Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve.
Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
Fırat’ın Mavi Sırrı: Epilog Büyük Keşif ve Fırat Kıyısında Sonsuz Yemin
Mavi suyun büyüsüyle çözülen Nemrut’un Kayıp Kronikleri, sadece arkeoloji dünyasını değil, tüm Akdeniz tarihini sarsacak nitelikteydi. Bronz plakalara kazınmış fermanlar, Kral Antiokhos’un felsefi inançlarını, Roma ile olan gizli anlaşmalarını ve Nemrut Dağı'ndaki hiyerotezyonun gerçek, astrolojik amacını ortaya çıkarıyordu. Nurten, Hüseyin ve Şeref Dayı, bu paha biçilmez belgeleri Fırat kıyısından çıkararak Adıyaman Müzesi'ne teslim etti. Nurten, bu büyük keşfin ardından uluslararası alanda saygın bir bilim insanı olarak tanındı. Hüseyin ise, artık efsaneleri gerçeğe dönüştüren, resmi kazılarda danışmanlık yapan bir kaşifti. Şeref Dayı ise, Fırat kıyısındaki köyüne dönerek, destansı hikayelerini torunlarına anlatmaya başladı. Mavi Suyun Derinliğinde Verilen Söz Aylar sonra, Nemrut’un Kroniklerinin sergilendiği büyük bir sempozyumun ardından, Nurten ve Hüseyin, maceralarının başladığı o noktaya, Fırat Nehri'nin suları ile yontulmuş kayalık kıyıya geri döndüler. Gün batımı, nehrin mavi sularını altın ve kırmızı tonlara boyuyordu. Hüseyin, elini Nurten’in eline kenetledi. Parmaklarında, Cendere ve Karakuş maceralarından kalan ince yara izleri vardı. "Hazineyi bulduk, Nurten," dedi Hüseyin, sesi nehrin sakin akışı gibi huzurluydu. "Kayıp Kronikleri, Altın Tacı ve Cendere Tılsımı'nı. Ama bu son macerada, Fırat'ın Mavi Suyunda... benim için hazinenin sadece sen olduğunu anladım." Hüseyin, cebinden kadife bir kutu çıkardı. Kutunun içinde, sade ama zarif bir altın yüzük duruyordu. "O kuyuya ilk indiğimde, seni kaybetme korkusu, beni o kadar sarmıştı ki, o an anladım," dedi Hüseyin. "Bizim aşkımız, antik dünyanın tüm tılsımlarından ve büyülerinden daha güçlü." Hüseyin, diz çökmedi, bunun yerine Nurten'in ellerini tuttu ve Fırat'ın mavi sularına bakarak konuştu: "Benimle evlenir misin, Arkeolog Nurten? Bizim aşkımız, Fırat'ın akıntısı gibi sonsuz olsun." Nurten'in gözleri doldu. Geriye dönüp baktığında; Nemrut'un zirvesinden, Sofraz'ın derinliklerine, Karakuş'un lanetinden, Cendere'nin sularına kadar yaşadıkları her şey, bu an için verilmiş bir söz gibiydi. "Evet, Defineci Hüseyin," dedi Nurten, sesi kararlıydı. "Sana güvenmeyi öğrendim. Maceralarımız sonsuza dek devam edecek. Bizim aşkımız, arkeoloji tarihinin en büyük keşfidir." Hüseyin, yüzüğü Nurten'in parmağına taktı. Güneş, Fırat Nehri'nin yüzeyinde son bir kez parladı ve bu iki aşığın sonsuz yeminini mühürledi. Adıyaman'ın kadim coğrafyası, Kralı Uyandırmak isteyenlerin değil, aşkı uyandıranların hikayesini yazmıştı. SON
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.