Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk
Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
Gece boyunca uykusu parça parça bölünmüştü Mehlika’nın. Sabah ezanıyla birlikte gözlerini açtığında ilk hissettiği şey, kalbinin hâlâ dün geceki hızla çarpıyor oluşuydu. Yastığa başını geri koymak istedi ama zihni bırakmadı.
— "Adını bile bilmiyorum hâlâ…" diye iç geçirdi.
Sonra, istemsizce elini kaldırıp kendi parmağına baktı. Çayın ikram edildiği anı anımsadı. Bardağı uzatırken imamın elinde yüzük olmadığını görmüştü.
— "Evet… yoktu," diye fısıldadı.
Bir an sustu, sonra içindeki merak daha gür bir sesle konuştu: — "Ama belki de vardır… belki sözlüdür, belki nişanlıdır. Nereli acaba? Nasıl bir hayatı var? Hangi sokakta büyüdü, hangi kitaba gözlerini kaptırdı?"
Mehlika, yorganı üstünden sıyırıp doğruldu. Odanın sessizliğinde yalnızca kalbinin sesi vardı. Ay ışığının yerini sabahın solgun ışığı almış, pencerenin camına ince bir yansıma düşürmüştü. Mehlika yavaş adımlarla pencereye yaklaştı.
Kendi siluetine bakarken dudaklarından, farkında olmadan itiraf döküldü: — "Ben… merak ediyorum. Çok merak ediyorum. Ve evet… galiba....."
Gözleri cama değdi, kalbi hızlandı. İçinde utangaç bir sevinç vardı, ama aynı zamanda ürkek bir korku.
Birden aklı araya girdi: — "Dur Mehlika! Henüz hiçbir şey bilmiyorsun. Kalbinin önüne geç, kendini dizginle!
Ama kalbi ısrarla karşılık verdi: — "Ne kadar dizginlesen de, adını duyduğunda yine hızlanacağım."
Mehlika, cama yaslanmış hâlde hafifçe güldü. — "Siz beni zorlayacaksınız belli… kalbimle aklım yine kavga edecek."
Medresenin taş avlusu, sabah güneşinin altında usulca parlıyordu. Ders başlamış, hoca sorular yöneltmişti. Mehlika ise her zamanki gibi cevabı ezberinde hazır tutması gerekirken, kelimeler boğazına dizildi. Sanki hafızası kalbinden ayrı düşmüştü. Harfler zihninde dolaşıyor ama kalbine hiç inmiyordu. Hocanın bakışı üzerine mahcup bir tebessüm etti, sesi kısıldı.
Teneffüs vakti geldiğinde, Mehlika usul adımlarla avluya çıktı. Baharın hafif rüzgârı çiçeklerin kokusunu taşırken, köşede oturan iki dostunu gördü: Zeynep ve Fatma. Zeynep’in yüzünde bilindik ifade vardı, ama Fatma’nın gözlerinde mahzun bir gölge gezinmekteydi.
Zeynep Mehlika’yı görünce elini sallayıp gülümsedi: — "Geldin mi ey yarim-i şefkat? Gel de şu Fatma’nın hüzünlü hâline çare ol."
Mehlika yaklaştı, usulca yanlarına oturdu. Daha oturmadan Fatma iç çekti: — “Benim gönlüm ateşe düşmüş, Mehlika… Lakin karşılığı yok. Âh, ne müşkül imtihan bu! Sevmek kolay, unutmak müşküldür."
Mehlika onun ellerini tuttu, gözlerinin içine derin bir şefkatle baktı: — "Fatma’m… bazen gönül, karşılığı olmayan bir sevdaya düşer. Bu, insanın elinde değildir. Ama bil ki, karşılıksız kalan her sevda aslında sahibine yol gösterir. Sabret ki kalbin yanmayı öğrensin. Tevekkül et ki Rabb’in sana daha hayırlısını yazsın. Gözyaşını zayi sanma; o damlalar, kalbinin secdesidir. Senin acın, belki de seni en çok yüceltecek olan imtihandır.”
Fatma’nın gözleri doldu, ama sözlerdeki huzuru hissetti. Dudaklarından titrek bir "Âmin" döküldü.
Zeynep birden söze karıştı, gülerek: — "Yahu biz birdik, Fatma’yla iki olduk. Mehlika, senin bizden çekeceğin var sanırım!”
Mehlika, başını hafifçe yana eğip gözlerinde parıltıyla; — "Hayır, Zeynep… İki değil, üç olduk.."dedi tebessümle... Her gönül kendi imtihanını taşır; birimizde sabır, diğerimizde umut, ötekimizde hicran… Böylece aşk bizi cem eder.”diye devam etti cümlesine.
Fatma hafifçe güldü, gözyaşlarını silerken: — "Âh, ne güzel söyledin Mehlika. Gönül imtihanlarının meclisinde, her birimiz bir hikâyeyiz."
Zeynep başını arkaya atıp kahkaha attı: — "Görüyor musunuz, ders kitapları susar da kalpler dile gelir miymiş? Gelirmiş işte!"
Üçü de kahkahalar arasında birbirlerine yaslandı. Gülüşlerin arkasında acılar, meraklar, kalp çarpıntıları vardı. Lakin o anda avlunun taşları bile onların samimi sohbetine şahitlik ediyordu.
Mehlika içinden sessizce geçirdi: — "Belki benim imtihanım daha yeni başlıyor. Ama ne olursa olsun, sabır ve tevekkülle yürüyeceğim…"
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.