Acı Hayat, size iki farklı dünyanın çarpışmasını sunuyor: Gecekondu mahallesinin tozu ve lüks yalılardaki kristal kulelerin soğukluğu. Karakterlerimizin yaşadığı acı, sadece maddi yokluktan değil, ahl...
I. Kristal ve Çamur Elif Yıldırım, arabanın deri koltuğuna sinmiş, ne yapacağını bilemez bir halde ofisine geri dönmüştü. İpek elbisesindeki kahve lekesi, ona Murat’ın yüzündeki o yorgun ama onurlu ifadeyi hatırlatıyordu. Elif, Yıldırım Mimarlık’ın vitriniydi. Parlak, başarılı, Batı’da eğitim görmüş ve en önemlisi, kusursuzdu. Dışarıdan bakıldığında hayatı bir kristal kuleydi; içeriden ise, babasının beklentileri ve sosyal sınıfının getirdiği görünmez prangalarla doluydu. Onun dünyası düzenli, planlıydı. Hayatında "tesadüf"lere yer yoktu. Ama kaldırımda, el arabasının başında duran, adını bile bilmediği o genç adam, o düzeni bir anlığına altüst etmişti. "Bunlar benim elimdeki tek umut bu," demişti Murat. Elif, o cümlenin ağırlığını kalbinde hissetmişti. O da bir mimardı, ama onun "umudu," babasının ona sunduğu milyon dolarlık bir ofis ve hazırdan verilen projelerdi. Murat'ın umudu ise, parmak uçlarına sinmiş, alın terinden ibaretti. Akşam, Elif, ailesinin Boğaz manzaralı lüks yalısında, nişanlısı Cem Arsoy ile akşam yemeğindeydi. Cem, babasının iş ortağının oğlu, yakışıklı, zeki ama aynı zamanda sinsi ve hırslı bir iş adamıydı. Elif'in gözünde, Cem, hayatının bir parçası olması gereken kusursuz bir aksesuardı. "Bugün şantiyede çizimlerin olduğu ruloları kaybetmişsin Elif," dedi Cem, kusursuzca dilimlenmiş bifteğini ağzına atarken. Sesi alaycıydı. "Yeni rezidans projesini bu kadar hafife mi alıyorsun, yoksa aklın başka yerlerde mi?" Elif irkildi. Olayın bu kadar hızlı yayıldığını tahmin etmemişti. "Hayır Cem. Küçük bir kaza oldu. Bir işçi çarptı." Elif bu kelimeyi söylerken hafifçe yüzünü buruşturdu. Cem, sinsi bir gülümsemeyle ona baktı. "İşçiler, Elif. Onlar her zaman dikkatsizdir. Onların hayatı kaza ve karmaşadan ibarettir. Senin onlara karışmaman gerek. Tıpkı o projelere de bu kadar karışmaman gerektiği gibi. Unutma, o projeler benim babamın şirketiyle ortak." Bu an, Elif’in zihninde iki dünya arasındaki mesafeyi daha da açtı. Bir yanda, Murat'ın saf umudu; diğer yanda, Cem'in soğuk, hesapçı kibri. II. Alın Teri ve Kağıt Kokusu Murat, o günkü mesaisini bitirmiş, elinde buruşmuş, kahve lekeli proje rulolarıyla eve dönüyordu. Bu rulolar, ertesi gün Cem'in babasının şirketine teslim edilecekti. Akşam, mum ışığında, o kirlenmiş ruloları açtı. Bir mimarlık öğrencisi edasıyla, projeleri incelemeye başladı. Çizgilerin mükemmelliği, detayların inceliği onu büyülemişti. Ardından, bir not kağıdına, o projelerdeki bir tasarım hatasını ya da daha iyi olabilecek bir ayrıntıyı çizmeye başladı. Bu, onun için bir tür terapiydi. Saatler geçtikçe, Murat kendi defterindeki eskizlerin, Yıldırım Mimarlık projesinden daha iyi olduğunu fark etti. Gözlerinde yorgunluktan çok, tutkunun ateşi yanıyordu. O gece, bir karar verdi: Yaşam ona hangi kapıyı kapatırsa kapatsın, o pencereden girmeye çalışacaktı. III. Beklenmedik Teklif Ertesi sabah, Murat el arabasıyla her zamanki gibi işine giderken, kaldırımda bir araba durdu. Camı indi. İçinden, şık bir takım elbiseli, genç bir adam çıktı. "Murat değil mi?" Murat şaşırdı. "Evet... Siz kimsiniz?" "Ben Yıldırım Mimarlık'tanım. Adım Tolga." Tolga, eline bir kartvizit tutuşturdu. "Elif Hanım, dünkü karışıklıktan ötürü çok üzgün. Aslında... sana bir teklifi var." Murat'ın kalbi göğsünde hızlandı. "Ne teklifi?" "O kaza sırasında aldığın yaralanma için bir miktar para vermek istiyor. Ayrıca... Biliyorum biraz garip, ama projelerimizi incelerken yaptığın o küçük notları görmüş. 'Fazla mesai yaparsan vereceğim' dediği bir mimarlık kursu bursu var. Gece dersleri için. Tek yapman gereken, şantiyede bize yardım etmeye devam etmek ve kimseye bu burs işini söylememek." Murat, elindeki kartvizit ve kirlenmiş proje rulolarıyla donakaldı. Bu bir rüşvet miydi, yoksa kırık kapı eşiğinden uzatılan bir umut eli miydi? Elif'in vicdanını mı rahatlatıyordu, yoksa onda gerçekten bir yetenek mi görmüştü? Hayat, ona mimarlığa giden kapıyı aralamıştı, ama bu kapı yoksulluktan zenginliğe giden bir köprü değil, iki dünya arasında kurulmuş gergin bir ipti. Murat, babasının ilaçlarını, annesinin endişeli yüzünü düşündü. Elindeki umudu geri çeviremezdi. "Kabul ediyorum," diye fısıldadı. Acı Hayat, artık hem bir mücadele hem de yasak bir çekimle harmanlanacaktı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.