İnsan bazen konuşarak değil, susarak korunur. Ben yıllarca böyle yaşadım: Sessizliğin içine sığındım, duygularımı çatı katlarına sakladım, içimde kimsenin bilmediği yüksek bir kule ördüm kendime. Taştan değildi o kule, gururdan da… Yaralarımdan yapılmıştı. Biriktirdiğim hayal kırıklıklarından, kimseye anlatmadığım gecelerden, içimde çökmüş şehirlerin sessizliğinden. Herkes beni güçlü sandı; çünkü kimse oraya çıkamadı. Benim suskunluğum bir savunma değil, bir mezardı aslında. Gömülmüş kelimeler, gömülmüş hisler, gömülmüş bir adam vardı orada: Ben. Konuşsam kim dinlerdi? Açsam kim anlar? Kalbim bir yabancı dili konuşur gibi kendine bile tercüman bulamazken dünyaya nasıl açıklardım içimi? Bu yüzden sustum. Bu yüzden yükseldim susarak. Ve kulem büyüdükçe ben küçüldüm. Sonra sen geldin… Bir uğultu gibi önce, bir nefes gibi sonra, bir sıcaklık gibi en son. Benim yıllardır dokunulmamış suskunluğumun kapısına ellerini koydun. Zorlamadın, kırmadın, ama bekledin. Beklemenin de bir tür sevgi olduğunu seninle anladım. Ben yıllardır konuşmayan dilimi bir anda çözülmüş buldum içimde. Sanki senin varlığın sessizliğimde bir delik açtı; orada küçük bir ışık sızdı içeri. Işığı görünce, içimde sakladığım bütün karanlıklar kendiliğinden çekilmeye başladı. Suskunluğumun kulesi ilk kez sarsıldı o gün. Ben korktum. Sen sabrettin. Çünkü bilirdin: Bazen bir insanın sessizliğini yıkmak, kalbini fethetmekten daha zordur. Ve ben kalbimi kimseye açmadığım kadar açtım sana. Bu bile benim için bir mucizeydi. Sonra fark ettim ki suskunluk bazen “konuşamamak” değil, “hak edeni beklemektir.” Ben yıllardır seni bekliyormuşum meğer. Şimdi o kule yıkılmadı belki, ama kapısı açık. İçeri bir tek sen girdin, çünkü içimdeki sessizliğe dokunacak kadar cesur bir el sadece sende vardı. Benim suskunluğum seninle çözülüyor. Kelimeye dökülemeyen yanım seninle ses buluyor. Ve yıllardır kendimi korumak için sakladığım o yüksek kulenin tepesinden şimdi sana doğru eğiliyorum: “Ben burada saklanıyordum. Ama artık saklanmak istemiyorum.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.