Bu yolun sonunda anladım ki, ben kimseye değil, en çok kendime borçluydum. Bir veda değil bu; yıllarca ötelenmiş bir dönüş, içimde yankısı unutulmuş bir çağrı… Geçmişten bugüne bana yürüyen bir adamın nihayet kendine yetişme ritüeli. Yıllarca dışarıdaki dünyaya baktım, içimdeki dünyayı görmeden. Kalabalıklarda kayboldum, yalnızlıklarda derinleştim, ama hiçbirinde “ben” yoktu. Hep birilerini taşıdım, belki de bu yüzden kendimi hep yarım bıraktım. Şimdi yarımlarıma dönüyorum; bir anne sıcaklığıyla değil, bir baba disiplinliğiyle değil, kendi içimin gerçek sesiyle: “Artık buradayım.” Kendime geç kalmış olsam da, biliyorum ki bu dönüşün zamanı tam şimdi. Çünkü bazen bir insan kendi kapısına geç gelir, o kapı yıllarca kapalı sanır, sonra bir bakar: içeriden kimse kilitlememiş aslında. Ben o kapıyı ittim bugün; gıcırtısı geçmişimin ağırlığıydı, ama açılırken çıkan ses yeniden doğuşumun adımlarını çağırıyordu. Kendime dönüş ritüeli… Bu bir tören değil; içimdeki kırık adamın yeniden ayağa kalkma duası. Avuçlarıma bakıyorum; yıllardır birçok şeyi tuttular, birçok şeyi bıraktılar, birçok şeyi kırdılar… ama bugün ilk kez kendimi tutuyorum. Titrek bir temas, ama gerçek. Daha önce kimse böyle dokunmadı bana; ben bile. İçimde yıllardır biriken çocuk hayal kırıklıkları var; onlara bir sandalye çektim. Yanında gençliğimin öfkesi, diğer yanında adamlığımın küskün tarafı… Herkesi çağırdım bu ritüele. Çünkü ben dediğim şey, bir tek “ben” değil. Ben; düştüğüm her yer, kırıldığım her an, susmak zorunda kaldığım her gece, büyüdüğüm ama kabullenemediğim her acı… Hepsi bir arada benim. Kendime dönmenin birinci adımı, kendimi bağışlamaktı. Ve ilk kez dedim ki: “Bilmediğin için yaptın, korktuğun için sustun, sevdikçe eksildin, ama hiçbirinde kötü değildin.” Sonra ikinci adımı attım: Kendimi dinlemek. Yıllarca herkesi dinledim, bir tek içimdeki adam konuşamadı. Bu gece onu dinliyorum. Söyledikleri ağır olsa da, küçük düşürücü olsa da, bazen utandırıcı olsa da… Yine de gerçek. Biliyorum ki insan gerçekten başladığı anda toparlanır. Ve ritüelin en önemli adımı: Kendime söz vermek. Aşka değil, kadere değil, dünyaya değil… Sadece kendime. Bu söz, bir daha kimsenin gölgesine saklanmamaya, kimsenin yükünü taşırken kendimi unutmamaya, kimse için kendimi yarım bırakmamaya dair. Çünkü ben artık biliyorum: Eksik gelen herkes gider, ama kendi tamamlayan adam kalır. Dönüş ritüeli devam ederken bir mum yakıyorum içimde. Bu mumun ışığı dışarıdan görünmez; çünkü bu ışık benim içime doğuyor. Ne kadar karanlık bir gece olursa olsun, ben artık biliyorum: Işık bende. Ve bu ışık kimse için yanmıyor, hiç kimseye yol göstermiyor… Bu ışık sadece beni aydınlatıyor. Sonunda aynaya bakıyorum. Gördüğüm yüze yıllardır selam vermemişim. Bugün selam veriyorum: “Hoş geldin.” Bu benim kendime dönüşümün en temiz, en çıplak, en gerçek hâli. Bütün sevdiklerime rağmen, bütün acılarıma rağmen, bütün kayıplarıma rağmen… Ben kalan hâlimle kendime geri dönüyorum. Çünkü sonunda öğrendim: Aşkın tefsiri senle başlar, ama kendinle biter. Ve ben nihayet bitmeyen yerimden başlıyorum.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.