Elinizdeki bu kitap, yalnızca iki gencin imkânsız aşk hikâyesi değil; aynı zamanda Adıyaman coğrafyasının ağır, gelenekle yoğrulmuş ruhunu ve bu ruhun genç kalpler üzerindeki yıkıcı etkisini anlatan b...
Ahmet ve Zeynep, Adana Sanayi Sitesi'nin paslı, dalgalı çatılarında koşuyordu. Altlarındaki sac levhalar, her adımlarında gıcırdıyor, peşlerindeki takipçilere nerede olduklarını fısıldıyordu. Dışarıda şafak söküyordu; turuncu ve gri ışıklar, fabrika bacalarının gölgelerini uzatıyordu. Hemen arkalarından Kadir ve İlyas Ağa’nın iki adamı geliyordu. Kadir, tarladaki öfkesini Adana'nın çatılarında taşıyordu. "Durun orospu çocukları!" diye kükredi Kadir. "O kız benim olacak! Seni çatıdan atacağım Ahmet!" Ahmet, Zeynep'i öne itti. "Zeynep! Şu ilerideki büyük deponun çatısına atla! Oradan aşağıya inen yangın merdiveni var! Ben onları oyalarım!" Zeynep'in gözleri yaşlıydı ama başını salladı. O artık, Adıyaman’ın korkak kızı değildi. İki genç, aralarında yaklaşık iki metre boşluk olan iki depo çatısı arasına geldi. Zeynep, tüm gücüyle koştu ve boşluğa atladı. Diğer çatıya zorlukla tutundu ve Ahmet'in yardımıyla yukarı çıktı. Tam o sırada Kadir, Ahmet'in bulunduğu çatıya ulaştı. Yüzünde vahşi bir öfke vardı. "Bitiriyorum seni!" diye bağırdı Kadir, elindeki demir çubuğu havaya kaldırdı. Ahmet, geri çekildi. Elindeki paslı tabanca, son bir direniş için hazırdı. "Yaklaşma Kadir! Yoksa vururum!" "Vuramazsın! O tüfek sana sadece kokuşmuş tütün kokusu getirir!" Kadir, alaycı bir ifadeyle demir çubuğu savurdu. Ahmet, darbeden kaçındı ve son nefesiyle tetiği çekti. BANG! Kurşun, Kadir'in omzuna değil, hemen yanındaki baca deliğine isabet etti. Kadir, sendeledi ama durmadı. Tam çubuğu tekrar havaya kaldıracakken, Ahmet son bir çare olarak paslı tabancayı Kadir'in yüzüne fırlattı. Tabanca, Kadir'in alnına çarptı. Kadir, sersemledi. Ahmet bu anı değerlendirdi, ileri atıldı ve Kadir'i göğsünden iterek çatıdaki zayıf bir sac levhanın üzerine düşürdü. Sac levha, Kadir'in ağırlığına dayanamadı. GÜM! Kadir, sac levhayla birlikte büyük bir gürültüyle tamirhanenin içine, motor parçalarının arasına düştü. İki adamı şok içinde durdu. Ahmet, hemen Zeynep'in yanına koştu. "Hadi Zeynep! Şimdi!" İki genç, yangın merdiveninden hızla aşağı indiler. Aşağıda, Eşref Amca, kafası kanlar içinde ama ayakta, düşen Kadir'in acıyla inlemesini izliyordu. "Koşun çocuklar! Hemen tren garına gidin!" diye bağırdı Eşref Amca. Ahmet ve Zeynep, koşmaya devam etti. Tren Garı – Şafak Güneş, Adana'nın yüksek binalarının arasından nihayet doğarken, iki genç tren garına ulaştı. Gişeden son paralarıyla en uzak yere, İzmir'e giden trene bilet aldılar. Vagonun loşluğunda, perondan gelen sesleri dinliyorlardı. Trenin kalkmasına saniyeler kala, peronda tanıdık bir silüet belirdi: İlyas Ağa. Tek başınaydı, yüzü yorgun ama gözleri kin doluydu. İlyas Ağa, trenin penceresine yaklaştı. Ahmet ve Zeynep'i gördü. "Kaçamazsınız! Bu yoksul sevda, size huzur vermez! Benim lanetim, sizin peşinizi asla bırakmayacak!" diye bağırdı İlyas Ağa. Zeynep, pencerenin camına elini dayadı. Gözlerinde yaş yerine, ilk kez bir kararlılık vardı. Geri adım atmadı. "Lanet senin olsun Amca!" diye bağırdı Zeynep. "Bizim acımız bile senin sahte namusundan daha onurlu!" Tren, son düdüğünü çaldı ve yavaşça hareket etmeye başladı. İlyas Ağa, pencerenin yanında koşmaya çalıştı ama yetişemedi. Tren hızlanırken, İlyas Ağa peronda tek başına kaldı; yenilmiş, ama intikam yemini eden bir heykel gibi. Ahmet, Zeynep'e sarıldı. Tren, Adana'nın kavurucu sıcağını ve arkalarında bıraktıkları o tütün tarlasını arkada bırakarak batıya, yeni bir umuda doğru ilerliyordu. Bu kaçış, onların zaferiydi. Ama biliyorlardı ki, Adıyaman'ın laneti üzerlerindeydi. Sevda kazanmıştı, ama Aşk Acısı artık sadece bir roman adı değil, onların hayatlarının ta kendisiydi. SON
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.