Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
DENİZDE AŞK Roman Hüseyin TURHAL
Hayatınızın rotasını değiştiren, planlarınızın tam tersi yöne doğru sürükleyen anlar yaşadınız mı hiç? Benim için bu roman, böyle bir anın, bir tesadüfün hikayesini yazma arzumdan doğdu. "Denizde Aşk...
9. Bölüm

Bölüm 5: Gizli Koya Yolculuk ve İtiraflar

12 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

"Gerçek aşk, engelleri aşmakla başlar. Ancak en büyük engel, çoğu zaman kalbimizin içinde sakladığımız sırlardır."
Akşam olmuştu. Elif'in içini hem Mert'in uyarısının yarattığı endişe, hem de Hüseyin'le buluşmanın heyecanı kaplamıştı. Ne yapacağını biliyordu: Önce Hüseyin'e güvenecek, sonra Mert'in bahsettiği sırrı soracaktı.
Saat sekizi biraz geçmişti. Hüseyin, iskelede değildi. Elif, bu kez iskelenin ilerisindeki kayalıkların oraya doğru yürüdü. Tam orada, kıyıya bağlı, motorsuz, küçük bir yelkenli tekne gördü. Teknenin içinde, ellerini dümenin üzerine koymuş, denize bakarak onu bekleyen Hüseyin vardı.
"Jetski yok mu, Kaptan?" diye sordu Elif, tekneye atlarken.
Hüseyin gülümsedi. "Fırtına'nın (Alara'yı kastederek) gözünden uzak durmak için. Ayrıca, aşk tekneyle daha romantik, kabul etmelisin."
Hüseyin, sessizce motoru çalıştırdı. Rüzgar yelkene dolmaya başladığında, tekne usulca kayalıklardan uzaklaştı. Hüseyin, Elif'e baktı. "İyi ki geldin. Alara bütün öğleden sonra peşimdeydi."
"Fark ettim," dedi Elif. "Neden sana bu kadar takıntılı?"
Hüseyin omuz silkti. "Daha çok otel yönetimine takıntılı. Kariyerinde yükselmek istiyor ve ben, onun düzenli kurallarına uymayan bir 'serbest ruh' olarak, onun otoritesini zedeliyorum."
Yarım saat süren yolculuktan sonra, ufacık, bembeyaz kumlu, etrafı çam ağaçlarıyla çevrili gizli bir koya ulaştılar. Koy, mehtabın ve teknenin fenerinin ışığıyla aydınlanıyordu. Burası, tam olarak Hüseyin'in bahsettiği cennetti.
Tekneyi demirlediler ve kumların üzerine oturdular. Hüseyin, yanında getirdiği küçük çantadan iki sandviç ve bir şişe şarap çıkardı.
"Burası benim sığınağım," dedi Hüseyin, kumsala uzanırken. "Bazen kendimi o kadar boğulmuş hissediyorum ki, sadece deniz ve ben kalmak istiyorum."
Elif, derin bir nefes aldı. Zamanlamanın doğru olduğunu hissetti. "Hüseyin, sana bir şey sormam gerekiyor."
Hüseyin, elindeki şarap kadehini indirdi. Yüzü ciddileşti. "Dinliyorum."
"Bugün... otelden biri beni uyardı. Alara'nın, senin geçmişindeki bir hatayı, oteldeki bir durumu sana karşı kullanacağını söyledi. Nedir bu, Hüseyin?"
Koyun huzuru aniden bozulmuştu. Hüseyin'in yüzündeki neşe kayboldu, yerine karanlık bir gölge çöktü. Gözleri, denizin derinlikleri kadar kararmıştı. Bir süre sessiz kaldı, sadece dalgaların sesi duyuluyordu.
"Bir hata değildi, Elif. Bir trajediydi," diye fısıldadı nihayet. "İki yaz önce, yine bu otelde çalışırken, bir kaza oldu. Bir müşteri, jetski kullanırken kural ihlali yaptı ve başka birine çarptı. Ciddi bir yaralanmaydı. Otel, kendi itibarını korumak için suçu... bana yükledi."
Elif şaşkınlıkla ona baktı. "Sana mı yükledi? Ama neden?"
"Çünkü ben eğitmenim, ben sorumluyum. Onlar için, olayı örtbas etmenin en kolay yolu, beni ihmalkar göstermekti. İşimi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldım. Alara, o zamanlar bile otel yönetimine yakındı. Bu olayın tüm detaylarını biliyor." Hüseyin'in sesi acıyla doluydu. "O gün benim hayatımın en kötü günüydü. Bir süre işten uzaklaştırıldım, soruşturma açıldı. Sonunda otel, kanıt yetersizliğinden beni geri aldı, ama o 'ihmal' kaydı, sicilimde duruyor."
Hüseyin, Elif'e döndü. Gözleri yalvarıyordu. "Bu yüzden, kurallara çok dikkat ederim. Bu yüzden Alara, bana bu kadar kolay baskı kurabiliyor. Ve şimdi, seninle olan bu... yakınlaşmamız, ona yeniden bir koz verdiğini düşünüyor."
Elif, Hüseyin'in bu itirafı karşısında ezildi. Yüzünde hayal kırıklığı değil, derin bir sempati vardı. Elini uzattı ve Hüseyin'in elini tuttu.
"Hüseyin, bana gerçeği söylediğin için teşekkür ederim. Bu, bir hata değil, adaletsizlik. Ve Alara'nın seni bununla tehdit etmesine izin vermeyeceğiz."
Hüseyin, Elif'in elini sıkıca kavradı. "Bilmek zorundaydın. Eğer aramızda bir şey olacaksa, dürüstlükle başlamalıydı."
O an, koya yaklaşan bir teknenin sesini duydular. Hüseyin hemen irkildi.
"Bu ses... bu bizim otelin güvenlik botu."
Kısa süre içinde, kıyıya biraz daha yaklaştılar ve fenerlerini onlara doğru tuttular. Işığın ortasında, o tanıdık siluet belirdi: Alara.
"Hüseyin! Ne yaptığını sanıyorsun? Otelin demirbaşı olan tekneyi izinsiz ve mesai dışında kullanıyorsun! Derhal tekneyi geri getiriyorsun!"
Alara'nın sesi, kumsalın huzurunu yırtarak ileride yankılandı. Hüseyin ve Elif, yakalanmışlardı. Alara, ilk kozunu oynamıştı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL