Bu eseri yazmaya iten temel motivasyon, İslam ümmetinin yaşadığı derin anlam krizi ve kaynaktan kopuş gerçeğidir. Son birkaç yüzyıldır, Batı'nın ilerlemesi karşısında kendi medeniyet değerlerini sorgu...
25.1. Kur'an'da Din-Siyaset İlişkisinin Temeli Kur'an'daki İslam, hayatı ruhbanlık (din) ve dünyevi işler (siyaset) olarak ikiye ayıran seküler (laik) bir anlayışı reddettiği gibi, otoriteyi tamamen bir ruhban sınıfına veren (papalık benzeri) bir teokrasiyi de reddeder. Din ve siyaset ilişkisi, Tevhid ilkesi ve emanet bilinci üzerine kurulur. Tevhidin Siyasete Yansıması: Mutlak egemenlik (Hâkimiyet) ve yasa koyma yetkisi (Teşri) sadece Allah'a aittir. Beşerî yönetimler, bu ilahi anayasa (Kur'an) çerçevesinde hareket etmek zorundadır. Devletin Amacı: İslami yönetim (Siyaset), kendisi bir amaç değil, Adalet (Kıst), iyiliği emretme (Emr-i bi'l-Maruf) ve toplumsal düzeni (Fesadı önleme) sağlama aracıdır (Bölüm 9). Hüseyin Turhal'a göre, Kur'an'daki İslam, ne tam bir sekülerizm (dini hayatın dışına itme) ne de bir teokrasi (din adamlarının yönetimde olduğu ruhban sınıfı devleti) savunur. Kur'an, ahlaki ilkeleri siyasete taşıyan bir model ister. 25.2. Teokrasi Eleştirisi: Ruhban Sınıfı Yoktur İslam'ın Hristiyanlık ve bazı diğer dinlerden en büyük farkı, ruhanî otoriteye sahip bir ruhban sınıfının (kilise, papazlık vb.) olmamasıdır. Bölünmüş Otorite Yok: Her Müslüman, dinin temel kaynaklarını öğrenme, doğrudan Allah'a kulluk etme ve Kur'an'ı anlama hakkına ve sorumluluğuna sahiptir. Aracılık Reddi: Kur'an, Allah ile kul arasına hiçbir aracının (şeyh, imam, rahip) girmesini kabul etmez (Bölüm 2). Sonuç: Bir İslami yönetimde, dinî bilgi sahibi olan âlimler, otoritenin sahibi değil, yönetime danışmanlık yapan ve yol gösteren kişiler olmalıdır. Ruhban sınıfının yönetimi ele geçirdiği bir yapı, Kur'an'ın Tevhid ilkesini zedeler. 25.3. Sekülerizme Yönelik Eleştiri: Hayatın Bütünlüğü Modern sekülerizm, dini, bireyin vicdanına ve özel alanına hapsederken, devlet yönetimini ve kamusal alanı dinden tamamen ayırmayı hedefler. Kur'an'daki İslam bu ayrımı reddeder: Dinin Kapsamı: Kur'an'ın ahlaki ve hukuki ilkeleri (Adalet, Faiz yasağı, Zulümle mücadele), sadece bireysel ibadetlerle sınırlı değildir; ekonomi, hukuk, eğitim ve siyaset gibi kamusal alanları da kapsar (Bölüm 4, 9, 20). Zulmün Kaynağı: Kur'an, dini referans almayan bir yönetimin, keyfilik, güç istismarı ve zulme kayma eğilimi göstereceğini savunur. Beşerî yasaların mutlaklaştırılması, insanın kendi nefsini (arzularını) ilahlaştırması riskini taşır. Sekülerizm tehlikesi, dini inançları yok etmek değil, onları kamusal alandan ve hayatın gerçek sorunlarından yalıtarak etkisizleştirmektir. 25.4. İslami Siyasetin Anahtarı: Şura ve Liyakat Kur'an'ın idealize ettiği yönetim modeli, belirli bir şekle (monarşi, cumhuriyet) bağlı olmaktan çok, ahlaki ve metodolojik ilkelere bağlıdır. Şura (Danışma): Yöneticilerin, halkın temsilcileriyle, uzmanlarla ve sorumlu kişilerle sürekli istişare etme zorunluluğu (Bölüm 9). Bu, modern temsili yönetim biçimlerine kapı açar. Liyakat (Ehliyet): Görevlerin, kişisel çıkar veya akrabalık bağlarına bakılmaksızın, en yetkin ve dürüst kişilere verilmesi zorunluluğu. Hukukun Üstünlüğü: Yöneticinin bile Kur'an'ın Adalet ve Ahlak ilkelerine tabi olması. Yönetici, kendisini yasaların üstünde göremez. 25.5. Azınlıkların Hakları ve Çoğulculuk Kur'an'daki İslam, siyasi alanda dahi çoğulculuğu (plüralizmi) korur (Bölüm 10). Zımmî Hukuku: İslami yönetim altındaki gayrimüslim azınlıkların can, mal, onur ve din özgürlükleri mutlak koruma altındadır. Devlet, bu hakları temin etmekle yükümlüdür. Adalet Evrenseldir: Adalet, sadece Müslümanlar için değil, tüm vatandaşlar için uygulanır. Hukuk sistemi, inanç farkı gözetmeksizin herkesi kapsar (Maide, 5:8). Sonuç: Kur'an'daki İslam, din ile siyasetin ahlaki ve hukuki ilkelerde ayrılmaz bir bütün olduğunu savunur. Yönetim, zulümden, keyfiyetten ve ruhban sınıfının baskısından arındırılmış; adalet, liyakat ve şuraya dayalı bir emanet görevi olarak görülmelidir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.