Filozof Sosyolog Gözüyle Dijital Çağ: Toplumsal Çürümeye yol açan "Tiktok Sorunsalı"
TikTok’un dijital çağda toplumu nasıl dönüştürdüğünü araştıran bu kitap, beş yıllık saha gözlemlerime dayanır. Farklı yaş gruplarının platformdaki davranışlarını, kimlik sunumlarını ve görünürlük aray...
Dijital çağda özgürlük kavramı, geleneksel anlamından uzaklaşarak yeni bir forma bürünmüştür. TikTok gibi platformlar bireye sınırsız ifade alanı, görünme imkânı ve sosyal etkileşim sunarak özgürleştirici bir deneyim vaat eder. Ancak bu özgürlük, çoğu zaman görünmez sınırlamalar, algoritmik yönlendirmeler ve bağımlılık biçimleriyle birlikte gelir.
Bu nedenle dijital çağda en önemli soru şudur: TikTok bireyi özgürleştiriyor mu, yoksa fark edilmeden bir esaret alanı mı yaratıyor?
Bu bölümde bu çelişkili yapıyı sosyolojik, psikolojik ve felsefi açıdan inceleyeceğiz.
Kısım 1: Dijital Özgürlüğün Yanılsaması
TikTok kullanıcısı kendini özgür hissettiğini düşünür. Çünkü:
istediği gibi konuşabilir, dilediği videoyu çekebilir, kendi fikrini paylaşabilir, kimliğini sınırsızca sunabilir.
Bu yüzeysel olarak bir özgürlük hâlidir. Ancak bu özgürlük, platformun iç mimarisine bağımlıdır.
Algoritma neyi gösterirse özgürlük onun etrafında şekillenir. Kullanıcı özgür olduğunu sanırken, aslında seçtiği şeylerin çoğu algoritma tarafından yönlendirilmiştir.
Bu nedenle dijital özgürlük bir imkân değil; bir yönlendirme alanıdır.
Kısım 2: Algoritmik Kontrol – Görünmez Esaretin Mekanizması
TikTok’ta görünürlüğü belirleyen şey kullanıcının tercihleri değil, algoritmanın değerlendirmeleridir. Algoritma:
hangi videonun öne çıkacağını, kimin viral olacağını, hangi içeriğin yok olacağını, kimin görünmez kalacağını
bir matematiksel sistem üzerinden belirler.
Bu yapı bireye şunları dayatır:
daha fazla görünmek için algoritmaya uyum, trendleri takip etme zorunluluğu, popüler sesleri kullanma mecburiyeti, algoritmanın sevdiği içerik formatları üretme baskısı.
Dolayısıyla birey özgür gibi görünür; aslında algoritmanın çizdiği sınırlar içinde hareket eder.
Bu durum dijital esaretin en ince biçimidir: görünmez kontrol.
Kısım 3: TikTok Bağımlılığı – Özgürlüğün En Sessiz Düşmanı
TikTok’un en güçlü etkisi psikolojik bağımlılıktır. Birey platforma şu nedenlerle bağlanır:
sürekli kaydırarak içerik tüketme kolaylığı, videoların kısa ve hızlı olması, dopamin döngüsünün kesintisiz tetiklenmesi, beğeni ve yorumlarla sağlanan anlık tatmin, canlı yayınların oluşturduğu sosyal etkileşim, görünürlük arayışı.
Kullanıcı farkında olmadan saatlerce platformda kalabilir. Bu durum özgürlüğü doğrudan tehdit eder çünkü bireyin zamanını, dikkatini ve iradesini kontrol eder.
Dijital bağımlılık, bireyin yaşam ritmini bozan yeni bir esaret biçimidir.
Kısım 4: Özgürlük mü, Kaçış mı? TikTok’un Psikolojik Etkisi
Birçok kullanıcı TikTok’u özgürleşme alanı olarak görür. Fakat çoğu zaman platform özgürlük değil, kaçış sağlar.
Kaçış nedenleri:
yalnızlık, görünmezlik hissi, günlük hayatın stresi, değersizlik duygusu, toplumsal baskılar, kimlik karmaşası.
Birey gerçek hayatındaki sorunları çözmek yerine dijital dünyaya sığınır. Bu sığınma, özgürlük gibi hissettirse de aslında kişinin kendi duygularıyla yüzleşmesini erteler.
TikTok bu nedenle bir özgürlük alanından çok, bir kaçış mekânına dönüşür.
Kısım 5: Dijital Esaretin Sosyolojik Boyutu – Birey Nasıl Biçimleniyor?
TikTok’un yarattığı esaret yalnızca bireysel bir psikolojik sorun değildir; sosyal yapıyı da dönüştürür.
Bu dönüşüm üç temel etkide ortaya çıkar:
Birincisi, birey kendini sürekli göstermeye zorlandığı için gerçek benlik geri çekilir. İkincisi, sürekli dış onay arayışı özgüveni zayıflatır. Üçüncüsü, sosyal ilişkiler yapay bir görünürlük üzerine kurulur.
Toplumsal ilişkilerde derinlik azalır, performans artar. Özgürlük, sahici ilişkiler değil, gösterisel etkileşim üzerinden algılanır.
Kısım 6: Dijital Özgürlük Mümkün mü?
Tüm bu çelişkilerin içinde dijital özgürlük tamamen imkansız değildir. Ancak bunun gerçekleşmesi için bireyin:
kendi dijital sınırlarını bilmesi, algoritmanın yönlendirmelerini fark etmesi, içerik üretirken kendi değerlerini koruması, bağımlılık belirtilerini tanıması, gerçek hayatla dijital hayat arasında denge kurması gerekir.
Dijital özgürlük ancak bilinçle mümkündür. Aksi durumda özgürlük, esaretin kılıfına dönüşür.
Kısım 7: Sonuç – Özgürlüğün En Güçlü Düşmanı: Farkındalıksızlık
TikTok bireye hem benzersiz bir ifade alanı sunar hem de görünmez bir kontrol mekanizması kurar. Bu nedenle dijital özgürlük ile dijital esaret arasındaki çizgi ince ve kırılgandır.
Gerçekte kullanıcıyı esir eden TikTok değil, kişinin farkındalıksızlığıdır. Kişi kendi sınırlarını bilmediğinde, zamanını yönetemediğinde ve dijital dünyanın yönlendirmelerini tanımadığında özgürlüğünü kaybeder.
Dijital çağda en büyük özgürlük, kendi iradesinin farkında olmaktır.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.