (gerçeklik ilkesi) ve süperegonun telkin ettiği ahlaki çözüme (tazminat) yönelik pratik bir eylem planı oluşturur. İd’in arzuları artık süperegonun değerleriyle uzlaştırılarak, toplumsal olarak kabul edilebilir bir şekilde ifade edilmiştir. Freudyen terimlerle, kişi artık nevrotik bir suçluluk duygusundan kurtulmuş, eylemiyle yüzleşmiş ve psişik enerjisini daha üretken bir kanala yönlendirmiştir.

3. Jungyen Analiz: Gölge ile Yüzleşme ve Bireyleşme Süreci
Carl Gustav Jung’a göre kişilik gelişiminin nihai amacı, bilinçdışındaki unsurları bilinçli hale getirerek psişenin tüm parçalarını bir bütün halinde entegre etmektir. Bu sürece “Bireyleşme” (Individuation) denir.

Gölge (Shadow): Bilinçdışında bulunan, kişinin kabul etmekte zorlandığı, gizlemeye çalıştığı dürtüler, zayıflıklar ve ilkel yönlerdir.

Kendilik (Self): Bilinç ve bilinçdışını kapsayan, psişenin merkezindeki düzenleyici arketiptir. Bireyleşmenin hedefidir.

Metaforun Jungyen Yorumu:

Köpek ve Gölge: “Kümesdeki köpek”, kişinin Gölge arketipinin mükemmel bir temsilidir. Kontrolsüz, aç, yıkıcı, ilkel ve kabul edilemez olan yanımızdır. İnsan-ı kâmil olma yolundaki kişi, ilk önce bu gölgesiyle yüzleşmek zorundadır. Onu yok saymak veya bastırmak yerine, onun varlığını kabul etmelidir. Köpeğin varlığını inkâr etmek, onun kümese daha sık girmesine neden olur.

Seyrü sülük ve Bireyleşme: 4 Kapı 40 Makam yolculuğu (seyrü sülük), Jungyen anlamda bir bireyleşme sürecidir.

Şeriat Kapısı: Kişi, gölgesinin eylemlerinin farkında değildir. Gölge, onu kontrol etmektedir.

Tarikat/Marifet Kapısı: Kişi, gölgesiyle yüzleşir. Onu görür, tanır ve ondan dolayı acı çeker (pişmanlık). Bu, gölgeyi bilinç düzeyine çıkarmanın ilk adımıdır.

Hakikat Kapısı (Kemal): Bu aşama, gölgenin entegrasyonudur. Kişi, gölgesini yok etmez; onun enerjisini olumlu ve yapıcı bir şekilde kanalize eder. Köpeği yok etmek yerine, onu eğitir, ona bahçede bir görev verir, onu psişesinin bir parçası olarak kabul eder. Zararı tazmin etmek, gölgenin yarattığı tahribatı onarmak ve onun gücünü “yapıcı” bir amaca dönüştürmektir. Bu başarıldığında, kişi Kendilik arketipine yaklaşır; yani kendi bütünlüğüne ve potansiyeline kavuşur. Bu, “insan-ı kâmil” olmaktır.

Sonuç ve Değerlendirme
“Kümesdeki köpek” metaforu, Alevi-Bektaşi geleneğinin insan doğasına dair derin psikolojik kavrayışını gözler önüne serer. Freudyen analiz, bu süreci içgüdüler, benlik ve toplumsal normlar arasındaki bir çatışma ve uzlaşma olarak okumamıza olanak tanır. Jungyen analiz ise, süreci kişinin kendi içindeki karanlık ve kabul edilmemiş yönleriyle (gölge) yüzleşip onları bütünleştirerek olgunlaşması şeklinde yorumlar.

Her iki yaklaşım da, “rızalık” kavramının psikolojik karşılığının “içsel huzur” ve “psişik bütünlük” olduğuna işaret eder. Metafor, sadece dini bir öğreti değil, aynı zamanda evrensel bir psikolojik gelişim modeli sunar. Bu çalışma, kadim bir bilgelik öğretisi ile modern psikanaliz arasındaki bu verimli diyaloğun, insanı anlama çabamıza nasıl katkıda bulunabileceğini göstermeyi amaçlamıştır.

Kaynakça

Freud, S. (1923). The Ego and the Id. W.W. Norton & Company.

Jung, C.G. (1959). The Archetypes and The Collective Unconscious. Princeton University Press.

Ocak, A. Y. (1983). Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi İnanç Motifleri. Enderun Kitabevi.

Melikoff, I. (1998). Hacı Bektaş: Efsaneden Gerçeğe. Cumhuriyet Kitapları.

Ulusoy, A. (1986). Hünkâr Hacı Bektaş Veli ve Alevi-Bektaşi Yolu. Can Yayınları.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL