Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
Hacı Bektaş Veli (Erkek Dişi Sorulmaz) Roman Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı Yazar: Hüseyin TURHAL 13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
24. Bölüm

Dört Kapı" Romanı - Bölüm 8: Gönül Penceresi

5 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

III. Marifet Kapısı
Pir Baba, Yûsuf’a Marifet Kapısı’na giden yolu gösterdiğinde, bu ne bir kervansaray ne de bir medreseydi. Bu yol, doğrudan doğanın kalbine, vadilerin ve ormanların sessizliğine uzanıyordu. Pir Baba ona, "Marifet, insanın kendi varlığında gizli olan ilahi sırları okumasıdır," demişti.
Yûsuf, yalnız başına yola çıktı. Tarikat Kapısı’nda nefsini yendiği için, yolculukta ne açlık ne de yorgunluk hissetti. Artık bedeni, ruhuna bir yük değil, ruhunun yeryüzündeki aracıydı.
Bilgi ve Tanıma Arasındaki Fark
Marifet Kapısı, "bilgi" (İlim) ile "tanıma" (Marifet) arasındaki keskin ayrımı anlamakla başlardı. Yûsuf, medresede İlim öğrenmişti; Allah’ın sıfatlarını, fiillerini biliyordu. Ancak Marifet, bu bilgiyi kalpte deneyimlemekti.
Bir gün, küçük bir derenin kenarında durdu. Şeriat’ta, suyun temizlik (abdest) hükmünü öğrenmişti. Tarikat’ta, suyun akışında tefekkür (düşünme) etmeyi öğrenmişti. Marifet’te ise, suyun kendisi ile konuştuğunu hissetti.
Su, ona akışın sırrını, sürekli yenilenmeyi ve nihayetinde büyük denize kavuşma arzusunu fısıldıyordu. Yûsuf, artık tabiatta, sadece şekiller ve nesneler görmüyordu; her varlıkta, Hakk’ın isimlerinin tecellisini görüyordu.
Hacı Bektaş Veli’nin öğretisi kalbinde canlandı: "Her ne ararsan kendinde ara. Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değil."
Yûsuf, dünyanın dışsal gürültüsünü susturarak, kalbinin derinliklerine, yani gönlüne yöneldi. Gönül, onun için sadece bir duygu merkezi değil, ilahi sırların aynası idi.
Vahdet-i Vücud'un İlk İdraki
Marifet Kapısı’nın en büyük sınavı ve hediyesi, Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği) fikrini idrak etmekti. Bu, teoride "Her şey O'dur" demek değil, her şeyin gerçekten O'nun tecellisi olduğunu hissetmekti.
Bir ağaca baktı. Ağacın dalları, yaprakları, kökleri... Hepsi farklı, ama hepsi aynı ağaçtı. Tıpkı bunun gibi, kâinattaki bütün varlıklar, insanlar, hayvanlar, dağlar, hepsi farklı isimler ve şekiller altında, tek bir Varlığın, Mutlak Varlık’ın tezahürleriydi.
Bu idrak, Yûsuf’un ruhunda büyük bir sarsıntı yarattı. Eğer her şey O ise, o zaman başkasına zarar vermek, bizzat O’na zarar vermek demekti. Başkasını sevmek, O’nu sevmek demekti.
Bu idrakin getirdiği huzurla, Yûsuf, gönül penceresinden etrafına bakmaya başladı.
Köyde gördüğü hırsızda, Nefs-i Emmare'nin tecellisini gördü, ona kızmadı, acıdı.
Medresede karşılaştığı kibirli hocada, ilim perdesinin tecellisini gördü, onu yargılamadı.
Kervansarayda gördüğü cömert dervişte, cömertliğin ilahi isminin tecellisini gördü.
Artık Yûsuf’un gözü, olayların dışına değil, olayların özüne bakıyordu.
Marifet’in On Makamının İlk Adımı
Yûsuf, Marifet’in makamlarına, bu idraklerle adım atıyordu:
Edep ve Gönül Birliği: Marifet’te edep, sadece insana karşı değil, bütün varlığa karşı saygılı olmaktı. Yerdeki karıncayı incitmemek, sudaki balığın hakkını korumak. Çünkü hepsi, tek bir Varlığın parçasıydı.
Korku ve Ümit Dengesi: Korkusu, O’ndan uzak düşmekten; ümidi ise, O’na her an yakın olmaktandı. Bu iki duygu, artık bir denge durumundaydı.
Yûsuf, bir süre sonra, yolculuğunun sonunda küçük bir mağarada, otlardan ve topraktan yapılmış, derme çatma bir kulübe buldu. Kulübenin kapısı açıktı. İçeride, kendisinden çok daha yaşlı bir derviş, tek başına oturuyordu. Bu derviş, Pir Baba’nın onu yönlendirdiği, Marifet ehli bir zattı.
Dervişin yüzü, bir çocuğun masumiyeti ve bir yaşlının bilgeliğiyle parlıyordu. Yûsuf, eğilerek selam verdi.
Yaşlı derviş, Yûsuf’a bakmadan konuştu: “Hoş geldin Marifet yolcusu. Tarikat Kapısı seni yordu. Ama asıl yorgunluk, kendini bilmekte başlar. Otur. Gönül penceresinden gördüklerini, şimdi eyleme dökme vaktidir.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL