Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Dört Düğme
Neden DÖRT DÜĞME? mesleğim gereği giymek zorunda olduğum üniformamın dört düğmesini milyonlarca kere iliklemek, çözmek zorunda kaldım. İyiyi de, kötüyü de gördüm.. Neşem de oldu hüzünüm de. Onları oku...
6. Bölüm

YAZGI

69 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum


Askeri kamptayım. Yağmur sicim gibi yağıyor. Kampta görevli genç bir arkadaşın odasında oturuyoruz. Ben geçmişten bahsediyorum. O gelecekten, umutlarından…
Kapı çalındı. Görevli asker girdi içeri;
“ Komutanım nizamiyede iki çocuk, bir bayan birde yaşlı bey var. Araçları bozulmuş. Kampa sığınmak istiyorlar”
“Hemen alın içeri. Yağmurluklardan da götür. Onları alıp buraya getirin."

Fazla sürmedi. Biri üç diğeri beş yaşlarında gösteren yeşil gözlü iki kız çocuğu, en fazla otuz yaşında sarı saçlı yeşil gözlü yağmurdan ıslanan giysileri vücuduna yapışmış hatları belli olan bir bayan, elli yaşlarında kır saçlı bir bey odaya girdiler.
Gelenler üşüyor, titriyorlardı. Çaylarını içtikten sonra görevli Astsubay:

“ Misafirlerimizi boş bir motele götürün. Temiz çamaşırlar verin. Islak giysilerini kurutun. Ütüleyin.”

Gelen insanlar, teşekkür edip çıktılar.
Ancak; görevli arkadaşın ve gelen bayanın hareketlerinde gözle görünür bir şaşırmıştık vardı.

Arkadaşım bir şey belli etmemek için benimle sohbet ediyorsa da, tutarsız konuşuyor daldan dala konuyordu.

İzin isteyip ayrıldım odadan. Her türlü olasılığı düşünüyor, fakat bir türlü karar veremiyordum. Birbirlerini ilk defa gören bu insanlar neden şaşırmışlardı?

Saatler sonra yağmur dinmiş. Güneş açmıştı. Bir şeyler vardı, merak ediyordum. Belki de bu genç arkadaşıma göstermem gereken bir yol, vermem gereken bir akıl vardı. Tekrar görevli astsubayın odasına gittim.

Misafirlerde gelmiş sohbet ediyorlardı. Yer verdiler oturdum. Yaşlı bey herhâlde sohbete yeni başlamış olacak ki konuyu baştan almayı uygun gördü.
“…Haaa ne diyordum. Aracımız her ne kadar sağlam olsa da eski model işte. Yolda durdu kaldı. Elim ayağım dolaştı. Bu işlerden de hiç anlamam. Allah sizden razı olsun. Sizin yardımınız olmasa idi bu küçük yavrularla o yağmurda ne yapardık biz?” Görevli astsubay:
“ Beyefendi aracınıza baktırdık. Hiçbir arızası yok. Benzini bitmiş. Benzin dolduruldu. Merak etmeyin.”
Yaşlı adam mahcup oldu. Üzülmüştü:
“ Çok teşekkür ederim. Borcumuz ne ise öderim.
“ Borcunuz yok. Önemli değil.”
“Siz ne kadar iyi bir insansınız.”
“ Sizlerde iyisiniz. Buyurun yemeğe gidelim”

Hep beraber çıktık odadan. Ben onlarla yemeğe gitmek istemedim.
“Ağabey sende gel.”
Yemekte hep o insan konuştu. Biz dinledik.

“ Kusura bakmayın. Ben askerleri ruhsuz, kendinden başkasını düşünmez, insan ilişkileri zayıf, cahil insanlar olarak bilirdim. Ne kadar yanılmışım. Şimdi sizleri tanıdıktan sonra o düşüncelerimden utanıyorum.”
“ Önemli değil beyefendi. Bu gün bizim misafirimsiniz. Yarın sizi uğurlarız.”
“Sizleri çok sevdim. Bu bayan benim kızım. Bu yavrularda benim torunlarım. Damadım trafik kazasında öldü. Dünyada kötü ne varsa onda mevcuttu. İçki kumar vs.. Ben çok zengindim. Kendisi okumuş biriydi. Mühendisti. Bütün işlerimi ona bıraktım. Bütün mal varlığımı kötü yollarda sattı, tüketti. Şimdi geçinecek kadar malım ancak kaldı. Sizleri hiç unutmayacağım “
Ertesi gün onlarla tokalaştık. Yolcu ettik.
Genç astsubay:
“ Ağabey gel seninle konuşacaklarım var.”
Odasına gittik.
“Ağabey sen eski topraksın. Biliyorum. Bir şeylerden kuşkulandın. Sana her şeyi anlatacağım. O gördüğün bayan benim eski sevgilimdi. Birbirimizi deliler gibi severdik. Sevgilimi istetmek için haber gönderdiğimde:
“ Benim askere verecek kızım yok. Onun maaşı benim kızımın makyaj masrafına bile yetmez. Onun yüzünü görmek istemiyorum. Kızımı öldürürüm ama askere vermem.” Demiş.
“ Mecbur kaldık. Yüreklerimiz yansa da ayrıldık. Ben evlenmedim. O evlenmiş iki de kızı olmuş.”
Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sonra cebinden küçük bir kâğıt çıkardı. Öptü.

“ Ağabey bu kâğıtta telefon numarası var. Sevdiğimi istemeye seninle gideceğiz. İşte YAZGI bu…”


Kamptan çok mutlu ayrıldım. Şimdi sevgililerin sabırsızlıkla vuslatını bekliyorum.

Evet. Genç kardeşimin dediği gibi YAZGI buydu. ALLAH birini birine yazdıysa bir sebep mutlaka bulunurdu…
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL