Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
AYA İNEN İLK TÜRK Roman Hüseyin TURHAL
Bir Hayal... Bir Bayrak... Ve Tüm Evreni Değiştiren Bir Sır. Yirmi birinci yüzyıl Türkiye'si, küresel güçlerin gölgesinde, sessizce bir rüyayı inşa ediyordu. O rüyanın kahramanları, deha mühendis Ahm...
10. Bölüm

Aya İnen İlk Türk Bölüm VI: Dünyalı Gerilim ve Kara Kutu

13 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Aya İnen İlk Türk
Bölüm VI: Dünyalı Gerilim ve Kara Kutu
1. Sessiz Dönüş Yolu
Yer: Göktürk İniş Modülü, Dünya Yörüngesine Doğru.
Zaman: Kalkıştan 72 saat sonra.
Göktürk, motorları susturmuş, Dünya'nın çekim kuvvetine kapılarak süzülüyordu. Ay'dan kaçış manevrası başarılı olmuş, diğer uzay güçlerinin keşif araçlarını atlatmışlardı. Artık her şey, Dünya'ya varış ve getirdikleri sırrı korumaya odaklanmıştı.
"Seher, Kızılelma'ya ulaşıyor muyuz?" diye sordu Ahmet, gözlerini dinlenmeye zorlayarak.
Seher, telsizi zorlukla açtı. "Sessiz modda olmalıyız, Ahmet. Sinyalimizi kimse yakalamamalı. Sadece acil durum koduyla Kızılelma'ya bir sinyal gönderebildim: 'Kızıl Elma' kodunu aldılar. Bizi bekliyorlar, ama yalnız değiliz."
Ahmet, parmaklarıyla yanındaki bölmede duran siyah nesneye dokundu. "Kara Kutu," diye fısıldadı. "Bu nesne, tüm geri dönüş yolculuğumuzu değiştirdi. Dünya, Ay’da sadece Türk bayrağının dikildiğini sanıyor. Kimse, bu kutunun varlığını bilmiyor olmalı."
Seher, yorgun ama kararlı bir ifadeyle baktı. "Başkan ve TUA Başkanı, durumu biliyor. Ancak bilgi sızdırılmadı. Geldiğimizde, bizi doğrudan bir askeri üsse indirecekler. Artık astronot değil, Devlet Sırrıyız."
2. Kara Kutu'nun İlk Sırrı
Sessiz yolculukları sırasında, bilim insanı merakları ağır bastı. Getirdikleri o siyah, pürüzsüz nesneyi (Kara Kutu) çıkarmışlar, modülün kısıtlı laboratuvar imkanlarıyla incelemeye başlamışlardı.
"Yapılan hiçbir analiz, bu nesnenin kimyasal bileşimini tam olarak çözemiyor," dedi Seher, cihazın yüzeyindeki mavi ışıkla parlayan sembolleri incelerken. "Termal, elektriksel veya manyetik tepki vermiyor. Sadece dokunulduğunda bu ışığı yayıyor."
Ahmet, nesneyi eline aldı. Ağırlığı şaşırtıcı derecede hafifti. Dikkati, yüzeydeki sembollerin anlık olarak değişmesine odaklandı.
"Seher, semboller değişiyor. Sanki... bir şey aktarıyorlar."
Seher, hızla bir kamera ve spektrum analiz cihazı kurdu. Görüntüyü büyüttüler. Semboller, üç boyutlu, holografik bir dille yanıp sönüyordu.
"Bu, bir çeşit dilbilgisi," diye heyecanlandı Seher. "Sembollerin dizilimi, frekansı ve parlaklığı değişiyor. Bu, sadece bir veri depolayıcı değil, interaktif bir cihaz!"
İki deha, kalan enerjilerini bu nesneyi anlamaya harcadı. Sonunda, basit bir fizik kuralını denemeye karar verdiler: Rezonans.
Ahmet, Ay’daki tünelde duydukları o alçak, ritmik uğultu frekansını modülün içindeki hoparlörlere yükledi. Sesi, Kara Kutu’nun yanına yerleştirdiler.
Siyah nesne aniden şiddetli bir şekilde parladı. Mavi ışık, yerini parlak, altın rengi bir aydınlığa bıraktı. Ardından, bir ses duyuldu.
Bu, bilinen hiçbir dilin sesi değildi. Akıcı, melodik ve derin bir titreşimdi. Ancak seste, evrenin yalnızlığını anlatan, hüzünlü ve kadim bir melodi vardı.
Seher, nefesini tuttu. "Bu, iletişim kuruyor. Bu... bir çeşit mesaj."
3. Dünya’nın Baskısı ve Yörüngeye Giriş
Mesajın gizemli ve ürkütücü doğası, eve dönüş yolculuklarının son saatlerine damgasını vurdu. Kara Kutu, bilinmeyen bir medeniyetin sesini getirmişti.
Bu sırada, Dünya yörüngesinde, gerilim tavan yapmıştı. Göktürk’ün son sinyalinin alındığı an itibarıyla, tüm büyük uzay güçleri, Türkiye'nin Ay'dan ne getirdiğini öğrenmek için diplomatik ve askeri baskıyı artırmıştı.
[TUA Başkanı (Kızılelma Üzerinden)]: "Göktürk, tebrikler! Ama durum çok kritik. Sizi doğrudan Akdeniz'e indiriyoruz. ABD ve Rusya, iniş bölgenize gözlem uydularını yönlendirdi. Hiçbir dış temas kurmayacaksınız. Sır, sizinle birlikte kalmalı."
Ahmet ve Seher, kapsülün içindeki koltuklarına sıkıca bağlandılar. Dünya'nın atmosferine giriş, her zaman en tehlikeli aşamaydı. Modülün dışı alev alırken, kokpitte kırmızı bir ışık parlıyordu.
"Gezegenimize geri dönüyoruz," dedi Seher, sesi kararlıydı. "Ama artık eski Dünya’ya dönmüyoruz. Artık her şey farklı olacak."
Kapsülün paraşütleri, Akdeniz’in tuzlu rüzgârlarında, Ankara'nın hesapladığı noktaya doğru açıldı. Türkiye, sadece Ay'a ayak basan ilk ülkenin kahramanlarını değil, bilinmeyen bir medeniyetin sırrını da geri alıyordu.
Ancak, Göktürk'ün iniş noktasından sadece birkaç mil uzakta, uluslararası suların sınırında, TUA'nın beklediği kurtarma ekiplerinden başka, üç farklı ülkeye ait, gizlice pozisyon almış denizaltı ve gemi de bekliyordu. Ay'dan getirilen o küçük, siyah nesne için verilecek savaş, Ay'da değil, Akdeniz'in derinliklerinde başlayabilirdi.
Sırada: Yedinci bölüm, Ay astronotlarının Dünya'daki ilk anları, Kara Kutu'nun şifresini çözme çabaları ve uluslararası siyasi gerilimin askeri çatışmaya dönüşme ihtimalini ele alacaktır.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL