Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
7. Bölüm

Fırat’ın Gözyaşları: Ustası ve Çingene Kızı

29 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum


Adıyaman, Samsat. MS 2. Yüzyıl.
Fırat Nehri'nin bereketli kıyılarında, Kommagene Krallığı'nın eski topraklarında, taşları konuşturmakla ünlü bir usta yaşardı: Samsatlı Kâmi. Parmakları mermer taneleriyle dans eder, her bir taşı yerine yerleştirirken onlara adeta bir ruh verirdi. Kâmi, genç yaşına rağmen Zeugma'nın en zengin villaları için mozaikler döşeyen, bölgenin en yetenekli ustasıydı.
Ancak Kâmi’nin ustalığı, içindeki tarifi zor bir hasretle yoğrulmuştu. Bu hasretin sebebi, Fırat kıyısındaki bir köyden, gözleri zeytin karası, saçları gece örgüsü bir genç kızdı: Bahar. Yerel halk ona, alnına düşen o asi saç tutamları, kulağındaki iri gümüş küpeleri ve kimseye benzemeyen hüzünlü bakışları yüzünden "Çingene Kızı" derdi.
Kâmi, Bahar'ı ilk kez Zeugma’da bir pazar yerinde görmüştü. Bahar, ellerindeki çömlekleri satarken, etrafındaki kalabalığa aldırmadan, gözleriyle yalnızca uzaklara, Fırat'ın ötesindeki ufuklara bakıyordu. O an, Kâmi'nin elindeki her bir tessera (mozaik taşı), kalbinde bir yere oturdu. O günden sonra Bahar, Kâmi’nin yaşamının tek ilham kaynağı oldu.
Kâmi, ne zaman eline bir taş alsa, gözlerinin önünde Bahar'ın yüzü beliriyordu. Ama Bahar, Zeugma'nın zengin ailelerinin mozaik ustası olan Kâmi'ye hep bir mesafeyle yaklaşırdı. Kâmi'nin ona duyduğu derin aşkı fark etse de, aralarındaki sosyal fark, tıpkı Fırat'ın iki yakası gibi aşılamaz görünüyordu. Bahar, özgür ruhluydu; bir saray ya da villanın duvarlarına hapsedilecek bir güzellik değildi.
Bir gün, Zeugma'nın en güçlü komutanlarından biri, Kâmi'den villasının zeminine, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir mozaik döşemesini istedi. Kâmi, teklifi kabul etti. Bu, onun için bir görevden çok, bir yemin oldu. Bahar'ın ona yüz çevirdiği o son hüzünlü bakışı, kalbine kazınmıştı. Kâmi karar verdi: Aşkını, bu fani dünyadan alıp sonsuzluğa taşıyacaktı.
Aylarca, gece gündüz demeden çalıştı. En zor bulunan, en canlı renkli taşları kullandı. Mozaiğin ortasına öyle bir figür yerleştirdi ki, görenler nefesini tuttu. Bu figür, kulağında gümüş küpeleri, örgülü saçları ve alnına düşen eşarbıyla Bahar'ın ta kendisiydi.
Ama Kâmi, onu sadece güzelliğiyle değil, ruhundaki o gizemli hüzünle resmetti. Figürün gözleri öyle bir contrapposto (ters bakış) tekniğiyle yapılmıştı ki, izleyen kişinin hangi açıdan bakarsa baksın, hep kendisine baktığı hissine kapılıyordu. Bu, Kâmi'nin Bahar'a olan karşılıksız ve derin aşkının bir kanıtıydı; "Sen bana bakmasan da, ben hep seni görüyor olacağım" der gibi.
Komutan, mozaikteki bu eşsiz kadın yüzünü gördüğünde hayran kaldı. Ancak Kâmi, eserinin bitiminde son bir tessera'yı yerleştirirken, komutana dönüp şöyle dedi: "Bu mozaik, dünyanın en değerli sanat eseri olabilir. Ama bilin ki, içindeki ruh benim aşkımdır. Ve o ruh, sadece o 'Çingene Kızı'na aittir."
Kâmi, bu sözleri söyledikten sonra, eserini tamamlamış olmanın huzuru ve aşkının asla kavuşamayacak olmasının acısıyla Samsat'a döndü. Bir daha da ne bir mozaik yaptı, ne de Zeugma'ya ayak bastı.
Yüzyıllar sonra, Fırat Nehri'nin suları yükselirken, antik kentin villaları toprağın derinliklerine gömüldü. Ta ki 1998 yılındaki kazılara kadar... Toprak altından çıkan o esrarengiz gözler, sanki iki bin yıllık hüzünle, o Samsatlı ustaya, Kâmi'ye ait olan o derin ve sonsuz aşkı fısıldıyordu.
İşte bu yüzden, o mozaik parçasına su döküldüğünde yüzünüze gülüverir derler... Çünkü o, sadece taştan bir sanat eseri değil, bir Samsatlı ustanın kalbinin en derinindeki Çingene Kızına adanmış, donmuş bir aşk mektubudur...
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL