Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
PİR SULTAN ABDAL Roman Hüseyin TURHAL
Sivas’ın Banaz köyünde doğan Hızır, sazının teliyle sadece âşık değil, aynı zamanda halkının vicdanı oldu. O’nun deyişleri, basit birer ezgi değil, Osmanlı’nın ağır vergilerine ve inanç baskısına karş...
11. Bölüm

Pir Sultan Abdal Romanı - 8. Bölüm Karanlık Emir: Tutuklanma ve Zindan

9 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Pir Sultan Abdal Romanı - 8. Bölüm
Karanlık Emir: Tutuklanma ve Zindan

I. Sivas Zindanı’nın Soğuk Nefesi
Sivas Zindanı, kışın bile nemli ve buz gibi olan taşlarıyla meşhurdu. Hücreler, güneş yüzü görmeyen dehlizler boyunca uzanır, her taş, içeride yatan mahkûmun feryadını fısıldardı. Pir Sultan Abdal, Hızır Paşa’nın emriyle bu karanlığın en dibine atıldı.
Üzerindeki eski derviş cübbesi, soğuğu kesmeye yetmiyordu. Tektesinde bir mürşit olarak edindiği huzur, yerini zindanın kaygı verici sessizliğine bırakmıştı. Fakat Pir Sultan'ın ruhu yenilmemişti. O'nun bedeni zindana hapsedilmişti, ancak dili ve inancı hâlâ özgürdü.
Hücrenin küçük penceresinden sızan solgun ışık, O'na Hatice’yi, kızlarını ve Banaz’ın yeşil tepelerini hatırlatıyordu. Ancak bu hüzün, hemen ardından bir kararlılığa dönüşüyordu: Eğer O, burada boyun eğerse, halkın umudu da onunla birlikte zindana girecekti.
İlk sorgular, Hızır Paşa’nın vekili olan sert mülkiyeciler tarafından yapıldı. Amaçları basitti: Pir Sultan’ı konuşturmak, örgütlenme ağının isimlerini almak ve en önemlisi, Şah’tan vazgeçtiğini itiraf ettirmekti.
"Söyle, Şah’ın seni kurtaracak mı? Hani ya nerede o mehdin? Yoksa padişahın gücü, senin deyişlerinden daha mı büyük çıktı?" diye bağırıyorlardı.
Pir Sultan’ın tek cevabı, inatçı ve asil bir sessizlikti. Bazen ise, alçak bir sesle, zindanın duvarlarını titreten bir deyiş fısıldıyordu:
"Dostlar beni zindana atsa da, / Gönlümün Şah’ı gelir bulur beni."
II. Gözyaşları ve Gazap: Halkın Tepkisi
Pir Sultan’ın tutuklanma haberi, Sivas ve çevresinde bir anda yayıldı. Haber, şimşek hızıyla Banaz’a ulaştığında, köy derin bir yasa büründü. Hatice, kızı Kızıl Deli ile birlikte haberi aldığında, ne ağladı ne de feryat etti; yüzüne inanç dolu, keskin bir kararlılık yerleşti.
Ancak halkın tepkisi farklıydı. Haksızlığa uğradıklarını düşünen on binlerce köylü ve talip, Sivas’a doğru yürüme kararı aldı. Bu, organize bir isyan değil, liderini kaybetmiş bir kitlenin çaresizlikten doğan gazabıydı.
Sivas Meydanı’nın etrafında toplanan kalabalık, Hızır Paşa’nın konağını taşlamaya başladı. "Pir Sultan serbest bırakılsın! Zalim Paşa! Vatan haini sensin!" çığlıkları şehrin duvarlarında yankılanıyordu.
Hızır Paşa, bu beklenmedik ve şiddetli tepki karşısında şaşkına döndü. O, Pir Sultan’ı tutuklayarak halkı korkutacağını düşünmüştü. Oysa tam tersi olmuş, ozanın zindana atılması, isyanın fitilini ateşlemişti.
Paşa, pencereden aşağıya, öfkeden deliye dönmüş kalabalığa baktı. Yanındaki komutanına emir verdi: "Derhal zindanın güvenliğini artırın. Ve o ozanı kimseyle görüştürmeyin! Bu halkın coşkusunu kırmak için daha sert davranmalıyız."
III. Hızır Paşa'nın Uykusuz Gecesi
Hızır Paşa, o gece yatağında huzur bulamadı. Dışarıdan gelen halkın uğultusu, vicdanında yankılanan çocukluk anılarıyla karışıyordu. O, bir yandan devlete olan sadakatinden emindi; düzeni sağlamak için en doğru şeyi yapıyordu. Ama diğer yandan, o zindanda yatan adamın, bir zamanlar en yakın olduğu Hızır olduğunu unutamıyordu.
Paşa, Pir Sultan’ı neden derhal idam etmediğini sorguladı. Cevap basitti: Onu kendi elleriyle ölüme göndermeden önce, inancından vazgeçmeye zorlamak istiyordu. Ozanı fiziken değil, manen kırmak, Paşa için en büyük zafer olacaktı.
Ertesi sabah, Paşa zindana özel bir emir gönderdi: "Sorgu yöntemleri sertleştirilsin. Her gün, deyişlerini okumayı bırakıp, Şah'tan vazgeçtiğini söyleyene kadar işkence edilsin."
Karanlık emir, zindanın taş duvarlarına kazınmış bir yazgı gibiydi. Pir Sultan Abdal, artık sadece canı için değil, inancının ve halkının onuru için bir direniş mücadelesi veriyordu. Sazı kırılmıştı, ama sesi asla.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL