Nazım Hikmet Ran. Bu isim, bir biyografinin, bir davanın ve bir şiir devriminin toplamıdır. Onu anlamak; sadece onun 1902’de başlayan hayat çizgisini takip etmek değil, aynı zamanda 20. yüzyıl Türkiye...
Tema: Moskova, İdeoloji ve Şiirde Dönüşüm (1921 – 1924) Anadolu’nun Milli Mücadele ateşine doğru yola çıkış, Nazım’ın hayatında sadece coğrafi bir kırılma değil, sanatsal bir intihar anlamına geliyordu. Kendi tabiriyle, "bir daha hece yazmamak" üzere yola koyulmuştu. Batum’dan bindikleri gemi, onu sadece Karadeniz’in diğer kıyısına değil, yepyeni bir dünyanın kalbine taşıdı: Moskova. Burası, 1921’in soğuk ve yoksul ama aynı zamanda fikirlerin kaynadığı Moskova’sıydı. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi (KUTV), Nazım’a sadece Marksizm’i değil, şiirin bir avuç elitin tekelinden çıkıp halkın silahına dönüşebileceği fikrini öğretti. Genç şair, burada komünizm denen o kızıl rüyaya tutuldu. Artık o, tekil ve bireysel dertlerin şairi değil, büyük kitlelerin ve geleceğin şairi olmak istiyordu. Ancak asıl büyük değişim, Rus şair Vladimir Mayakovski ile tanışmasıyla gerçekleşti. Mayakovski, şiiri bir saray değil, bir fabrika gibi görüyordu; dili keskin, ritmi demirdendi. Nazım, bu fütürist dehadan basamaklı mısra (merdiven şiir) tekniğini öğrendi. Kelimeler, artık yan yana dizilen köleler değil, anlamı vurgulamak için dikey olarak inip çıkan hür yapı taşları oluyordu. Nazım, heyecanla, "Şiir artık sadece lirizm değil, bir propaganda aracıdır!" diyordu. Bu, Türk şiirinin bin yıllık geleneğine karşı cesur bir meydan okumaydı. Bir yandan ülkesinin hasretiyle yanarken, bir yandan da burada, Moskova’nın soğuk kütüphane ve yurt odalarında, bütün memleketini kapsayacak yeni bir şiir dili inşa ediyordu. Üç yıl sonra, Nazım artık eski Nazım değildi. Boyu uzamış, mavi gözleri ideolojik bir kararlılıkla parlıyordu. Cebinde, memleketinde hiçbir yayıncının basmaya cesaret edemeyeceği, serbest vezinle yazılmış, ateşli ve devrimci şiirlerle doluydu. Geri dönüş yolunda, o biliyordu: Onu bekleyen ne taht ne de şöhret olacaktı; sadece yargılamalar, hapisler ve büyük bir kavga bekliyordu. Ama o, bu kavgaya hazırdı. Çünkü şiiri, artık halkının sesi olmuştu
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.