Sivas’ın Banaz köyünde doğan Hızır, sazının teliyle sadece âşık değil, aynı zamanda halkının vicdanı oldu. O’nun deyişleri, basit birer ezgi değil, Osmanlı’nın ağır vergilerine ve inanç baskısına karş...
Pir Sultan Abdal Romanı - 6. Bölüm Ayaklanma Fısıltıları: Örgütlenme
I. Gizli Cem ve Savaş Kararı Kasım Ağa'nın Banaz'dan kovulması, kısa süreli bir zafer sarhoşluğu yaratsa da, Pir Sultan ve yoldaşları bunun büyük fırtınanın habercisi olduğunu biliyordu. Osmanlı Devleti, kendi otoritesine karşı gelen bu tür açık isyanları asla cevapsız bırakmazdı. Direniş artık aleniyetten çıkıp, gizli örgütlenmeye dönmek zorundaydı. Toplantılar artık köy evlerinde değil, Banaz’ın derin ve kimsenin bilmediği mağaralarında, ya da gece yarısından sonra kurulan sessiz Cem’lerde yapılıyordu. Bu toplantılara, sadece Alevi uluları değil, aynı zamanda çevredeki haksızlığa uğramış Sünni köylüler ve yörük beyleri de katılmaya başlamıştı. Pir Sultan'ın davası, inanç sınırlarını aşarak, toplumsal adalet davasına dönüşüyordu. Bir mağara toplantısında, mum ışığının titrek aydınlığında, Pir Sultan yoldaşlarına hitap etti. Sazı o gece sessizdi; yerine, keskin ve kararlı sözleri konuşuyordu: "Dostlarım, canlarım! Bizim için artık geri dönüş yoktur. Ya zulme boyun eğip boynumuzu eğeceğiz, ya da Şah’ın geleceği günü beklemek için kendi canımızla bir direniş ateşi yakacağız. Yeter ki mazlumun hakkı alınsın. Düşüncemiz bellidir; Kıyam (ayaklanma) kaçınılmazdır." O gece, yoldaşlar kılıçlarının ve inançlarının üzerine yemin ederek, olası bir Osmanlı saldırısına karşı kendilerini savunmaya ve çevre köyleri örgütlemeye karar verdiler. Pir Sultan, bu direnişin ruhani lideri, lojistik ve askeri planlamanın başında ise en güvendiği genç yiğitler vardı. II. Mesajcılar ve Uzak Diyarlar Pir Sultan'ın örgütlenme ağı, hızla genişledi. Mürşidinin tekkesinden öğrendiği derviş iletişim kanallarını kullanarak, güvendiği gençler (özellikle Kızıl Deli lakaplı kızı) ve sadık atalar (halk ozanları) gizli mesajcılar olarak görevlendirildi. Bu mesajcılar, deyişlerin içine şifrelenmiş haberler taşıyarak Tokat, Çorum, Amasya ve hatta uzak Safevi topraklarına ulaşıyorlardı. Safevi’ye Mesaj: Şah İsmail'e, Anadolu'da büyük bir direniş potansiyelinin oluştuğu ve kendisinin beklenen kurtarıcı olduğu haberi iletiliyordu. Pir Sultan, Şah'tan askeri destek ve en azından manevi cesaret istiyordu. Halk Arasına Mesaj: Sazıyla söylediği her yeni deyiş, hangi köyün örgütlenmeye dahil olduğunu ve hangi yolların güvenli olduğunu fısıldıyordu. Ancak bu yoğun örgütlenme, aynı zamanda göze görünmez olmayı da zorlaştırıyordu. Her başarılı toplama, her yeni katılım, isyanın haberinin bir gün Sivas Paşalığı'na ulaşma riskini artırıyordu. III. Hızır Paşa'nın Geri Dönüş Fısıltıları Tam bu örgütlenme ateşi harlanırken, Sivas halkı arasında huzursuz edici bir fısıltı dolaşmaya başladı: "İstanbul’dan bir ferman geldi. Sivas’a yeni bir vali atanacak, sert ve acımasız olduğu söyleniyor. Adı... Hızır Paşa." Pir Sultan bu haberi duyduğunda, derin bir nefes aldı. Bu, O'nun en büyük kişisel sınavı olacaktı. İsimdaşı Hızır, uzun süren saray eğitiminin ardından, Osmanlı'nın en güçlü ve güvenilir bürokratlarından biri olarak, tam da fitnenin kaynağı olarak görülen Sivas'a atanmıştı. Pir Sultan, o gece sazını eline aldı ve acı bir deyiş okudu. Bu deyiş, yakında bir araya gelecek iki zıt kaderin ağıtıydı: "Kör olası Hızır Paşa, / Bizi darağacına saldı. / Ben de er oldum, sen de Paşa, / Yolumuz Hakk’a değil, kana vardı." Bölüm, Pir Sultan'ın Hızır Paşa'nın gelişiyle ilgili kötü bir rüya görmesiyle biter. Rüyasında, çocukluklarında beraber oturdukları ocağın söndüğünü ve yerinde bir darağacının yükseldiğini görür. Anadolu, iki Hızır'ın kaderini kanla yazmak üzereydi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.