Kızıl Gezegenin Sırdaşları: Abdi, Taner ve Dila'nın Mars Macerası Roman Hüseyin TURHAL
Kızıl Gezegenin Sırdaşları: Abdi, Taner ve Dila'nın Kozmik Mirası
Dünya bittiğinde, umut Mars'ta yeşerdi. Yıl 2085. İnsanlığın son kalesi olan Nova Kolonisi'nde, Yerbilimci Abdi, Pilot Taner ve İleti...
II. Bölüm: Yeraltındaki Fısıltı Ares-IV keşif aracı, Valles Marineris'in kızıl duvarları arasına dikkatlice süzüldü. Dila’nın bahsettiği tanımlanamayan enerji imzası, aracın göstergelerinde çılgınca titriyor, Ares-IV’ün otomasyon sistemlerini bile zorluyordu. "İniş tamamlandı," dedi Taner, nefesi hızlanmıştı. "Sensörler kafayı yemiş durumda. Buradaki manyetik alan, bildiğimiz her şeye meydan okuyor." Abdi, aracın kargo bölümünden kalın, kaya delici matkabı hazırlarken, "Enerji, yüzeyin altında, Taner," diye cevapladı. "Büyük bir şey var ve muhtemelen milyonlarca yıldır orada gömülü. Dila, bize en sağlam giriş noktasını belirle." Dila'nın sesi, koloni kontrol odasından geldi: "Üçünüz de dikkatli olun. Radyasyon seviyeleri beklenenin çok üzerinde. En iyi tahminime göre, anomali, bulunduğunuz noktanın yaklaşık yüz metre altındaki doğal bir mağara sisteminde yoğunlaşıyor. Kayaç yoğunluğu... inanılmaz derecede düşük. Sanki birisi zemini kasten inceltmiş gibi." Abdi ve Taner, uzay giysilerinin kasklarını kilitlediler ve rampadan Mars'ın tozlu yüzeyine indiler. Matkap, kırmızı tozu havaya savurarak çalışmaya başladı. Metalin kayaya sürtünme sesi, Mars'ın sessizliğinde ürkütücü bir gürültü oluşturuyordu. Beş dakika süren gergin bir çalışmanın ardından, matkap aniden boşluğa düştü. Büyük bir taş bloğu, zeminde bir kapak gibi yana kaydı ve altından, parlak, metalik bir mavilik yayıldı. Işık, Mars'ın kızıl ortamında yabancı bir renk parıltısıydı. Taner, refleksle el fenerini açtı. "Bu... Bu bir mağara değil. Bu, bir yapı." Abdi, dikkatle açılan deliğin kenarına yaklaştı. Aşağıdan gelen hava, Mars'ın soğuk ve cılız atmosferinden farklıydı; ılık, nemli ve hafifçe toprağa benzer, organik bir koku taşıyordu. "Dila, burası doğal değil. Yeraltında, bilinmeyen bir mimari var. Ve içeride nefes alınabilecek bir atmosfer olabilir." Dila'nın yanıtı endişeliydi. "Kesinlikle içeri girmeyin, Abdi! Yapıyı incelemek için robot prob göndermeliyiz." "Zamanımız yok," dedi Abdi. Zira tam o anda, parlak mavi ışık, bir kalp atışı gibi titreşmeye başladı ve on metre ötedeki kızıl kum tepeciğinden, gökyüzüne doğru hızla yükselen, disk şeklinde siyah bir gölge belirdi. "Taner, bak!" Abdi, eliyle gökyüzünü işaret etti. Gölge, tam olarak Dila'nın bahsettiği UFO'ydu. Ses çıkarmadan havada asılı duruyordu. Yüzeyi, Mars’ın kumuyla kaplı gibiydi, ama kenarları, ay ışığında pürüzsüzleşen bir obsidiyen gibi parlıyordu. Taner, tüfeğini kaldırdı. "Bizi izliyorlar. Hem de en başından beri." Abdi, sakin kalmaya çalışarak, "Silahını indir, Taner. Eğer bize zarar vermek isteselerdi, çoktan yaparlardı," dedi. Gözleri, UFO’nun pürüzsüz gövdesi ile zemindeki mavi ışık arasında gidip geliyordu. "Bence onlar, bizi buraya çekenler. Ve eğer acele etmezsek, açtığımız bu kapıdan önce onlar girecek." Abdi, tereddüt etmeden, açtıkları deliğe doğru ilerledi. "Gidiyoruz. Taner, sen arkamı kolla. Dila, kaska taktığın kameradan her şeyi kaydet ve koloniye acil durum protokolü hazırla." Taner, derin bir nefes aldı ve tüfeğini indirdi. "Pekala. Ama bir uzaylı bana Merhaba derse, önce ben ona Hoşça kal diyeceğim." İki kaşif, insanlığın bilmediği, mavi ışıkla aydınlanmış yeraltı dehlizine doğru yavaşça indiler. Girdikleri an, yukarıdaki devasa UFO, bir fısıltı gibi gökyüzünden uzaklaşmaya başladı ve sanki görevin ilk aşaması tamamlanmış gibi, Mars'ın sessizliğine karıştı. İçeride, sıcak ve garip kokulu hava, uzay giysilerinin soğuk metalini ısıttı. Abdi, fenerini gezdirirken, duvarların bir tür kristal benzeri malzemeden yapıldığını ve yerdeki kumların, gök mavisi damarlar taşıdığını fark etti. Tamamen yabancı bir medeniyetin, Kızıl Gezegen'in kalbine inşa ettiği bir mabetti burası. Ve sonra, ilerideki bir tünelin sonunda, Abdi'nin sismik tarayıcılarının yakaladığı o ritmik sinyalin kaynağı olan, parlayan, eliptik bir nesne gördüler...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.