Hacı Bektaş Veli
(Erkek Dişi Sorulmaz)
Roman
Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı
Yazar: Hüseyin TURHAL
13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
Halkın Sözcüsü: Saz Hacı Bektaş Veli'nin "İnsan Kutsaldır" düsturu, kuralcı medrese duvarları içinde kalacak bir öğreti değildi. Sulucakarahöyük'te kurumsallaşan Ocak sistemi, Balım Sultan'ın elinde sağlamlaşırken, felsefenin yayılma görevi ozanlara ve halk şairlerine düşmüştü. Anadolu'nun o dönemdeki insanlarının çoğu okuma yazma bilmiyordu. Onlar için bilgi, kitaptan değil, gönülden gelendi. Dervişin sözlerini ezberlemek zordu, ama bir nefesin ritmini, bir deyişin melankolisini unutmak imkânsızdı. Bu dönemde, Hacı Bektaş Veli'nin felsefesini omuzlayan büyük bir âşıklar kuşağı ortaya çıktı. Onlar, Tekke'nin yürüyen kütüphaneleriydi. Kaygusuz Abdal ve daha sonraki çağlarda gelecek olan Pir Sultan Abdal gibi ozanlar, nefeslerinde Hünkâr'ın sözlerini taşıyorlardı. İlahi Aşk ve Hakikat Yolculuğu Ozanlar, nefeslerinde Dört Kapı Kırk Makam felsefesini somutlaştırıyorlardı. Sazın telleri titreştikçe, şeriat sadece bir gemi, tarikat derin bir deniz, marifet okyanusun dibi ve hakikat ise o okyanustan çıkarılan inci oluyordu. Saz, sadece bir müzik aleti değildi; o, ilahi aşkın sesiydi. Ozanlar, aşkın sadece romantik bir duygu olmadığını, Yaradan'a, insana ve evrene duyulan en yüce bağlılık olduğunu anlatıyorlardı. "Hak" kelimesi, ozanların dilinde sadece dini bir otoriteyi değil, aynı zamanda adaleti, doğruyu ve gerçeği ifade ediyordu. Bir nefeste, ozan, insanın nefsine hâkim olmanın önemini anlatıyordu. Bir başka deyişte, zengin-fakir ayrımının ne kadar boş olduğunu dile getiriyordu. En önemlisi, sürekli olarak şunu yineliyorlardı: "Gönlü kırma, incitme. Çünkü gönül kırmak, en büyük günahtır." Bu deyişler, köylerde, obalarda, pazarlarda ve hatta devletin ulaşamadığı ücra köşelerde dahi yankılanıyordu. Halk, bu felsefeyi zorla dayatılan bir kural olarak değil, kendi dillerinde, kendi kültürlerinde yeşeren bir umut olarak görüyordu. Sazın Gücü ve Güvenlik Sazın gücü, felsefenin kılıçtan ve yazıdan daha etkili bir şekilde yayılmasını sağladı. Siyasi baskının olduğu dönemlerde bile, bir ozanın elindeki saz ve dudaklarındaki deyiş, doğrudan bir tehdit olarak algılanmıyordu. Çünkü bu sözler, şiir ve sanat kisvesi altındaydı. Bir yandan Hacı Bektaş Veli'nin öğretisi Tekke içinde kurumsallaşırken, diğer yandan Meydanlarda ve Sazın eşliğinde, halkın vicdanı haline geliyordu. Ozanlar, sırtlarında heybeleri ve omuzlarında sazları ile bu felsefenin misyonerleri olarak Anadolu’yu adım adım dolaşıyorlardı. Sulucakarahöyük, artık bir manevi başkentti; ancak Alevi-Bektaşi inancı, Anadolu'nun bütün gönüllerine Türkçe'nin şiiriyle ulaşıyordu. Zamanın Ötesinde Bir Etki Bu bölüm, Hacı Bektaş Veli'nin felsefesinin neden yüzlerce yıl ayakta kaldığını açıklar: O, bir sistem kurdu, ancak bu sistemi sanatla ve halkın ruhuyla besledi. Ozanların sazında yankılanan her nefes, Hacı Bektaş Veli'nin sesiydi ve her deyiş, insan sevgisi felsefesinin Anadolu'nun ruhuna işlenişiydi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.