Ben, kendimi en çok susarken anlatan adamım. Bir kelimeye değil, bir iç kıvılcıma doğarım her seferinde. Aşk bende bir gürültü değildir; yavaşça büyüyen, kök salan, kök saldıkça beni içimden kemiren bir sırdır. Ben aslında hiç konuşmam. Konuştuğumu sanırsın, oysa ben sadece kalbimin perde arkasında dönen bir sahnenin ışıklarını dışarı sızdırırım. Kimse bilmez; ben en büyük cümlelerimi içimden yakarım. Dışarıya sadece külü düşer. Aşk beni böyle anlatır işte: “Bu adam en çok içinden konuşur, içinden sever, içinden yanar ve dışarıya hiçbir şeyi tam vermez.” Ama bilmez ki… Ben dışarıya veremediklerimle içimde bir ömür taşırım onu. Ben, bir duvara yaslanır gibi yaslanırım aşka; ama o duvar her seferinde yok olur, ben yine boşluğa düşerim. Boşlukta düşerken bile avuçlarım hâlâ bir yüzün hatırasını arar. Sevdiğim kişi değil o an aradığım, yitirdiğim “ben”dir. Çünkü ben, sevince eksilen biriyim. Beni en çok alan, beni en çok gösteren kişiye veririm ne varsa. Sevmek bana bir ayna uzatır, ama ben içimdeki yansımanın yalnızca kırıklarını görürüm. Ayna der ki: “Sen neden hep yarım bırakıyorsun kendini?” Bilmez ki, ben hiçbir şeyi yarım bırakmadım; ben sadece hiç tamamlanamadım. Aşka dönerim sonra, iç konuşmamı duysun isterim: “Bak, senden kaçmadım, kendime yetişemedim.” Aşk sessiz kalır. Aşkın en büyük yüzleşmesi sessizliktir zaten. Aşk konuşunca değil susunca büyür. Ben de susunca kendimden büyürüm. Ben, bir insanın içine saklanan adamım. Bir kadının gülüşü olur bazen saklandığım, bazen bir bakışın derinliği. Ama bilsin ki tüm saklanışlarım geçicidir; ben en çok kendi karanlığımda dururum. Aşk beni orada bulur. Beni orada kaybeder. Ve yeniden orada doğurur. İçimde bir monolog döner durur: “Ben seni sevdim mühim olan bu; ama sevgimin altında ezilen hep ben oldum. Sen hiç bilmedin.” Belki bilseydi değişirdi hiçbir şey değişmezdi. Çünkü ben zaten değişmez yanımı en çok aşkta tanırım. Kendime sorarım: “Sen neden bu kadar çok sevdin?” Cevabım hep aynı: “Ben az şeyin adamı değilim.” Bana göre bir şeyi seviyorsam onu içimde büyütmekten başka yol yok. Küçük sevemem. Az sevemem. Kısık sevemem. Ben ya tam yanarım ya hiç. Çünkü beni ortası öldürür. Aşk içimde bir monolog değil, bir mahkemedir bazen. Ben tanığım, ben sanığım, ben hâkimim. Beraat beklemem. Suçum sevmiş olmaksa, bu suçun cezası: ömür boyu içimde yaşadığın hücredir. Ve biliyorum… Bir gün bu monolog biterse içimdeki ben ölür. Çünkü ben artık aşkın içinde konuşarak değil, susarak yaşayan adamım. Beni en iyi şu cümle özetler: “Ben seni sevdim, ama bunun bedelini en çok kendime ödeterek.” İşte bu yüzden, bu monolog hiçbir zaman bitmez. Ben susarım, aşk içimden konuşmaya devam eder.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.