Övünmeyiniz! hem topraktan yaratılmış, hem de toprağa dönünce kendisini kurtların böceklerin yiyeceği insanın övünmesi neye yarar. hz. ebubekir
CAM KIRIKLARI ÜZERİNDE YÜRÜYEN KADIN
"Dürüstlüğü seçtim, düze yenildim sanmıştım. Meğer yokuşlar beni güçlendirmek için varmış. En yakınımdan gelen ihaneti bir 'hiç' gibi geride bırakıp, dost görünenlerin maskesini düşürdüğüm o gün; eski...
2. Bölüm

İKİNCİ BÖLÜM

5 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Cam Kırıkları Üzerinde Yürüyen Yürek ( Maskelerin Ardındaki Ses)

Zaman, bir zehir gibi damarlarıma süzülüyordu. İlk kavgaların üzerinden çok geçmemişti ki, evin içindeki o gergin sessizlik, alkolün bulanık kokusuyla birleşti. Kocam, o akşam yine içmişti. Alkol, insanın içindeki o bastırılmış "pişkinliği" mi yoksa sakladığı karanlığı mı daha çok dışarı çıkarır, bilemiyorum. Ama o gece, dilindeki düğümler çözülmüştü.
Ekrana bir mesaj daha düştü: "Naptın?"
Bu basit soru, o an benim için bir infaz emri gibiydi. Kalbim yine o tanıdık, düzensiz ritmine geçti. "Bu kim?" dedim. Sesim artık titramiyor, buz gibi çıkıyordu. Ama o, beklediğim savunmayı yapmadı. Aksine, alkolün verdiği o sahte özgüvenle telefona sarıldı. Gözlerinde garip, heyecanlı bir parıltı vardı.
"Dur," dedi, "seni onunla konuşturacağım, bak gör kimmiş!"
Telefonu açtı, hoparlörü verdi. Karşıda bir kadın sesi... Kocamın "Hüseyin" dediği, kankası olduğunu iddia ettiği o hayali adamın yerinde bir kadın vardı. Kadın konuşmaya başladıkça, sanki biri göğüs kafesimi açıp içine buz parçaları dolduruyordu.
"Hüseyin bana her şeyi anlattı," diyordu kadın. Kocamın takma adıyla hitap ediyordu ona. Bizim mahremiyetimiz, kocamın ağzında bir "Hüseyin" masalına dönüşmüştü. Kadın devam etti: "Eşim beni bıraktı, eve almıyor, ben karımı seviyorum dedi bana... Çok üzüldüm Hüseyin, bak eşine bir bilezik al, gönlünü yap, tatile götür dedim ona..."
Donup kalmıştım. Karşımdaki adam, evindeki kadını, hayat arkadaşını, bir yabancıya "mağdur bir adam" rolüyle pazarlamıştı. Benimle paylaşmadığı dertlerini, belki de hiç yaşanmamış mutsuzlukları, başka bir kadının şefkatini devşirmek için kullanmıştı. Ama asıl dehşet verici olan, kadının pervasızlığıydı. Tanımadığı bir kadına, yani bana, kadınlık ve cinsellik dersleri vermeye yelteniyordu. Kocam, bizim en gizli anlarımızı, yatak odamızın sınırlarını o kadının önüne birer meze gibi sermişti.
O an sorduğum o can yakıcı soru kafamda yankılanıyordu: Neden? Şirin görünmek için mi? Bir kadını tavlamak için eşinin onurunu ayaklar altına almak bir oyun muydu? Bu, sadece bir aldatma değildi; bu, bir kadının ruhunu, kimliğini ve mahremiyetini halka arz etmekti.
Ancak o gece bitmemişti. Kadın, kocamın anlatmadığı bir şeyi anlamıştı: Benim sesimi duyduğunda, kocamın kurduğu o yalan kalesinin temelleri sarsılmaya başladı. Kadın bir an duraksadı ve o meşhur kadın silahını kocamın yüzüne bir tokat gibi çarptı. Sesli bir mesaj attı sonra, telefonun içinden yükselen o ses hala kulaklarımda:
"Bak Hüseyin, sakın bir daha karşıma çıkma! Demek ki tek taraflı dinlememek gerekiyormuş. O bana anlattığın kadın varya... Hanım hatun bir kadınmış. Sen o kadını hak etmiyorsun!"
Kocama döndüm. Telefonu elinden aldım, o sesli mesajı tekrar tekrar dinlettim. "Duy!" dedim, "Duy beni düşürdüğün halleri! Kendi oyununla nasıl rezil olduğunu gör!"
O anki bakışlarını ömrümce unutamam. Pişmanlıktan uzak, sadece yakalanmış olmanın verdiği o çiğ öfke...
Kızımın odasına kaçtım. Kapıyı kilitledim. O küçük odanın güvenliğine sığınmak istedim ama fırtına kapının ardındaydı. Çok geçmeden telefon tekrar çaldı. Koştum, elinden kaptım. Yorganın içine saklamaya çalıştı, izin vermedim. Bir hışımla odaya kaçıp kapıyı tekrar kilitlediğimde, dışarıda bir canavar uyanmıştı.
"Ver şu telefonu! Ölsem vermem!"
Kapı yumruklanıyor, sigortalar attırılıyor, karanlığın içinde bir adamın hırsı evin duvarlarını sarsıyordu. Sabaha kadar gözümü kırpmadım. Sabaha kadar o telefonun içindeki karanlıkla ve kapının ardındaki öfkeyle baş başa kaldım. Sabahın o soğuk ışıkları odaya sızdığında, artık geri dönüşü olmayan o yolun başına geldiğimi biliyordum.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL