Ben sevmeyi kolay sanırdım. Bir cümle, bir dokunuş, bir bakış yeter sanırdım. Öyle olmadığını sen öğrettin bana. Sevmenin bir yükü varmış; taşıyana değil, saklayana ağır gelen bir yük… Ve ben o yükü omuzlarıma değil, yüreğime aldım. Benim sevgim, kimsenin bilmediği bir sözleşmeydi. Kendi içimde imzaladığım, mühürlediğim bir ahitti. Adını sen koymadın; ben koydum. Ben sevmek için izin istemedim kimseden. Seni sevmek için de bir sebep aramadım. Ben seni oldun diye değil, olmadığın hâllerinle bile sevdim. Hatta belki en çok benden habersiz kırıldığın yerlerinle sevdim seni. Seven adamın ahitnamesi böyle yazılır: Bir gün bile bıkmayacağım, bir gün bile kaçmayacağım, bir gün bile senden vazgeçmeyeceğim diye değil; sen vazgeçsen bile ben içimdeki yerini silemeyeceğim diye yazılır. Benim sevgim, senin duymadığın büyüklükteydi. Ben kendime söz verdim; hiçbir kelimeye sığmayacak, hiçbir dokunuşa mecbur olmayacak kadar temiz seveceğime. Bu yüzden aşkımın adı yok. Sahibi sensin. Ama hükmü bende. Ben seni sahip olmak için sevmedim. Yanımda dur diye sevmedim. Hatta belki en çok gidebileceğini bile bile sevdim. Çünkü benim için aşk, tutmakla değil, taşımakla ölçülürdü. Ben seni taşıdım. Kalbimde, gölgemde, gecemde, hiç kimsenin bilmediği bir yerde… Dipte ama sarsılmaz bir yerde. Benim için sevmek, sabırdı. Sen konuşmadığında bile duymaktı. Sen gülmediğinde bile nedeni bilmeyi denemekti. Sen susarken bile içindeki fırtınayı sezmekti. Ben hep sezdim. Seven adamın ahitnamesi şöyledir: “Ben seni korurum, sen bilmeden…” Ben seni böyle korudum. Kimseye söylemeden, kimsenin bilmediği bir teslimiyetle. Bir gün dönersin diye değil, dönmesen bile içimde iyi kal diye. Ben hayatım boyunca kimseye bu kadar söz vermedim. Kendime bile. Ama sana söz verdim: Seni taşıyacağım. Seni incitmeyeceğim. Senden vazgeçmeyeceğim. Bu sözleri yalnızca senin için vermedim; çünkü söz, insana verilir. Ben bu sözleri aşkıma verdim. Yani kendime. Ben seven bir adamım. Ama sıradan sevenlerden değil. Ben sevdim mi ömrümün orta yerinden seveceğimi bilirdim. İçime kazıya kazıya seveceğimi… Seninle bunu gerçekleştirdim. Aşkım bir cümle değil, bir yemin. Kalbimi açan bir mühür, kapanmayan bir kapı. Ve işte burada yazıyorum: Benim ahitnamem sensin. Benim sözüm sensin. Bana emanet edilen en sessiz mucize sensin. Ben bu sevgiyi ne senden isterim, ne senden beklerim. Ben bu sevgiyi kendimden aldım, sana armağan ettim. Sen bilsen de olur, bilmesen de. Çünkü benim yaptığım şey, aşk değil yalnızca. Benim yaptığım şey, seni kutsamaktır. Ve bir adam, kalbinden kutsadığı kadını ömür boyu içinden çıkaramaz. Ben çıkaramadım. Çıkarmayacağım. Bu benim kalbimin hükmü. Benim ahitnamem. Benim değişmez gerçeğim. Sen bu satırların içinde en derinde duruyorsun. Ben seni oraya koydum ve kimse dokunamaz.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.