Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk
Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
Kahramanlık ve Şehadet Destanı: Hüseyin Gazi (Ulu Baba)
I. Anadolu'nun Kutlu Sancaktarı Anadolu toprakları, henüz Bizans'ın son direniş noktalarıyla İslam ordularının akıncıları arasında çetin bir savaş alanıydı. Bu kutlu mücadelenin en ön saflarında, Horasan'dan gelen alperenlerin rehberi, mübarek soyun temsilcisi Hüseyin Gazi vardı. O, sadece kılıcının keskinliğiyle değil, aynı zamanda kalbindeki iman ve adaletin verdiği manevi güçle de tanınırdı. Eşi benzeri olmayan kahraman Seyyid Battal Gazi'nin babası olan Hüseyin Gazi, Malatya ve çevresinden kuzeye ve batıya doğru sürekli akınlar düzenliyor, fetihler yapıyor ve fethettiği her yere gönül tohumları ekiyor, mazlumlara sığınak oluyordu. II. Son Sefer ve Ağır Yara Yıllar süren bu cihadın birinde, Gazi ve askerleri, Fırat Nehri'nin batı yakasında, Bizans'ın güçlü bir ordusuyla karşı karşıya geldi. Savaş, sabaha dek sürdü. Hüseyin Gazi, demir zırhı ve parlayan kılıcıyla bir fırtına gibi düşman saflarını yarıyor, askerlerine cesaret aşılıyordu. Ancak, savaşın en şiddetli anında, bir Bizans okçusunun hain atışı, zırhının açık bıraktığı yan tarafına saplandı. Yara ağırdı. Kanı, atının yelesine damlıyordu. Düşman komutanları, Hüseyin Gazi'nin düştüğünü görseydi ordunun morali çökecekti. Son bir gayretle, yanındaki birkaç sadık askeriyle birlikte atını mahmuzladı ve düşmanın takibinden kurtulmak için en sarp, en ücra dağlara doğru yol aldı. III. Ulubaba'ya Sığınış Hüseyin Gazi, yarası onu günden güne tüketirken, gözüne ilişen heybetli bir dağa yöneldi. Bu dağ, bugünkü Adıyaman Ulubaba Dağı idi. Kayalık yamaçları, zirvesindeki bulut örtüsüyle adeta bir sığınak gibi duruyordu. Amacı, Bizans'ın takibinden kurtulmak, son nefesini bu kutlu dağda vermekti. Dağın eteklerinde, bitkin düşen atı ile birlikte bir kovuk, bir mağara buldu. Atı da kendisi kadar yorgundu. Hüseyin Gazi, kılıcını toprağa sapladı ve "Ya Rab, bu yolda canımı feda ettim. Atım dahi susuzluktan tükenmekte. Bana bir ab-ı hayat bahşet!" diye niyaz etti. Efsunlu bir an yaşandı. Gazi'nin kılıcını sapladığı yerden, aniden buz gibi, berrak bir su fışkırdı! Atı kana kana su içti. Gazi, yaralarını bu kutlu suyla yıkadı, son gücünü topladı. IV. Şehadet ve Vasiyet Artık sona yaklaştığını biliyordu. Mağaradan çıktı ve dağın zirvesine doğru yürüdü. Vücudu bitkindi ama ruhu göklere ulaşmaya hazırdı. Zirveye ulaştığında, sırtını dayadığı kayadan Anadolu'nun enginliğini seyretti. Bir kez daha kıbleye döndü, namazını eda etti ve son nefesini verirken şu vasiyeti fısıldadı: "Oğlum Battal... Bu topraklar artık bize emanettir. Benim şehadetim, bu destanın sonu değil, zaferin başlangıcı olacaktır. Benim düştüğüm bu dağ, Hakk yolunda can verenlerin sığınağı, Anadolu'nun kutlu kapısı olsun." Hüseyin Gazi, dağın zirvesinde, kılıcının ve imanının gölgesinde şehit oldu. Bölgedeki Türkmenler, onun kutsal bedenini bulduklarında, vasiyeti üzerine oraya büyük bir saygıyla defnettiler. İşte burası, halk arasında dilden dile dolaşan kahramanlık hikayelerinin mekanı, Ulu Baba Türbesi oldu. V. Miras Hüseyin Gazi'nin şehadetinin haberi oğlu Seyyid Battal Gazi'ye ulaştığında, Battal'ın Bizans'a karşı olan nefreti ve cihad aşkı kat kat arttı. Babasının vasiyetini yerine getirmek için atına atladı ve tüm Anadolu'yu titreten, destanlara konu olan büyük fetihlerine başladı. Bugün Adıyaman'daki Ulu Baba Türbesi, sadece bir kabir değil; Hüseyin Gazi'nin cesaretinin, inancının ve Anadolu'nun manevi fethine adanmışlığının sonsuz bir simgesi olarak varlığını sürdürmektedir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.