Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
Hacı Bektaş Veli (Erkek Dişi Sorulmaz) Roman Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı Yazar: Hüseyin TURHAL 13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
52. Bölüm

Bölüm 6: Bir Sofra Etrafında

5 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Rıza Şehri ve Kapısı
Sulucakarahöyük, Hacı Bektaş Veli'nin öğretisiyle bir dönüşüm geçiriyordu. Köy halkı, dervişin "İnsan Kutsaldır" düsturunu sadece bir söz değil, bir yaşam biçimi haline getiriyordu. Ancak, bu yaşam biçiminin kurumsallaşması ve manevi disiplin gerektiren bir pratiğe dökülmesi gerekiyordu.
Bektaş Veli, bu pratik için bir kavram ortaya attı: "Rıza Şehri."
Bir akşam, tekkenin avlusunda toplanan müritlerine döndü. "Ey Canlar," dedi. "İnsan-ı Kâmil olmak bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonunda varacağımız şehir, Rıza Şehri'dir. Bu şehirde, hiçbir gönül kırılmaz, hiçbir hak yenmez."
Rıza Şehri'ne girebilmenin ilk şartı ise, Cem'e gelmeden önce, çevrendeki herkesle helalleşmekti.
"Kiminle küs isen barışacaksın. Kiminle alacağın vereceğin varsa, ya ödeyecek ya da hakkını helal edeceksin. Buraya, Rızalık almadan gelenin ayakları bu kapıdan içeri giremez. Çünkü burada aradığımız tek şey vardır: Hak."
Böylece, Cem'e girmeden önce küslükleri bitirmek, borçları ödemek ve haksızlıkları gidermek, Bektaşi yolunun temel bir ahlak kuralı haline geldi.
Cem: Eşitliğin Meclisi
Bektaş Veli'nin önderliğinde kurulan ilk Cem, bir sonbahar akşamı, tekkede yapıldı. Bu meclis, Anadolu'da o güne kadar görülmemiş bir toplumsal eşitliği temsil ediyordu.
Aynı mecliste, Türkmen beyi ile yoksul köylü yan yana oturuyordu.
Müslüman ile Rum Hristiyan esnaf, ayrım yapılmadan aynı sofrayı paylaşıyordu.
Kadınlar (Bacılar) ile erkekler (Müsaip-Canlar), eşit statüde oturuyor, manevi görevleri paylaşıyordu.
Bektaş Veli, meclisin ortasında sembolik olarak bir ışık yaktı. "Bu ışık," dedi. "Hepimizin içinde yanan ilahi nurdur. Bu mecliste, dışarıdaki unvanlar, zenginlikler ve makamlar kapının dışında kalır. Burada herkes **'Can'**dır."
Cem'in en can alıcı anı, Deyişler ve Nefesler eşliğinde yapılan Semah'tı. Dervişler ve canlar, ne kadın ne erkek, ne zengin ne fakir, sadece insan olarak el ele tutuşmadan, fakat uyum içinde, aşkla dönüyorlardı. Bu, evrenle bütünleşmenin ve nefsi terbiye etmenin görsel bir ifadesiydi.

Paylaşım Sofrası: Lokma
Cem'in en önemli bölümü, ritüelin sonunda kurulan lokma (yemek) sofrasıydı. Topluluğun her üyesi, sofraya kendi imkânınca bir şeyler getiriyordu: Ekmek, peynir, üzüm, bir kap çorba.
Hacı Bektaş Veli, getirilen tüm yiyecekleri bir araya toplattı.
"Canlar," dedi. "Sofraya gelen her lokma kutsaldır, çünkü emektir ve paylaşımdır. Lokmalarınızın hepsini karıştırıyoruz. Şimdi yiyeceğiniz bu yemek, sadece sizin emeğiniz değil; tüm meclisin, tüm insanlığın emeğidir."
Bu ritüel, "Bir olalım, iri olalım, diri olalım" düsturunun ete kemiğe bürünmüş haliydi. Paylaşılan lokma, zenginle fakirin arasındaki tüm sosyal ve ekonomik engelleri kaldırıyordu. Aç kalmak, sadece kendisi aç kaldığı için değil, komşusu aç kaldığı için utanç verici bir durumdu.
İmam Ali ve Hoşgörü
Bektaş Veli, Cem'in manevi köklerini açıklarken, Hz. Muhammed'in ve Dört Kapı'nın önderi kabul edilen İmam Ali'nin ahlakını merkeze aldı.
"İmam Ali," dedi Bektaş, "bir gün bir fakire rastladı. Fakir açtı, Ali ise tok. Ali, hemen yemeğini fakirle paylaştı. Gönül Kâbesi işte budur. Bizim yolumuz, Ali'nin yoludur: Hakka hizmet, halka hizmettir."
Böylece Hacı Bektaş Veli, felsefesini sadece Anadolu'nun Türkmen kültürü içinde değil, aynı zamanda İslam'ın manevi ve şefkatli kökleri üzerine inşa ettiğini gösterdi. Sulucakarahöyük'teki bu ilk Cemler, sadece bir dini ritüel değil, adalet, eşitlik ve koşulsuz sevginin yaşandığı birer toplumsal laboratuvar haline gelmişti.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL