Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk
Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
Mehlika kapıyı açtı, karşısında gülümseyen komşularını ve arkadaşlarını gördü.
— “Selamün aleyküm Mehlika kızım, müsade var mı?” diye sordu komşu. — “Aleyküm selam Meryem teyzeciğim,o nasıl söz,lütfen buyurunuz," diyerek Mehlika hafifçe eğilerek cevap verdi. Selamlaşma ve sarılma faslı bitince sohbete başladılar.
Sohbet başladığında önce gündelik konular, ev işleri ve tatlı anılar paylaşıldı. Eski anılardan da bahsedilince sıcak bir ortam oluştu..
Meryem teyze kahvesinden küçük bir yudum daha alıp hafifçe geriye yaslandı. Sohbet ev işleri ve tatlı anılardan yavaş yavaş bugünün mevzularına kayarken, sesi biraz daha neşeli bir tona büründü:
— “Bizim eve de dün akşam misafir geldi,” dedi. “İmam bey… hee bilirsiniz ya hani yeni gelen. Yemeğe davet ettik; tek başına kalıyormuş. Bizim bey de, ‘Davet edelim hanım,’ dedi. Anne yemeklerini özlemiştir, zor yalnız yaşamak. Rabbim hayırlı kapılar açsın.” Sözlerinin sonunda ellerini dua eder gibi hafifçe kaldırıp, gözlerini yere indirdi. Ardından hafifçe gülümsedi:
— “İmam bey… Allah razı olsun ondan, öyle edepli, öyle gönül ehli bir genç ki… Sorduğu sorularla, anlattığı hikmetle insanın içini ısıtıyor. Hem bilgili hem mütevazi,pek de güler yüzlü… Öyle bir sohbeti var ki, insan kendini unutuveriyor. Rabbim ona daha nice hayırlı kapılar açsın, gönlüne huzur versin.”diye ekledi..
Mehlika içten içe kıkırdadı; "Demek dün akşam güzelce yemek yedi ha… anne eli değmiş, ev yemeğiyle doymuş, huzuru yerindedir, inşaAllah" diye içinden konuştu.. Kalbi birden ısındı, yüzünde istemsiz bir tebessüm belirdi. Kendi kendine konuşur gibi, hafifçe gülümseyerek düşündü: Yemek yedi diye sevinilir mi gerçekten? Ama… işte sevindim işte! Ama sonra, istemsizce, ince bir kıskançlık kıpırtısı sardı yüreğini. Evdeki genç kız, Meryem teyzenin kızı Gülistan… İçindeki neşeli kıpırtı bir an için gölgelendi, kalbinde hafif bir burkulma oluştu. “Aynı ortamda, aynı sofrada mı bulunmuşlardı…” diye söylendi. İç sesini susturmaya çalıştı: “Sanane Mehlika, sanane imamdan… Ama kalbinin hızlı atışını, küçük bir kıskanç gülümsemeyi bastırmak kolay değildi; yüreği hem sevgi hem de kıskançlıkla çarpıyordu, farkında olmadan. "Yoksa kendimi mi kaptırıyorum imam efendiye?" diye mırıldandı. "Yok ya, sadece bir yanılma olsa gerek," diye susturdu iç sesini. Susturduğunu zannetti aslında Mehlika. Herkes tebessüm ediyordu. Sadece Mehlika’nın yüzündeki tebessüm biraz donuk, gözleriyse dalgındı.
İçinden, “Demek kısmet konusu açıldı ha… İmam bey, sofralarında misafir, Gülistan da evin genç kızı…” diye geçirdi. İç sesi, durmaksızın fısıldıyor, kalbini kurcalıyordu. Susturmaya çalışsa da kelimeler boğazında düğümleniyor, içinden yükselen kıpırtıyı bastıramıyordu.
Elini fincan tabağına götürüp parmağıyla kenarını oyalandı. Yutkundu. Sonra gözlerini annesinden kaçırarak yere çevirdi. İçinden yine kıkırdar gibi bir ses yükseldi: “Sanane Mehlika… ama ya gerçekten…”
Sohbet kısa süre sonra komşuların sağlık hâline, mahalledeki küçük yeniliklere kaydı. Birisi pazarın kalabalığından yakındı, diğeri yeni açılan dükkândan bahsetti. Kahkahalar ve gündelik dertler arasında zaman su gibi akıp gidiyordu.
Mehlika ise gülümseyerek dinliyor, ara ara söze karışıyordu. Fakat ne zaman gözleri Gülistan’a takılsa, içini hafif bir sızı kaplıyordu. O ince kıskançlık, kahkahaların arasından sessizce kendini hatırlatıyordu. Başını eğdi, önündeki kahve fincanının dibinde kalan telveye baktı. Bir anlığına telvenin çizgilerinde kalbinin karmaşasını görür gibi oldu.
Gözlerinin ucuyla Gülistan’a bakıyor, sonra hızla bakışlarını başka yöne çeviriyordu. İçinde, bastırmaya çalıştığı o kıpırtı yeniden konuşmaya başladı: “Sanane Mehlika… hem de ne sanane!”
İçinden başka bir fısıltı yükseldi:
“Nedir bu hâlim Mehlika? Niye böyle çarpıyor kalbin… Bu sızı, bu tatlı ama bir o kadar da buruk hâl… adı ne bunun?”
Bir an dudaklarını ısırdı, gözlerini yere dikti. İçinde bir ses cevap verdi: “Sevincin içinde kıskançlık var, kıskançlığın içinde de… başka bir şey.”
Bir an ürperdi, kalbinin kıpırtısını gizlemek ister gibi ellerini kavuşturdu. “Yoksa… yoksa buna… gönül vermek mi denir? Ama ben… ben daha ne yaşıyorum ki?”
Bir başka sesi hemen itiraz etti: “Olur mu öyle şey Mehlika, saçmalama… Kalp yanılması bu,” dedi kendi kendine. Ama susturduğunu sandığı kalbi, derinden derine fısıldamaya devam ediyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.