Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Kalbe Düşen İkindi
Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
88. Bölüm

Kısmetin Adı Ayrılıktı

37 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Günler, birbirine benzer bir sabırla akarken, Mehlika'nın evi yine gelen gidenin eksik olmadığı o kış akşamlarına dönmüştü.
Kapı her çaldığında, babası umutla başını kaldırıyor, "Belki bu sefer razı olur," diyordu içinden.
Ve o akşam, yine geldiler.
Söz kesmeye değil, gönül almaya gelmiş gibiydiler ama asıl maksat belliydi:
Mehlika'yı o zengin, ağırbaşlı, sessiz beyefendiye istemek...

Adam, her defasında biraz daha derinden seviyor, Mehlika'ya baktıkça sustuğunda bile bir sevda dili konuşuyordu.
Sanki her bakışında "Seninle bir ömür değil, bir nefeslik huzur bile bana kâfidir." diyordu.
Ama Mehlika…
O, içinde hâlâ Mehmet'in sesini taşıyordu.
Bir duanın sonunda adıyla iç çektiği, bir sabah ezanında gözlerinden süzülen yaşla anımsadığı o yârin sesini…

Geceleri günlüğünü açıyor, kalemi elinde titriyordu.
"Ey gönlümün kadim misafiri Mehmet… Seni unutmakla imtihan oluyorum. Her gün biraz daha eksiliyorum. Lakin kaderin hükmü önünde acizim. Bir başkasının adını kendi adımla yan yana duymak kadar acı bir şey yokmuş meğer." diye yazdı son defa.

Ve sabah olduğunda, babasının gözlerinde bir ferahlık vardı.
"Razı oldun mu kızım?" dedi sessizce..
Mehlika sadece başını eğdi.
Bir şey demedi.
O an sustuğu cümleler, bir ömür yankılanacaktı içinden.
Babası devam etti sözlerine;
"Biricik evlâdım Mehlikam..Bilirim yüreğindeki yangını,lâkin ben bir ömür yanmana razı değilim..Annenden bana en kıymetli yâdigar sen ve kardeşin..Gözüm açık gitmesin...Bir yuvan olsun kızım..Seni kime,nereye emanet edeyim benden sonra.." dedi. Ve o koca adam, bir ömrün ağırlığıyla hıçkırıklarını tutamadı…


Günün solgun ışığı pencereden süzülürken, Mehlika'nın odasında bir sessizlik hüküm sürüyordu.
Duvarda asılı aynaya baktı; aynada kendisini değil, meçhul bir kadını gördü.
Yüzü güzel ama gözleri yorgundu.
Kalbi bir sır taşıyordu; öyle bir sır ki, söylese yakar, saklasa boğardı.

O sırada dış kapı gıcırdadı.
Babası'nın sesi duyuldu, ardından tanıdık bir kadın sesi..Hem babası hem hayır işe aracı olan Fahriye hanım Mehlika'dan gelecek cevabı duymak için yüzüne baktılar sessizce...
Gözlerini kapadı Mehlika.
İçinden sadece şu geçti:
"Belki bu da bir imtihandır Mehlika, razı ol."
Gözlerini yavaşca açtı..Sanki ölüm döşeğinde dünyaya veda eden bir hastanın vedasıyla baktı Mehmet'inin hayaline.
Bir bakışla vedalaştı..
Sonra Fahriye hanım'a dönüp;
"Tamam Fahriye teyzecim..Kabul ediyorum.Buyursun gelsinler.." dedi kısık ağlamaklı sesiyle...



Mehmet, haberi bir dostunun dilinden duydu.
Söz, bir bıçak gibi geçti kalbinden.
Bir an nefesi kesildi, alnındaki damar belirginleşti, sesi kısıldı.
"Ne dedin sen?” diye sordu.
"Evlenecekmiş… Kabul etmiş."
O an dünya, Mehmet'in gözünde bir çöl kadar sessizleşti.
Kalbi, ateşle kavrulmuş bir toprak gibiydi; ne yağmur vardı, ne serinlik…


Kendine defalarca, "Bitti, o artık benim değil," demeye çalıştı.
Ama dilinden dökülen her kelime yalan gibiydi.
Bir insan, kalbinden çıkan birini nereye koyar ki?

O gece sabaha kadar uyuyamadı.
Karanlığın içinde bir ışık yanıp sönüyordu odasında.
Elinde bir kâğıt, kalemi titriyordu.
Her harfi, bir kalp atışı kadar sarsıcıydı.

"Mehlika…
Ben sana hiç ihanet etmedim.
Kader, benden bazı şeyleri aldı, ben sustum.
Bir gün geri dönebilirim umuduyla yaşadım.
Şimdi ise senin gidişinle ben de yok oldum.
Eğer bir gün bu mektubu okursan, bil ki seni hâlâ o ilk günkü gibi seviyorum.
Ve eğer Rabbim nasip eder de, ruhlarımız bir menzilde buluşursa,
ben orada da seni bekliyor olacağım..."

Kalemi bıraktı.
Eliyle mektubu katladı.
Karar vermişti.
Bu mektubu vermeliydi...

Vakit kaybetmeden Mehlika'nın şehrine gitmeye niyet etti...Ertesi sabah, avuçlarında sımsıkı tuttuğu mektup, kalbinde Mehlika’sıyla yola koyuldu.Otobüste hiç uyumadı...Şehrin en eski çınarının altında buluşacakları anı hatırladıkça yüreği ağzına geliyordu.
Orası, bir zamanlar hayallerini fısıldadıkları yerdi.
Rüzgârda yaprakların sesi bile sanki onlara dua ederdi.

Mehmet, titreyen parmaklarıyla avucunda tuttuğu mektubu cebine koydu.
Yüreği, bir mahkûmun son duası gibi çarpıyordu.
Yollar sanki uzadıkça uzuyordu.
Ay, gökyüzünde ince bir hilal gibi sarkmıştı, sanki olanlara şahit olmaktan utanır gibiydi.
Yıldızlar bu ayrılığı kabul etmek istemezcesine birer birer firar etmekteydiler..

"Belki gelir," dedi içinden.
"Belki sadece bir kez olsun yüzüme bakar."
Her geçen dakika, içinden bir ömür eksiltti.
"Ahh Mehlika'm..."dedikçe gözlerinden yaşlar süzülüyordu..
"Ben seni kendi ellerimle mi teslim etmiş olacaktım..?Ölürüm,ölüyorum Mehlika'm"...
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL