Elinizdeki bu kitap, yalnızca iki gencin imkânsız aşk hikâyesi değil; aynı zamanda Adıyaman coğrafyasının ağır, gelenekle yoğrulmuş ruhunu ve bu ruhun genç kalpler üzerindeki yıkıcı etkisini anlatan b...
Yer: Adıyaman, Köy Evi ve Gizli Patikası İlyas Ağa'nın tehdidi, köy kahvesinden bir rüzgâr gibi eserek Zeynep'in evine kadar ulaşmıştı. Tütün dizme işini bitirip eve döndüğünde, annesinin tedirgin ve amcasının öfkeli yüz ifadelerinden durumu hemen anladı. Adıyaman'ın küçük köylerinde, duvarların bile kulağı vardı. O gece, Zeynep yatağına uzandı ama uyku gözüne girmedi. Pencereden gökyüzüne baktı. Yıldızlar, sanki onun yasaklanmış aşkına tanıklık eder gibi parlaktı. Amcasının sert sözlerini düşündü. Ahmet'e olan masum bakışının bu kadar büyük bir sorun yaratacağını hiç düşünmemişti. Ama amcasının tehdidi, onda korkudan çok, karşı koyma arzusu uyandırmıştı. Ahmet, ilk kez onun için yasak ve değerli olmuştu. Ertesi sabah, herkes tarladayken Zeynep, annesine "Başım ağrıyor," diyerek evde kalmayı başardı. Amacı, Ahmet'e bir haber ulaştırmaktı. Köyün biraz dışındaki, tarlaların arkasında kalan Harman Yeri vardı. Burası, her iki ailenin tarlasına da uzak, kimsenin sık uğramadığı, kurumuş bir kuyunun bulunduğu, gizli bir yerdi. Ahmet’in, tütün iplerini almak için zaman zaman o yolu kullandığını biliyordu. Zeynep, eski, solgun bir örtüye sardığı bir notu, kuyunun taş duvarının arasına, sadece kendisinin bildiği bir deliğe sakladı. Kalemi eline aldığında eli titriyordu. Notta yazanlar kısaydı ve telaşlıydı: Ahmet. Biliyorum. Amcam dün konuştu. Sakın korkma, sakın geri durma. Harman Yeri'ndeki kuyunun oraya, yarın gün batımında gel. Bekleyeceğim. Zeynep. Notu sakladıktan sonra kalbi güvercin gibi kanat çırpıyordu. Yaptığı şey, geleneğe ve amcasına karşı büyük bir isyandı. Gün Batımı... Ahmet, tarladaki işini bitirdiğinde, İlyas Ağa'nın sözleri beyninde yankılanıyordu. Gitmeli miydi? Gitmemek, korkaklık; gitmek ise, İlyas Ağa'nın öfkesini üzerine çekmekti. Ama Zeynep'in dün tarladaki gülüşü, bütün korkularını yendi. Harman Yeri’ne, tütün çuvallarını taşıyan biri gibi, yan yollardan dolanarak gitti. Güneş, Adıyaman dağlarının arkasında kızıl bir hüzünle batıyordu. Kuyunun yanına ulaştığında, Zeynep orada, kuyuya sırtını vermiş, ürkek bir ceylan gibi bekliyordu. Ahmet, hızla yanına yürüdü. "Zeynep! Neden buradasın? Amcan..." Zeynep, elini havada kaldırarak onu susturdu. Bakışları kararlıydı, ama sesi fısıltıdan ibaretti. "Sana gelme dedim, değil mi? Senin yüzünden başım derde girecek Zeynep!" "Geldim, çünkü senden bir şey duydum Ahmet," dedi Zeynep, gözleri onun gözlerine kilitlenmişti. "Senin toprağına, senin işine karışma hakkını kimse vermez ona, dedin. O günden beri bu söz dilimde. Sen de benim hayatıma karışmasına izin verme. Korkma benden, bizden." Ahmet şaşkındı. Zeynep'in bu kadar cesur olmasını beklemiyordu. Gözlerinin içi, tütün tarlasındaki o ilk bakıştan çok daha parlaktı. "Korkmuyorum, Zeynep. Ama bu çok tehlikeli. Amcan gözünü ayırmaz." Zeynep, başını iki yana salladı. "O zaman daha dikkatli olacağız. Her gün, tam bu saatte, bu kuyunun taşında sana bir not bırakacağım. Sen de bana bırakacaksın. Böylece konuşabiliriz. Sözlerimizi rüzgâr taşıyacak, kokumuzu tütün. Kimse bilemez." Ahmet, Zeynep'in bu zekasına ve cesaretine hayran kaldı. Artık biliyordu; bu aşk sadece bir his değil, aynı zamanda gizli bir savaştı. "Tamam," diye fısıldadı Ahmet. Zeynep'in elini tutmak istedi, ama aralarındaki görünmez mesafe buna izin vermedi. Hızla birbirinden ayrıldılar. Ahmet, kollarında ve kalbinde Zeynep'in varlığının sıcaklığıyla tarlasına doğru yürürken, arkasındaki çalılıkların hafifçe kımıldadığını, ama bunu rüzgâra yordu. Ama rüzgâr değildi. Köyün en dedikoducu, yaşlı kadınlarından biri olan Fatma Teyze, her şeyi görmüştü. Gözleri kısılmış, yüzünde tatlı bir zafer gülümsemesi vardı. Bu bilgi, altın değerindeydi. Ve Fatma Teyze, altınları saklamayı sevmeyen biriydi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.