Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
KERBELA Aşka ve Şehadete Dair Roman Hüseyin TURHAL
Bu roman, Hicret’in 61. yılında, zulmün ve dünya hırsının zirveye çıktığı bir dönemde, Peygamber Ailesi'nin onurunu, ahlakını ve adaletini kurtarmak için ödenen en ağır bedelin hikayesidir. Medine’den...
17. Bölüm

13. Bölüm: Esaret ve Kûfe’de İlk Hitabet

13 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Kerbelâ’dan Kûfe’ye, Muharrem 11. Günü, 61 H.
Aşura’dan sonraki sabah, Kerbelâ Ovası, sessizliğe bürünmüştü. Rüzgâr, yanmış çadırların dumanını ve 72 şehidin kan kokusunu taşıyordu.
Düşman ordusu, şehitlerin naaşlarını gömmeyi reddetti ve onları çölün sıcaklığına terk etti. Gömülenler sadece kendi ölüleriydi.
Hayatta kalanlar, esir alınmıştı. Başlarında, Hüseyin’in (r.a.) kız kardeşi Hz. Zeynep (r.a.) ve şehitlerin anneleri, eşleri vardı. Aralarında, hasta yatağında canını zor kurtaran, Hüseyin’in oğlu İmam Zeynelâbidîn Ali de vardı. Elleri zincirlenmiş, boynuna demir halkalar geçirilmişti.
Esir kafilesi, Muharrem’in on birinci günü, zalimce bir kararla, şehitlerin kesilmiş başları mızrakların ucuna takılarak Kûfe’ye doğru yola çıkarıldı. Bu, düşmanın zaferini ve gücünü gösterme yöntemiydi.
Hz. Zeynep, bu onur kırıcı manzaraya rağmen dimdik duruyordu. Artık o, Kerbelâ davasının ve şehitlerin mesajının canlı sesiydi. O, sadece bir esir değil, aynı zamanda bir kahramandı.
Kûfe’de Zulmün Teşhiri
Kafile, ihanet şehri Kûfe’ye girdiğinde, halkın gözleri dehşetle açıldı. O mektupları yazanlar, o biatleri edenler, şimdi mızraklarda taşınan başları görünce dehşete düşmüştü.
Kûfe’nin sokaklarında toplanan binlerce insan, esir kafilesini gördüğünde ağlamaya ve feryat etmeye başladı. Onlar, neye ağladıklarını bilmiyorlardı; işledikleri cinayete mi, yoksa şimdi yakalanacakları korkuya mı?
Hz. Zeynep, bu ikiyüzlü kalabalığı gördüğünde, attan indirilmesini istedi. Yüksek bir yerde durdu. Onu gören Kûfelilerin feryatları daha da arttı.
Zeynep, eliyle onlara sessiz olmalarını işaret etti. Sesi, acı ve öfke doluydu, ancak babası Hz. Ali’nin belagatini taşıyordu:
"Ey vefasız, dönek Kûfe halkı! Şimdi ağlıyor musunuz? Gözlerinizdeki yaşlar hiç dinmesin! Sizin gibilerin kalbindeki nifak, ancak böyle ağlamalarla temizlenebilir mi sanırsınız? Sizin ihanetiniz yüzünden, Resulullah’ın ciğerparesi, sevgili torunu Kerbelâ’da kanına bulandı! Kendi ellerinizle işlediğiniz bu cinayetin lekesini, kıyamete kadar temizleyemeyeceksiniz!"
Bu sert ve doğru hitabet, Kûfe’de büyük bir şok etkisi yarattı. İnsanlar, vicdanlarının iğrenç tablosuyla yüzleşmişlerdi.
Vali Konağında İmam Zeynelâbidîn’in Duruşu
Kafile, Ubeydullah bin Ziyad’ın zalim sarayına getirildi. Ubeydullah, zafer sarhoşluğu içindeydi. Mızraklardaki başlara bakarak gururlanıyor, esirlere karşı hakaret dolu sözler sarf ediyordu.
Zeynelâbidîn, hasta ve zincirli olmasına rağmen dimdik duruyordu. Ubeydullah, ona dönerek alay etti: "Adın ne?"
"Ali," diye cevap verdi İmam.
Ubeydullah, gaddarca güldü: "Ne yazık! Allah, Ali’yi öldürmedi mi? Ali bin Hüseyin’i de öldürdü!" (Ali Ekber'e atıfta bulunarak)
Zeynelâbidîn, titreyen sesiyle ama kararlılıkla cevap verdi:
"Kardeşimin Ali adında bir kardeşi vardı, onu da öldürdünüz! Benim ismim de Ali’dir. Sizler, Allah’ın hükmünü yalanlayan zalimlersiniz!"
Ubeydullah, bu gencin cesaretinden ve Zeynep’in ateşli sözlerinden korktu. Onların, Kerbelâ’nın gerçek hikayesini anlatarak halkı ayaklandırma gücüne sahip olduklarını anladı.
Bu yüzden hızla karar verdi: Esirler, Kûfe’de tutulmayacaktı. Onlar, en kısa zamanda Halife Yezid’in bulunduğu Şam’a gönderilecekti. Çünkü zalimin son durağı, daima zalimin merkezidir.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL