Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Aşk Raylarda Bekler ROMAN Hüseyin TURHAL
Leyla Demir, 28 yaşında, hayatını eski kitapların huzurlu kokusu ve katı bir rutin üzerine kurmuş bir kütüphanecidir. Onun dünyası, her sabah bindiği T1 tramvayının arka vagonundaki sessiz, pencere ke...
13. Bölüm

Onuncu Bölüm: Bir Günlük Vagon

17 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Onuncu Bölüm: Bir Günlük Vagon
Leyla, kütüphaneye ulaştı. Rafların arasında dolaşırken, kitapların kokusu ilk kez ona huzur vermekten uzaktı. Parmaklarının dokunduğu her cilt, ona sessizliği ve güvenliği vaat ediyordu; oysa kalbi, Can'ın rayları gibi kargaşa içinde, sürekli hareket etmeyi arzuluyordu.
"Son tramvaydı" demişti. Ama bu, Can'ı unutmak için değildi; Can'ın onu unutması, rutinine geri dönmesi için söylenmiş bir savunma cümlesiydi. Leyla, aşkın onu bu kadar hızlı ve acımasızca kendi dünyasından çekip çıkarmasından korkuyordu.
Can, o gün vardiyasına başladı. Gecenin yorgunluğu ve Leyla'nın sözlerinin ağırlığıyla. Tüm gün boyunca, tramvayın her fren sesinde Leyla'nın yüzünü hatırladı. Leyla'nın korkusu haklıydı: O, hayatında her an acil bir çağrıyla gitmesi gereken bir adamdı. Ama Can, Leyla'yı kendi dünyasına dahil etmezse, onu kaybedeceğini biliyordu. Kaybedecek kadar çok sevmişti.
Akşam, Can mesaisini bitirmeden önce, eline bir not kağıdı aldı. Bu kez bir şiir dizesi değildi. Bu, bir makinistin en büyük sırrını, en mahrem ve riskli davetini içeriyordu. Kağıdı dikkatlice katladı ve Leyla'nın her sabah bindiği o arka vagonun, pencere pervazının hemen altındaki boşluğa sıkıştırdı. Bu, Leyla'nın notunu bıraktığı yerden çok daha görünmez, daha kişisel bir saklanma yeriydi.
Ertesi sabah. Leyla, tramvay durağına geldiğinde, kendini zorlayarak yine en arka vagona yürüdü. Can'ı görmemeyi, onun tramvayında olmamayı umuyordu. Ancak tramvayın makinisti Can'dı.
Leyla, her zamanki koltuğuna oturdu. Tramvay hareket etti. Leyla, başını pencereye yasladı. Gözleri, farkında olmadan notu arıyordu. Görmeyi beklemediği bir şeydi bu.
Derken, başını pencerenin pervazına yaklaştırdığında, ince, katlanmış kağıt parçasını fark etti. Kalbi göğsüne vurdu. Hızla kağıdı aldı, çantasına koydu ve ancak tramvay bir tünele girdiğinde, panodan gelen ışık altında açtı.
Can'ın aceleci el yazısıyla, sadece iki satır yazıyordu:
"Korkunu anlıyorum. Ama benim raylarımı görmeden karar verme. Yarın 07:45. Arka vagon değil, kabin. Kimseye söyleme. Bir günlük biletin benden."
— Can
Leyla'nın nefesi kesildi. Bu, bir randevudan fazlasıydı. Bu, Can'ın iş hayatının en mahrem ve yasak bölgesine bir davetti. Bir yolcunun makinist kabinine girmesi, hattın güvenlik kurallarını hiçe saymak demekti. Can, Leyla için kendi işini ve kariyerini riske atıyordu.
Leyla'nın zihninde iki ses çarpışıyordu: Kütüphanecinin mantıklı, "Asla yapmamalısın!" sesi ve âşık kadının heyecanlı, "Bu, onun dünyasını anlamanın tek yolu!" sesi.
Leyla, notu sıkıca avucuna aldı. Can, ona sadece kendi dünyasını açmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi hayatının kontrolünü de onun eline veriyordu. Bu, Leyla'nın korktuğu belirsizliğin tam ortasıydı.
Yapmalıydı. Eğer Can'ın dünyasında bir yer bulacaksa, o yeri bizzat görmeliydi.
Yeni bir gün:
Leyla, ertesi sabah 07:45'te, tramvay durağına geldiğinde, üzerinde her zamanki gibi sade ama daha kararlı bir ifade vardı. Tramvay yanaştığında, doğrudan Can'ın kabininin kapısına yürüdü.
Can içerideydi. Üniforması düzgündü, ama gözlerindeki uykusuzluk ve gerginlik gizlenemiyordu. Leyla'nın geldiğini görünce, yüzünde tarifsiz bir rahatlama belirdi. Leyla'nın notu kabul etmesini beklemişti, ama yine de ona inanamıyordu.
Can, kapıyı kimsenin görmeyeceği şekilde hızla araladı. "Geldin," diye fısıldadı.
Leyla, kabine girerken, kapıyı arkasından sıkıca kapattı. Makinist kabini küçüktü; tramvayın metalik, yağ ve motor kokusuyla doluydu. Dışarıdaki yolcular onları görmüyordu. Leyla, kendisini Can'ın dünyasının kalbinde, tüm rayların ve makinelerin merkezinde bulmuştu.
"Sana güvendiğimi görmek istedin," dedi Leyla, gözleri Can'ınkilere kenetlenmişti.
"Sadece... benim hayatımın ne olduğunu anlamanı istedim," dedi Can. "Burada kalabalık yok, sadece raylar ve sorumluluk var. Benim sığınağım burası Leyla."
Can, tramvayın kalkışını onayladı. Dışarıdan bakıldığında, tramvay her zamanki gibi yola çıkıyordu. Ama içeride, Leyla ve Can için, o sabahki sefer T1 hattının en kişisel ve en riskli yolculuğuydu.
Leyla, camın hemen arkasında, Can'ın koltuğunun yanındaki küçük katlanır koltuğa oturdu. İlk kez, şehri akıp giden bir resim olarak değil, Can'ın gözünden, hızla yaklaşan bir sorumluluk zinciri olarak görüyordu.
"Peki şimdi ne yapmalıyız?" diye sordu Leyla.
Can, gülümsedi. "Şimdi, ilk durağa gidiyoruz. Ve ben, sana bu rayların neden benim için her şey olduğunu göstereceğim."
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL