Söz Uçar, Yazı Kalır
Elinizdeki bu derleme, yıllardır yerel ve ulusal basında yayınlanmış ve yayınlanmamış makale ve köşe yazılarımın bir araya getirilmesinden oluşmaktadır.
Kitap, tek bir konuya de...
Anadolu Hazineleri: Sadece Bir Milletin Değil, Evrensel Bir Mirastır Anadolu toprakları, binlerce yıllık geçmişiyle onlarca farklı medeniyete ve uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Bizans’a, Roma’dan Selçuklu’ya, İslam Beyliklerinden Urartu, Hitit ve Asur’a; Orta Çağ'dan Tunç, Bakır ve Taş Devrine kadar uzanan derin birikime sahip bu coğrafya, medeniyetin doğuş yerlerinden biridir. Milattan önceki ve sonraki dönemlerden günümüze kadar bu topraklar; vahşi savaşlara, büyük katliamlara, kralların gölgesine, eşkıyaların, barbarların ve korsanların cirit attığı dramatik olaylara tanıklık etmiştir. Bu savaşların ve medeniyetlerin gölgesinde, her kültüre ait eşyalar, hazineler, günlük kullanım malzemeleri, ziynet eşyaları ve takılar bu topraklara gömülmüştür. Eski çağlarda altın, gümüş, bronz ve bakır çağları yaşanmış; lüks saraylar, kaleler, mermer şehirler, hanlar ve hamamlar inşa edilmiştir. Zengin kölelik devirleri görülmüş, ilkel mitolojik ve dinsel kültürler gelişmiştir. Bu zengin kültürel mozaikle harmanlanmış Anadolu coğrafyasında, zengin olma hayaliyle definecilik de medeniyetin doğuşuyla birlikte başlamıştır. Her medeniyet, kendisinden önceki uygarlıkların hazinelerini çıkarmıştır; bu nedenle definecilik, günümüze has bir olgu olmayıp, kökeni eski çağlara dayanmaktadır. Define Mülkiyeti ve Tarihi Gerçekler Günümüzde bazı çevreler, bu topraklarda yatan define ve hazinelerin "Ermeni gömüsü" veya "Ermeni malı" olduğunu iddia ederek sahiplenme eğilimi göstermektedir. Oysa bu topraklarda yalnızca Ermeniler yaşamamıştır. Osmanlı, Selçuklu, Roma, Urartu ve Hititler Ermeni değildi ve Ermenice okuyup yazmıyordu. Anadolu, onlarca farklı uygarlığa yaşam alanı olmuş, Ermeniler ise son dönemlerde bu mozaik içinde yer almıştır. Bugün; Osmanlı, Selçuklu, Roma, Urartu ve daha eski medeniyetlere ait hazineleri, defineleri ve ganimetleri "Ermeni malı" olarak göstermek, tarihi gerçeklere aykırı bir iddiadır. Özellikle Osmanlı döneminin sonlarına doğru eşkıyalar, Osmanlı'ya ait malları ve hazineleri talan etmiş, yağmalamış, yurt dışına kaçıramadıklarını bu topraklara gizlemiştir. Daha sonra gelip almak amacıyla da yerlerini kaybetmemek için belirli şifreli işaretler bırakmışlardır. Bu topraklardaki gizli hazineler, bizim ecdadımızın ve dedelerimizin malıdır. Aynı zamanda antik dönemden günümüze kalan evrensel bir miras olup, bu ülkede yaşayan her vatandaşın üzerinde hakkı vardır. 🏛️ Defineciliğin Yasallaşması ve Ekonomik Katkısı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'de de definecilik yasal hale getirilmeli ve serbest bırakılmalıdır. İsteyen vatandaş bu işi bir hobi veya meslek olarak icra edebilmelidir. Definecilik yasal bir statüye kavuşturulursa; Tarihi eser kaçakçılığı büyük ölçüde ortadan kalkar. İşsizlik oranı önemli ölçüde düşer. Vatandaşın tesadüfen bulduğu defineyi müzeye getirip, gerçek değeri üzerinden nakit payını almasıyla hem vatandaş hem de devlet kazanmış olur. Yerin altında çürüyen eserlerin kimseye bir faydası yoktur. Definecilik yasal statüye kavuşturulmalı ve kanunlarda bu yönde bir düzeltme yapılmalıdır. Yasaklayıcı anlayış bu memlekete yarar sağlamayacaktır. Dahası, tarihi ve kültürel miras varlıklarını daha iyi koruyabilmek için, arkeoloji bünyesinde definecilik bölümleri açılmalı ve okullarda definecilik eğitimi verilmelidir. Eğitim, koruma için bir şarttır. Osmanlı döneminde yaşayan dedelerimize ait olan Reşat altınlarını veya akçe paralarını aramak neden suç olsun ki? Bu eşyaları çıkarmak bizim hakkımız değilse, kimin hakkıdır? Vatan için canını vermiş babalarımızın, dedelerimizin, ecdatlarımızın torunları, bu ganimetleri neden çıkarmasın? Türk defineciliği neden yasaktır? Avrupa'da her vatandaş rahatlıkla define ararken, bu memleketin öz evladı olan Türk vatandaşı neden define arayamaz? Bu kanunlar kime hizmet etmektedir? Bir an önce bu yanlıştan dönmek elzemdir. Daha güzel ve güçlü bir Türkiye için, defineciliğin Avrupa düzeyinde, adil bir sistemle yasal statüye kavuşturulması bir umuttur. Definecilik; hiç kimsenin malı değil, binlerce yıl önce yaşamış ecdatlarımızın mirasıdır. Bugün hepimizin hakkıdır; bu topraklarda yaşayan her bireyin hakkıdır. İsteyen kişi serbestçe ve rahatlıkla arama yapabilmelidir. Devlet yetkili mercilerinden talebimiz; Türk defineciliğinin yasal statüye kavuşturulması, kanunlarda düzeltme yapılması ve vatandaş definecinin mağdur edilmemesidir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.