Küçük Ahmet, artık kabristanı yol edinmişti. Her sabah sessizce gider, Hacı Ahmet’in taşına dokunur, bazen konuşur, bazen de sadece ağlardı.
O sabah güneş daha yeni doğmuştu. Serin bir rüzgâr mezarlığın içinden esiyordu. Kapıdan içeri girdiğinde, gözlerine inanamadı.
Hacı Ahmet’in mezarının başında, kendi yaşlarında bir kız diz çökmüştü. Omuzlarına kadar dökülen saçları rüzgârla savruluyor, yüzü gözyaşlarıyla ıslanıyordu. Kızın elleri taşın üzerinde titriyordu.
Küçük Ahmet bir an duraksadı. Kalbi hızla çarpmaya başladı. “O kim? Neden buraya geldi? Hacı Ahmet’in kabrinde neden ağlıyor?” diye düşündü.
Sessizce birkaç adım attı. Ama yaklaşmaya da çekiniyordu. Ruhunun derinliklerinde tuhaf bir his belirdi: Sanki bu kızın da kendi gibi bir yarası vardı.
Kendi kendine fısıldadı: — Demek ki… sadece ben değilmişim bu yükü taşıyan.
Kız başını kaldırdı. Göz göze geldiler. Küçük Ahmet’in yüreği daha da sarsıldı. Çünkü kızın gözlerinde kendi acısını gördü.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.