Kendini bulma yolculuğu.
İki ben'in çarpışması,
Ruhun öte yüzü,
Yarım kalmışlığın vücût bulmuş hali.
Kendine itiraf etmekten korktuğun duyguların,
Zamanın dışına paralel evrene açılan bir yarık.
...
Gölge bana yaklaştıkça, sığınağın kapısındaki ışık soldu.
Sanki içerideki aydınlık, kendini geri çekiyor; yerini ağır, kadim bir karanlığa bırakıyordu.
Bu karanlık korkutucu değildi— aksine tanıdıktı. Eski bir yara kabuğu gibi, adı unutulmuş bir acı gibi… Bir zamanlar bana ait ama reddettiğim bir nefes gibi.
Gölgenin yüzü yoktu ama bir insanın karşısına çıktığında ne kadar saklanırsa saklansın, ruhun tanıdığı şeyler vardır.
Ben de öyle bir tanıdıklık hissettim: yıllardır kaçtığım, üzerini örtüp susturduğum bir parça çığlık çığlığa bağırıyordu "keşke onun yanından ayrılmasaydım ." "Keşke onun yerine ben ölseydim." şimdi önüme dikilmişti susturduğum bütün nefeslerim.
Bir adım attı. Taş döşemelerinde hafif bir çatırtı… Göğsümde garip bir sızı… Gözlerimi kapattım.
“Kim’sin?” diye soracaktım,ama soru içimde düğümlendi.
Gölgenin sesi yoktu. Ama suskunluğu seslerden daha baskındı. Sanki içimdeki en eski yankı konuşuyordu onunla.
Birden, gölgenin göğsünde hafif bir titreşim oldu. Bir çizgi belirdi. Sonra ikinci bir çizgi. Derin bir nefes aldım.
Gölge… benim yüzümü taklit etmeye başladı.
İrkilerek geri çekildim. Kaçacak yer aradım. Ama kapının ardındaki ışık çoktan kapanmış, sokaktaki karanlık üzerime dolmuştu.
Kadının sesi uzaktan ince bir rüzgâr gibi geldi:
— “Kaçma. Çünkü o sensin.” "içinle barışman gerek."
Gölgenin yüzü tamamlanmadı— ama bir görüntü belirdi:
Benim yıllar önce terk ettiğim hâlim…
O derin yalnızlık, Sevgilimi ölüme yolcu ettiğimde kendi iç sesimi boğduğum zamanların izleri, karanlıktan korkup karanlığı kendime yuva yaptığım günler… Hepsi gölgenin bedeninde kıvranan suretler gibi titriyordu.
Bir adım yaklaştım. Gölge de yaklaştı. İkimizin nefesi aynı ritimde atmaya başladı. Sanki bir nabız, iki beden… Elimi göğsüme koydum; kalbim hızlı atıyordu.
Sonra gölgenin göğsünde aynı atışı gördüm— bir ışık çarpıp geçti o karanlığın içinden. O an anladım: Ben yıllardır kendi gölgemi -içimi düşman bellemiş, onunla savaşmış, onu susturmuş, onunla yüzleşmekten kaçmıştım.
Derin bir nefes aldım.Hiç bir kaybımı geri getirmemişti kendimle savaşmak.Zor da olsa artık yaşadıklarımı kabul etmeliydim.Sonuçta onlar da benim bir parçamdı.
— “Seni kabul ediyorum.” dedim fısıltıyla.
— “Senden kaçtım ama artık kaçmayacağım.”
Bu sözleri söyler söylemez gölgenin yüzünde çatlaklar oluştu. Sanki bir maskeyi kırar gibi… sanki içimdeki en karanlık yük, ilk kez gün yüzüne çıkıyormuş gibi. Gölge gözlerimin önünde yavaş yavaş ışığa karıştı.
Bir iz bırakarak değil— yıllardır taşıdığım ağırlığı içimden söküp alarak…
Gölge kaybolduğunda içimde bir sessizlik doğdu: Bir yara kapanmış gibi, bir hesap görülmüş gibi, bir kapı aralanmış gibi…
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.