KERBELA Aşka ve Şehadete Dair
Roman
Hüseyin TURHAL
Bu roman, Hicret’in 61. yılında, zulmün ve dünya hırsının zirveye çıktığı bir dönemde, Peygamber Ailesi'nin onurunu, ahlakını ve adaletini kurtarmak için ödenen en ağır bedelin hikayesidir. Medine’den...
Kûfe'ye Yolculuk ve Varış, Zilkade Ayı, 60 H. Müslim bin Akîl’in yolculuğu, Mekke’nin kutsal sükûnetinden Irak’ın ateşli coşkusuna doğru bir geçişti. O, sadece bir elçi değil, aynı zamanda Hz. Hüseyin’in vicdanının ve umudunun bir parçasıydı. Kûfe’ye yaklaştığında, atmosferin değiştiğini hissetti. Muâviye döneminde baskılanmış, babası Ali’nin (r.a.) şehrinin hasretiyle yanıp tutuşan insanlar, yeni bir umut ışığı arıyordu. Müslim, şehre gizlice girdi, çünkü resmî vali Numan bin Beşir, Yezid’in adamıydı. İlk günler, beklenenin çok üzerindeydi. Haber hızla yayıldı: Peygamber torununun elçisi Kûfe’de! Müslim, şehrin önde gelenlerinden Hânî bin Urve’nin evine yerleşti. Burası, hızla biat merkezi haline geldi. Kûfe halkı, Müslim’e akın etti. Genç, yaşlı, tüccar, çiftçi; herkes geliyordu. Ellerini Müslim’in eline koyuyor ve Hüseyin’in hilafeti için biat ediyorlardı. Coşku inanılmazdı. Kısa sürede biat edenlerin sayısı 12 bine, ardından 18 bine ulaştı. Müslim, bu muazzam desteği görünce kalbine büyük bir neşe doldu. Halkın bu coşkulu biatını gören Müslim, tereddüt etmeden Hz. Hüseyin’e mektup yazdı. Mektubunda şunları belirtiyordu: "Ey İmam, Kûfe halkı seni bekliyor. Onların biati samimidir. On sekiz bin kişi sana biat etmiştir. Senin gelmen için can atıyorlar. Gecikme, hemen yola çık!" Bu mektup, Hüseyin’e yolda ulaşacak, onun Mekke’den ayrılış kararını pekiştirecekti. Ancak, bu coşkunun ve biat kalabalığının gürültüsü, sarayın duvarlarını aşarak Şam’daki Yezid’in kulağına kadar gitmişti. Kûfe'deki mevcut vali Numan bin Beşir, yumuşak huylu bir adamdı ve Müslim’in varlığına rağmen şiddete başvurmak istemiyordu. Bu tutum, isyancıları cesaretlendiriyordu. Yezid, bu durumu duyunca öfkeden deliye döndü. Kûfe’nin kaybedilmesi, tüm Irak’ın ve nihayetinde hilafetin kaybedilmesi demekti. Şam’daki sarayında, Yezid’in yakın çevresi hemen harekete geçti. Onlar, sert ve acımasız bir çözüm istiyorlardı. Yezid’e, Numan bin Beşir’i derhal görevden almasını ve yerine zulmüyle nam salmış, gaddarlığıyla bilinen birini atamasını tavsiye ettiler: Ubeydullah bin Ziyad. Ubeydullah, Basra Valisiydi. Babası Ziyad bin Ebih de zalimliğiyle ün salmıştı. Ubeydullah, gaddar bir yöneticiydi; ancak Yezid’in gözünde en önemlisi, kararlı ve merhametsizdi. Haber, Kûfe’de şok etkisi yarattı: Ubeydullah bin Ziyad, yeni vali olarak atanmıştı ve Kûfe’ye geliyordu! Müslim’in etrafındaki hava, bir anda buz kesti. İnsanlar, Ubeydullah’ın acımasızlığını biliyorlardı. Onun gelişi, artık sadece Hüseyin’in değil, biat eden herkesin canını tehlikeye atıyordu. Korku, Kûfe’nin sokaklarına sinsice yayılan soğuk bir sis gibiydi. Ubeydullah bin Ziyad, bir gece yarısı Kûfe’ye gizlice girdi. Yüzünü kapatmıştı ve halk, onun Hz. Hüseyin olduğunu sanarak sevinçle karşıladı. Fakat Ubeydullah maskesini indirdiğinde, halkın coşkusu dehşete dönüştü. Yeni vali, ertesi gün şehrin minberine çıktı ve kısa, net, tehditkâr bir konuşma yaptı: "Buraya geldim ki, itaat edenleri mükâfatlandırayım, isyan edenleri ise en acı şekilde cezalandırayım. Hüseyin’in tarafında olan herkesin canı ve malı tehlikededir!" Bu konuşma, Kûfe halkının vefasızlık potansiyelini tetiklemeye yetti. Müslim’in etrafındaki kalabalık, yavaş yavaş erimeye başladı. Dün biat edenler, bugün can korkusuyla evlerine kapanıyordu. İhanet, sessiz ve sinsice bir veba gibi yayılıyordu. Müslim, Hânî bin Urve’nin evinde, pencereden dışarı bakarken, çevresindeki seslerin azaldığını, kalabalığın kaybolduğunu görüyordu. "Oysa 18 bin kişi..." diye fısıldadı. Artık Müslim bin Akîl, Kûfe’nin ortasında, zalim bir valinin hedefinde, kendisine biat eden on binlerce insanın sessizliğiyle çevrili bir yalnızlığa mahkûmdu. Hüseyin’e gönderdiği mektup, artık bir davet değil, yaklaşan bir felaketin uyarısıydı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.