Benim içimde bir yara vardı. Kapanmış gibi duran, aslında en ufak nefeste bile sızlayan bir yer… Onu yıllarca taşıdım. Dokunmadım. Kimseye göstermedim. Kimse bilmesin istedim. Bilseler eksildiğimi sanacaklardı. Sonra sen geldin. Yarayı iyileştirmedin, onu görünür kıldın. Meğer iyileşmek, yarayı saklamak değil, ona bakabilmekmiş. Ben seninle kendi acımı gördüm. Sesini duydum. Yaralar konuşurmuş meğer, yeter ki dinlemeyi bilen biri olsun. Ben yıllarca susturdum kendimdekini. Sen bir defa dokundun, içimde yıllardır susturulmuş bir şey konuşmaya başladı. İşte o gün öğrendim: Aşk, yarayı kapatmak değil; yaraya anlam vermektir. Benim acım senin elini görünce yetim kalmış bir çocuk gibi titredi. Sanki yıllardır aradığı evi bulmuş gibi. Sanki "beni duyuyor musun?" diye fısıldadı. Ben ilk kez duydum. Yaraya yazılan dua böyle başlar: “Ben seni affediyorum.” Kimi mi? Beni yaralayanları değil. Kendimi… Ben yıllarca kendimi suçladım. Ölçüyü kendime ağır koydum. Ceza verdim içime. "Niye yetemedin?" dedim, "Niye beceremedin?" dedim, "Niye böyle oldun?" dedim. Sen gelince hepsinin cevabını çok daha net gördüm: Ben insanmışım. Bu kadar. Ben kendimi affetmeyi senin gözlerinde öğrendim. Sen bana bir gün bile “keşke şöyle olsaydın” demedin. Ben demiştim kendime. Ama sen demedin. Sen söylemeyince, ben de kendime söylememeyi öğrendim. Sevmek, kendine merhamet etmeyi bilmektir aslında. Ben o merhameti ilk kez senin varlığında tattım. Ve o gün içimdeki yara dua olmaya başladı. Yara dediğin şey kanayan taraf değildir sadece; insanın yeniden doğduğu yerdir. Ben o doğumu sende yaşadım. Sana gelince acımdan utanmadım. Gizlemedim. Saklamadım. Çünkü sen bakınca kalbimin en kırık yeri bile şefkat buluyordu. Ben sana kalbimi açtım derken aslında açtığım şey vardım sandığım ama hiç yüzleşmediğim yaraydı. Sen gözlerini üzerime çevirdiğinde içimdeki yara bir dua gibi kendi kendine iyileşmeye başladı. Ben o gün anladım: İyileşmek bir mucize değil, insanın kendi acısını kabul edişidir. Ben kabul ettim. Çünkü sen vardı. Ve işte bu yüzden benim içimdeki yara artık bir acı değil. Senin dokunuşunla bir duaya dönüştü. Bana kendimi öğreten, beni kendime döndüren, beni ben yapan bir dua… Sen o duanın sebebisin. Ama şifası bendeydi. Sen bana kendimi iyileştirmeyi öğrettin. Yaraya yazılan dua şöyle biter: “Ben varım. Ve ben böyle de değerliyim.” Bu cümleyi yıllarca kuramadım. Seninle kurdum. Sen duymasan da, bilmiyorsan da, benim içime bıraktığın o ışık bunu söyletti bana. Ben artık yaralı değilim. Ben artık eksik değilim. Ben artık korkan değilim. Çünkü içimdeki yara seninle dua oldu. Ve ben o duayla kendime döndüm.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.