19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3191
Okunma

Değerli dostlar,
Destanlarımızı tam anlamı ile yazmaya kalksak inanın bir çok sayfalara sığdırmam mümkün değil. O nedenle öz olarak geçeceğim burada destanlarımızla ilgili konuyu.
Türk Destanları her devirde var olmuş ve edebiyatımızın temel taşını oluşturmaktadır. Hatta bütün dünya edebiyatlarında soyların yaşayışları destan olarak dile getirilmiş olup, bunun en güzel örneklerini biz Türkler vermişizdir. Şimdi tarihimize yansıyan ve bizim soy varlığımızın temelini oluşturan destanlarımıza bakacak olursak;
1. Altay - Yakut Dönemi
a. Yaradılış Destanı
2. Sakalar Dönemi
a. Alp Er Tunga Destanı
b. Şu Destanı
3. Hun Dönemi
a. Oğuz Kağan Destanı
4. Gök Türk Dönemi
a. Bozkurt Destanı
b. Ergenekon Destanı
5. Uygur Dönemi
a. Türeyiş Destanı
b. Göç Destanı
Türk Milletinin islamiyeti kabulünden sonraki destanları ise;
1. Karahanlı Dönemi | Satuk Buğra Han Destanı
2. Kazak - Kırgız Kültür Dâiresi | Manas Destanı
3. Türk-Moğol Kültür Dâiresi | Cengiz-name Destanı
4. Tatar - Kırım | Timur ve Edige Destanları
5. Selçuklu - Beylikler ve Osmanlı Dönemleri Destanları
a. Seyid Battal Gazi Destanı
b. Danişmend Gazi Destanı
c. Köroğlu Destanı
Bu destanların en etkilileirnden olan DEDE KORKUT destanları, şanlı Türk milletine büyük hasletler kazandırmış, maneviyat kapılarını ardına kadar açmıştır. Çok önem verdiğimiz DEDE KORKUT destanları şöyledir;
Uşun Koca Oğlu Segrek Destanı
Basatın Tepegözü Öldürdüğü Destanı
Kazılık Koca Oğlu Yigenek Destanı
Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı Destanı
Kam Pürenin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı
Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı
İç Oğuza Dış Oğuz Asi Olup Beyreğin Öldüğü Destanı
Salur Kazan Esir Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı Destan
Ve Türk milletinin Cumhuriyetimizin Kuruluşunda acı ve ızdıraplara yakılan destanımsı ağıtları ise ayrı bir yeri vardır tarihimizde...
Hiç bir ülkeye bu kadar destan yazmak nasip olmamıştır! Medeniyetin öncülüğünü yapan biz Türkler, yaşayışımızı destanlara vurarak köklü ve soylu bir milletin varlığını kitabelerde destanlaştırmıştır. Onbin yılı geçen şanlı tarihimizin bu günlere bize ışık tutmasına vesile olmuştur destanlarımız!..
Her destanımızın içeriğinde bir mana taşıyan ve milletimizin geçmişteki yaşayış, yayılış, medeniyetin öncülüğünü üstlenmesini ne büyük bir gurur olarak taşımak biz Türklerin övünç kaynağıdır. Milletinin gücünü ve büyüklüğünü unutmuş olanlara bu destanlarımızı öğretmek zorundayız!
Neredeyse ikiyüz seneyi geçen batılılaşma yobazlığına kapılıp kalan devlet idaremiz, kendine has değerlerin öğretilmesi gerekirken, zirzop kültürü beyinlerimize zorla kazımaları neticesinde kendimizi unutarak, aşagılanacağmız bir kültür bataklığına sürüklenip gittik...
Hani nerde kaldı o muhteşemliğimiz, başımız dik, alnımız açık dolaştığımız dünya?! Hala utançlık vesilesi olarak gördüğüm Avrupa kapılarında dilenci gibi dolaşıp, istemediğimiz halde zorla batı boyunduruğuna girmemize çalışan, Türk’e kin ve nefret duyguları ile hayatını bitirmiş bir papazın heykelinin altında yetkili şuursuzların imza koyarak bizi, haçlı salibin kucağına teslim etmeleri karşısında hiç bir hareket göstermeyen toplumumuzun ne kadar beyinlerinin yıkandığını ve sulandırıldığını gördükçe, tarihimdeki şanlı mazime baktıkça ağlamaktayım!.. Biz bu millet değildik! Çürümüşlük içinde ezilip kaldık!..
Yukarıda belirttiğim destanlarımızdan sadece yakın tarihimizin destanını yani, kurtuluş savaşımızın destanını ah bir okuyabilsek kendimize geleceğizde... Bize has hedeflere kilitlenip o şanlı tarihimizi yeniden yazacağız... İnşallah bizler sağ iken görürüz nasip etmişse Ulu Tanrım.
Dedim ya! Aah bir uyanabilsek abideleşmiş destanlarımızla... Bakın o zaman neler olacak dünyada. Nizamın,adaletin ve hukukun yeniden tesisini göreceğiz dünya insanlığı ile... Devletler ve milletler hakka, hukuka, adalette aç! Nere baksa, kime koşsa, kimin yanında yer alsa mazlum milletler, kan ve göz yaşına boğulmaktadırlar. İnsanlık katledilmektedir vicdanı kararmış cani devletler tarafından...
Neden her gün kan akıtılmaktadır dünyada?
Bizim varlığımız dumara uğratılmşta ondan!.. Bizi yok saydıklarından!
Türk milletinin soylu evlatları olarak ’EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN’ Bilge Kağanımın sözünde dirilerek yirmibirinci yüzyılda yeni destanlar yazmaya ne dersiniz?
Mustafa Kemal’in öncülüğünde Çanakkale’de, Yemen’de, Anadolu’da yazdığımız destanları unutmadık. Hala şehitlerimin kanları sımsıcacık toprağımızın koynunda... Ve binlerce taze şehitlerimizin naaşları gözlerimizin önündeyken, Avrupa’ya, Amerika’ya ve bilmem hangi ülkeye uşaklık etmeye, onlara özenmeye meyledenlere LANETLER olsun!..
BEN TÜRKSEM, BOYNUM HİÇ BİR NAMERDE EĞİK KALMAYACAK!
YAŞASIN SOYLU MİLLETİM!..
Gelecek yazımda buluşmak dileği ile derin saygılar sunarken, Allah’ıma emanetimsiniz!
Hoşça kalın büyük ulusun evlatları...
Bahar Tülay Kıran 2008