Acı Hayat, size iki farklı dünyanın çarpışmasını sunuyor: Gecekondu mahallesinin tozu ve lüks yalılardaki kristal kulelerin soğukluğu. Karakterlerimizin yaşadığı acı, sadece maddi yokluktan değil, ahl...
I. Enkaz ve İtibar Cem Arsoy’un tutuklanmasıyla, Arsoy ve Yıldırım aileleri arasındaki ortaklık resmen sona erdi. Cem’in hileli projeleri durduruldu ve inşaatı tamamlanmış olsa da, o kule, Cem’in hırsının ve sahtekârlığının somut bir anıtı olarak kaldı. Sonuçta, binanın yıkım kararı alındı; güvenliğin sıfır riskle sağlanması gerekiyordu. Murat’ın adı, kısa sürede manşetlere çıktı. O, parayla satın alınamayan dürüstlüğün sembolüydü. Yoksul bir şantiye işçisiyken, yüksek ahlakı ve zekâsıyla zenginliğin kibrini alt eden adam olarak tanınıyordu. Babası Mehmet Usta, hastaneden taburcu olurken, oğlunun bu başarısıyla gurur duyuyordu. Mahallesindeki insanlar, Cem’in yaydığı yalanların farkına varmış, Murat’tan özür dilemişlerdi. Murat, en büyük gücünün, o kırık kapı eşiğinde bıraktığı onurundan geldiğini kanıtlamıştı. II. Yeni Bir Başlangıç Murat, hastaneden çıktıktan kısa bir süre sonra, Elif’le birlikte Yıldırım Mimarlık’ın kapısından içeri girdi. Bu kez, bir işçi olarak değil, şirketin yeni kurulan Etik Denetim Bölümü’nün başına getirilen bir danışman mimar olarak. Elif’in babası, kızının cesareti ve Murat’ın dürüstlüğünden etkilenerek, şirketin itibarını geri kazanmanın tek yolunun, Murat’ın ilkelerinden geçtiğini anlamıştı. Murat ve Elif’in ilişkisi, zorlu bir ateş sınavından geçmişti. Artık aralarındaki sınıf farkı değil, ortak değerler ve derin bir sevgi konuşuyordu. Elif, Murat’ın dünyasına adım atmış, Murat da Elif’in sorumluluklarını üstlenmişti. Bir akşam, Murat, Elif'i kendi mahallesine götürdü. Kırık kapı eşiğinde durdular. "Benim hikâyem burada başladı," dedi Murat. "Benim Acı Hayatım... bana her şeyimi kaybetsem bile, onurumu koruyabileceğimi öğretti." Elif gülümsedi. Kolundaki yara izi, Cem’in son saldırısından kalma bir nişaneydi. "Benim de hikâyem seninle başladı, Murat. Sen, bana, dünyamızın sadece cam ve çelikten ibaret olmadığını, aynı zamanda vicdan ve cesaretten de yapıldığını öğrettin." III. Acının Mirası Murat ve Elif, evlenmeye karar verdiler. Düğünleri sadeydi, ama samimiydi. Davetliler arasında, Murat’ın mahallesinden komşular ve Elif’in iş dünyasından meslektaşları vardı; iki dünya, nihayet uyum içinde bir araya gelmişti. Murat, gelecekteki projeleri için eskizler çizerken, o yıkımına nezaret ettiği kuleyi hiç unutmuyordu. O kule, onun için sadece bir felaket değil, aynı zamanda hayatının en büyük dersiydi. Roman, Murat'ın yazdığı bir notla son bulur: "Hayat, bazen bir şantiye gibidir. Temelleri atarken, en ağır yükü dürüstlük taşır. Ben, zenginliğin parlaklığını değil, alın terinin kutsallığını seçtim. Acı Hayat bana çok şey aldı, ama bana en değerli mirası da bıraktı: Adımın, inşa ettiğim binaların temelinden daha sağlam olması gerektiğini..." "Ve o günden sonra, Hüseyin TURHAL, Murat'ın hayatı, artık sadece bir Acı Hayat değil, Kazanılmış Bir Hayat oldu." Roman SON
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.