Yaprak Derviş, yeni çırağıyla birlikte yollara düştü. Artık adımları daha yavaş, bakışları daha derindi. Mevsimler dönmüş, yaz sıcaklığı yerini sonbaharın serin nefesine bırakmıştı. Ağaçlar, altın ve kızıl renklere bürünmüş, yapraklar usul usul toprağa düşüyordu.
Çırak, bu değişimi izlerken hüzünlendi. "Usta," dedi, "her şey soluyor. Yapraklar düşüyor, çiçekler kayboluyor. Bu bir son mu?"
Yaprak Derviş, elini bir çınar ağacının gövdesine dokundurdu. "Sonbahar, doğanın en bilge öğretmenidir," diye yanıtladı. "Bize bırakmanın, teslim olmanın ve güzelliğin geçiciliğini öğretir. Ama unutma, her düşen yaprak, toprağa bir söz verir. Baharda filizlenecek tohumlara hayat olacağına dair."
Günlerden bir gün, yaşlı bir köye vardılar. Köyde, "Son Şarkı"yı söyleyen bir bülbül vardı. Köylüler, bülbülün ölümünün yakın olduğuna, onu son kez dinlemek için toplandıklarına inanıyordu. Bülbül, dallarda zayıfça ötüyor, sesi giderek soluyordu.
Yaprak Derviş, bülbülün yanına gitti. Ona, yıllar önce Rüzgâr Dervişi'nden öğrendiği bir şarkıyı mırıldandı. Bülbül, bu şarkıyı duyunca kanatlarını usulca çırptı. Son bir kez, tüm gücüyle öttü. Ses o kadar saf ve güzeldi ki, köylüler gözyaşlarını tutamadı. Ve bülbül, o şarkının ardından sonsuzluğa uyudu.
Çırak, "Ölüm bu kadar güzel mi olur?" diye sordu hayretle. Yaprak Derviş, "Son şarkısını söyleyebilen her canlı, aslında bir tohum bırakır," dedi. "O şarkı, dinleyenlerin yüreğinde filizlenir."
Ertesi sabah, köylüler bülbülü uğurlarken, Yaprak Derviş onlara bir tohum verdi. "Bunu, bülbülün şarkısını duyduğunuz yere ekin," dedi. "Bu, onun size son armağanı olsun."
Zaman geçti. Yaprak Derviş, artık yolun sonuna yaklaştığını hissediyordu. Bir kış günü, ilk kar taneleri düşerken, çırağına döndü. "Benim yolculuğum tamamlanmak üzere," dedi. "Ama seninki yeni başlıyor."
Çırak, "Nasıl yalnız devam ederim?" diye sordu korkuyla. Yaprak Derviş, ona bir ayna uzattı. "İçine bak," dedi. "Beni orada göreceksin. Ve unutma, sen de bir gün kendi çırağını bulduğunda, aslında benim seni bulduğum günü hatırlayacaksın."
O gece, Yaprak Derviş uykuya daldı ve bir daha uyanmadı. Rüyasında, ilk filizlenen tohumunu, susuz nehirleri ve rüzgârın şarkısını gördü. Ustası onu karşılıyordu. "Hoş geldin," dedi derviş. "Yolculuğun nasıldı?"
Yaprak Derviş, "Öğrendim ki yolculuk, varış değil, yolun kendisiymiş," diye yanıtladı.
Çırak, ertesi sabah onu huzur içinde buldu. Yüzünde bir gülümseme vardı. Onu, bülbülün şarkısını duydukları yere, ektiği tohumun yanına gömdü. O ilkbahar, mezardan bir fidan yükseldi. Ve fidanın dallarında, tıpkı o bülbülün şarkısı gibi saf ve güzel bir sesle öten kuşlar yuva yaptı.
Çırak, artık yeni Yaprak Derviş'ti. Yoluna devam etti. Onun da bir gün bir çırağı oldu. Ve o çırağa, ilk ders olarak, sonbaharda düşen bir yaprak verdi.
Çünkü dervişin yolculuğu asla bitmez. Sadece yapraktan yaprağa, yürekten yüreğe, nesilden nesile aktılır. Ve her son, aslında yeni bir başlangıçtır.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.